Şair Evlenmesi İbrahim Şinasi

Video
Batılı Anlamda İlk Edebiyat Eseri
Osmanlı Devleti'nde Tiyatro Tarihi
Yazılma Hikayesi
 
Şair Evlenmesi'ni yazılmasından yaklaşık yüz elli - yüz altmış yıl sonra hala okumamızın temel sebebi, bu kitabın Türk edebiyatının Batılı anlamda ilk eseri olmasından kaynaklanır. Bir başka deyişle, bu eserin asıl "değeri"; edebi içeriğinden değil, edebiyat tarihi konusundaki öneminden gelir. 

Günümüzde bir kitapçıya gittiğinizi hayal edin. Muhtemelen burada Türkçe yazılmış romanlar, öyküler, tiyatro eserleri, biyografiler ve benzeri eserler bulmak sizi şaşırtmayacaktır. Hatta, bu size son derece doğal bir durum gibi gelebilir.

Oysa; roman, iyatro, modern anlamda öykü ve biyografi gibi "tür"ler, aslında Türk edebiyatında ortaya çıkmış eserler değildir. Bu türlerin kökeni, Avrupa'ya dayanır ve 19. yüzyıla, yani 1800'lü yıllara kadar Osmanlı Devleti sınırları içinde bu tarz eserler üretilmez. 

Bu döneme kadar Osmanlı Devleti'nin yazılı edebiyatı; genelde sarayda ve sarayla bağlantısı olan kişilerce okunan eserlerden oluşur. Günümüzde yaygın olarak Divan edebiyatı veya Saray edebiyatı olarak adlandırılan bu külliyatın içinde, pek çoğu nazım formunda olan farklı edebi türler bulunur. 

Osmanlı Devleti, 18. yüzyıldan itibaren başta askeri alanda çeşitli yenilikler yapmaya ve bu yeniliklerde ağırlıklı olarak Avrupa ülkelerini örnek almaya başlar. 1839 yılında ilan edilen Tanzimat Fermanı'yla birlikte bu değişiklikler sivil anlamda da yapılmaya başlanır. Bu yıllardan sonra, edebiyat alanında da önemli değişiklikler yaşanır. Özellikle yayımlanmaya başlayan gazeteler sayesinde, "yazılı" edebiyat yalnzıca saray çevrelerinde okunan bir şey olmaktan çıkar, halka da ulaşır. 

  Neden? Tanzimat Fermanı'nın neden böyle bir sonucu olduğunu daha kapsamlı öğrenmek için, Tanzimat Fermanı ve Tercüman-ı Ahval yazılarımızda verdiğimiz bilgiler işinize yarayabilir. 


Ortaya çıkan bu yeni edebiyat eserlerini kaleme alan kişiler; Batı kültürünü tanıyan, çoğu zaman Avrupa'ya giden, yabancı dil bilen aydınlar olur. Bu nedenle, 19. yüzyıldan itibaren Osmanlı Devleti'nde roman, tiyatro, öykü, eleştiri gibi türlerde eserler verilmeye başlanır, şiir de giderek Divan Şiirinin kalıplarından ayrılarak farklı bir şekle bürünür. Kısa süre içinde, Divan edebiyatı olarak adlandırılan tarz tamamen ortadan kalkar ve yerini "Batılı" bir Türk edebiyatına bırakır. 

Cumhuriyet döneminde de bu türler hakim olmaya devam ettikleri için, günümüzde roman ve tiyatro gibi türler, Türk edebiyatının önemli parçaları haline gelir.  

Şinasi'nin Şair Evlenmesi, Tanzimat Edebiyatı olarak adlandırdığımız dönemin ve Batılı anlamda Türk edebiyatının kurucu metinlerinden bir tanesidir. 1860 yılında yayımlanan bu eser, Türk edebiyatında yazılan ve yayımlanan ilk tiyatro eseri olduğu gibi aynı zamanda genel olarak da Batılı anlamda ilk eserimizdir. 

Şair Evlenmesi'ni yayımlandığı günden bu kadar uzun süre sonra okumamızın temel sebebi de kitabın edebiyat tarihimizde sahip olduğu bu büyük önemle açıklanabilir. 
 



Sultan Abdülmecid'in isteğiyle Dolmabahçe Sarayı'na yaptırılan ve günümüzde yıkılmış olan Dolmabahçe Tiyatro Binası


19. Yüzyılda Osmanlı Devleti’nde edebiyat alanında yaşanan en büyük değişimlerden bir tanesi, Batılı bir tür olan tiyatronun Osmanlı Edebiyatı’nda da üretilmeye başlanması olur. Ancak bu türün Osmanlı topraklarındaki tarihi, ilk Türkçe tiyatro olan Şair Evlenmesi’nin yayımlandığı 1860 yılının öncesine dayanır. Hatta, Şair Evlenmesi ile başlayan “Türkçe tiyatroların” bu sürecin üçüncü ve son aşaması olduğu bile söylenebilir. 

Türkçe tiyatroların yazılmasını son aşama olarak kabul ettiğimizde, Osmanlı Devleti’nde tiyatro tarihinin şu şekilde ilerlediğini söyleyebiliriz: 

1 - Tiyatro eserlerinin sergilenmesi 

2 - Tiyatro eserlerinin çevrilmesi 

3 - Türkçe tiyatroların yazılması 

Tiyatro, Osmanlı Devleti’nin kültüründe varolan bir olgu değildir. Her ne kadar “orta oyunu”, “gölge oyunu” ve “meddah” gibi alanlar zaman zaman tiyatro ile bir arada düşünülseler de, bunlar çok temel bir açıdan Batılı anlamda tiyatrolardan ayrılır. Bunların hepsi tiyatrolarla birlikte “sahne sanatları” gibi bir başlık altında bir arada düşünülebilir; ancak Osmanlı kültürünün geleneksel boyutları olarak gösterebileceğimiz bu türler yazılı değil, sözlü edebiyat ürünleridir. 

Yazılı bir edebiyat türü olan tiyatro, 19. yüzyıldaki Batılılaşma hareketleriyle birlikte Osmanlı kültürüne dahil olmaya başlar. Avrupa’da üretilen tiyatro eserlerinin Osmanlı Devleti’ndeki ilk hedef kitlesi de Avrupalılar olur. Farklı sebeplerle Osmanlı topraklarında bulunan yabancılar, kültürlerinin bir parçası olan tiyatroyu Osmanlı Devleti’ne getiren ilk kişiler olur. Bu nedenle, ilk tiyatrolar da çoğu zaman ya yabancı ülkelerin elçiliklerinde ya da yabancıların yoğun olarak yaşadığı bölgelerde kurulur. 


Osmanlı Devleti'nde ilk tiyatrolar nerede ve ne amaçla kurulmuştu?

Yabancılar için kurulan tiyatrolar ve elçilikler haricinde, Osmanlı Devleti’nde tiyatroların ilk kez sergilendiği yerlerden bir tanesi de saraylar olur. II. Mahmud’un saltanatından (1808 - 1838) itibaren Batılılaşmayı resmi bir devlet politikası olarak benimseyen Osmanlı padişahları, Avrupa’da da olduğu gibi kendi saraylarına devlet yöneticileri ve onların davetlileri için tiyatro eserleri sergilenebilecek salonlar inşa ettirir. Bunun güzel bir örneği, yapımı 1856 yılında tamamlanan Dolmabahçe Sarayı’dır. Padişah Abdülmecid’in isteğiyle 1859 yılında - henüz hiç Türkçe tiyatro eseri yazılmamış ve sergilenmemişken - buraya bir tiyatro binası yaptırır. II. Abdülhamid tarafından kullanılan Yıldız Sarayı’nda da benzer şekilde tiyatro ve opera eserlerinin sergilenmesi için ayrı bir bölüm bulunur. 

Yabancı dilde tiyatroların sergilenmesi ile başlayan bu süreç, Türkçeye çevrilen eserlerle devam eder. 1800’lerin ikinci yarısından itibaren tiyatro, yavaş yavaş sadece yabancılara ve yabancı dil bilenlere hitap eden bir alan olmaktan çıkar. Yabancı eserlerin Türkçeye çevrilmeye başlanması ile tiyatro halkın diğer kesimlerine de ulaşmaya başlar. 


Bu dönemin önemli tiyatrolardan bir tanesi, günümüzde hala yaygın olarak tanınan Güllü Agop tarafından kurulur. Güllü Agop’un tiyatrosu, pek çok Türk sanatçının sahneye çıkması ve pek çok önemli eserin Türkçeye çevirilerek sahnelenmesi açısından büyük önem taşır. 

Yukarıda da ifade edildiği gibi, doğrudan Türkçe olarak yazılan tiyatroların tarihi 1860 yılında Şinasi tarafından kaleme alınan Şair Evlenmesi ile başlar. Her ne kadar bundan önce yazıldığı düşünülen tiyatro eserleri bulunsa da, Şinasi’nin eseri yayımlanan ve dolayısıyla ne zaman yazıldığını kesin olarak tespit edebileceğimiz ilk eserdir. 

Her ne kadar Şinasi, Şair Evlenmesi ile Türk edebiyatının önemli bir ilkini kaleme almış olsa da, Türkçe tiyatro eserlerinin sergilenmesi 1873 yılında, bu eserden on üç yıl sonra gerçekleşir. Namık Kemal tarafından yazılan Vatan yahut Silistre, Türkçe olarak yazılıp sahnelenen ilk eser olur. 




1870’li yıllardan sonra pek çok Türkçe tiyatro eseri farklı yerlerde sahnelenmeye başlanır ve Avrupa’dan gelen tiyatro Türk edebiyatının ve kültürünün önemli bir parçası haline gelir.

Şair Evlenmesi ile ilgili ilginç noktalardan bir tanesi, bu eserin aslında bize ulaşan son halinden biraz farklı yazılmış olmasıdır. 

Hem Şair Evlenmesi'nin güncel baskılarında, hem de Ahmet Hamdi Tanpınar'ın XIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi'nde paylaşılan bilgi, oyunun aslında tek perdeden değil, iki farklı perdeden oluştuğunu ifade eder.1, 2

Bu açıklamalara göre Şinasi, Şair Evlenmesi'ni iki perdelik bir oyun olarak yazmış; ancak daha sonra Birinci Perde'yi yayımlamaktan vazgeçerek oyunu tek perde olarak sunmuştur. Ahmet Hamdi Tanpınar, bu durumu şu şekilde açıklar:

Mustafa Nihat Özon, bu piyesin kendi tarafından hazırlanan baskısının mukaddimesinde, Şinasi tarafından sonra eserden çıkarılan ilk perdede Müştak Bey'in sevgisinin evellerini anlatmış olduğunu tahmin ediyor. Bizce, eğer yazılmışsa, bu perdenin kaldırılmasının sebeplerinden biri de, halk gözüyle yakalanmış realite duygusunu, birbirini takip edecek aşk sahnelerinin muvazaalı lirizmi içinde kaybetmemek endişesidir.3

Her ne kadar günümüze ulaşan metnin edebi ve tarihi değeri üzerinde fazla etkisi olmasa da, Şinasi'nin bu eseri normalde iki perdeden oluşacak şekilde tasarladığını bilmek önemli olabilir. 
 
Kaynakça

1 Tanpınar, Ahmet Hamdi. XIX Asır Türk Edebiyatı Tarihi. Yapı Kredi Yayınları, 8. Baskı (2010) s. 194
2 Şinasi. Şair Evlenmesi. Remzi Kitabevi, 12. Baskı (2007) s. 24 
3 Tanpınar, Ahmet Hamdi. XIX Asır Türk Edebiyatı Tarihi. Yapı Kredi Yayınları, 8. Baskı (2010) s. 194
 
canlı bahis siteleri rulet siteleri bahis siteleri yeni giris casino siteleri bahis siteleri free spin veren siteler casino siteleri deneme bonusu bahis siteleri canlı casino siteleri slot siteleri grandpashabet betwoon