Alacaceren Nezihe Meriç

Alacaceren’i okumadan önce, bu romanda karşımıza çıkan bazı ögelerin, günümüzde edebiyatta sık kullanılan bazı edebi teknikler ile açıklanabileceğini bilmek faydalı olabilir.
 
Kitabın içinde geçen bir cümleden yola çıkarak, Alacaceren’in temel meselesinin “roman” türü içinde farklı bir arayışı göstermek olduğu ifade edilebilir:
 
“Bu roman –bu bir roman mı? Romanı nasıl tanımlamalı bu 2000’li yıllarda- bunun en güzel örneği.”[1]
 
Böyle bir cümlenin roman içinde yer alması, Alacaceren ile ilgili bazı temel noktaları ortaya koymamızı sağlar. İlk olarak, Nezihe Meriç, yazdığı romanın içinde, 2000’li yıllarda bir romanın nasıl tanımlanması gerektiğini sorarak, kendi yazmakta olduğu eser hakkında bir yorum yapmış olur. Aynı zamanda, sorduğu bu soru, 2000’li yıllarda romanı tanımlamanın kolay bir iş olmadığı yönünde bir izlenim yaratır.


Postmodern edebiyatın en önemli temsilcilerinden, Vladimir Nabokov
 
Özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren, “roman” türü oldukça farklı şekillerde yazılır hale gelmiştir. Özellikle postmodern akımları takip eden yazarlar, bir romanın, klasik bir roman yapısından ne kadar uzaklaştırılabileceğini, roman türünün “sınırlarının” nereye kadar esnetilebileceğini adeta “edebi deneyler” olarak ortaya koymaya başlamıştır.  
 
Bu nedenle, belli karakterlerin başından geçen olayları serim – düğüm – çözüm yapısına uygun bir şekilde okuyucuya sunan “klasik” roman yapısı büyük ölçüde ortadan kalkmış, bu yapıyı kullanmayan romanlar önem kazanmıştır. 
 
Örneğin, içinde hiç olay yaşanmayan, sadece karakterlerin düşüncelerine dayanan eserler roman olabilir mi? Veya bir roman, tamamen gerçekçi bir şekilde ilerlerken, hiçbir şey olmuyormuş gibi doğaüstü konuları ele alabilir mi? Bir romanın karakterleri, doğrudan okuyucuyla konuşabilir mi? Okuyucuya söylenen hiçbir şeyin doğru olmama ihtimali bulunan eserler, roman olarak kabul edilebilir mi?[2]
 
Bütün bu sorulara “Evet” cevabı vermemizi sağlayan roman örnekleri olduğu için, bir romanı “roman” yapan unsurların hangileri olduğu gerçek anlamda tartışmalı bir konudur. Kabul edilen yapıların dışına çıkan eserler sürekli olarak üretildiği için, 2000’li yıllarda “romanı tanımlamak” oldukça zor bir hale gelmiştir. Nezihe Meriç’in kendi eseri hakkında sorduğu soru da, bu karmaşık duruma gönderme yapmaktadır.
 
Alacaceren’i postmodern edebiyat içinde değerlendirmeyi mümkün kılan en önemli unsur, “roman içinde roman” kavramıyla açıklanabilecek bir durumdur. Alacaceren’de okuyucular olarak kurmaca, yani hayali bir hikaye okuruz. Ancak okuduğumuz hayali hikayenin kahramanı Bengi de bir roman yazmakta, bu romandan parçalar da Alacaceren’in metni içinde okuyucuya sunulmaktadır.
 
Dolayısıyla ortada bir roman (Alacaceren) ve bu romanın içinde yazılmakta olan ikinci bir roman (Bengi’nin romanı) bulunur.
 
Bu noktada, Alacaceren’deki “roman içinde roman” yapısı hakkında daha fazla bilgi vermek romanı okuma keyfinizi kaçırabilir. Bu konuda daha detaylı bilgiler için Analiz bölümüne göz atabilirsiniz.
 
Oldukça “sıradışı” bir durum gibi gözükmesine karşın, “roman içinde roman” yapısı, hatta bu yapının çok daha farklı ve karmaşık boyutları, postmodern edebiyatta sık sık karşımıza çıkar ve genel bir kavramla, “üstkurmaca” kavramıyla açıklanır. Daha yaygın olan İngilizce kullanımıyla, “metafiction” olarak bilinen bu edebi teknik ile ilgili daha fazla bilgi almak için sitemizdeki şu yazıya göz atabilirsiniz:
 
Üstkurmaca
 
[1] s. 77
[2] Bu konular ilginizi çekiyorsa, sitemizdeki şu yazı biraz daha detaylı bilgi sahibi olmanızı sağlayabilir:
 
Klasik Roman Yapısı
canlı bahis siteleri rulet siteleri bahis siteleri yeni giris casino siteleri bahis siteleri free spin veren siteler casino siteleri deneme bonusu bahis siteleri canlı casino siteleri slot siteleri grandpashabet betwoon