Avare Yıllar Orhan Kemal

Alıntı #1, Sayfa 50: 
Çocuk değildim artık. Babamla kardeşim öbür tarafta sefil, annem ağaran saçları, derinlere çöken gözleriyle, diz boyu çamurlara bata çıka koşu durur, kız kardeşlerim günden güne zayıflarken, benim ortaokulum bir lükstü muhakkak. Bu durumu sürdürmeye hakkım yok gibi geliyordu. 


Açıklama
Kitap boyunca pek çok farklı işle uğraşan, hayatta ait olduğu yeri bulmaya çalışan Anlatıcı, ortaokul ve liseyi bitirmek konusunda fazla bir çaba göstermez. Bu alıntı, onun eğitim hayatına karşı yaklaşımını gösterirken, aynı zamanda artık çocukluk yıllarını tamamen geride bıraktığını, etrafındaki durumun gerçek anlamda farkında olduğunu da birinci elden gösterir. 

Avare Yıllar'ın serinin bir önceki kitabı Baba Evi'nden ayrıldığı en önemli nokta, romanın ana karakterinin hayatı ve çevresinde yaşananları daha iyi anlıyor olmasıdır.
 
Alıntı #2, Sayfa 52: 
"Sirkeniz de mi yok?"

"Evet, sirkemiz de yok! Evimiz, barkımız, tarla, apartman, otomobilimiz değil, sirkemiz bile yok!"

(...)

Nesine lazımmış babamın siyaset? Her koyun kendi bacağından asılırmış. El için kendine zarar vereceğine, yakıp çubuğunu rahatına baksaymış...


Açıklama
Romanın elli ikinci sayfasında yer alan bu alıntının ilk bölümü, Anlatıcı'nın ailesinin saatlerce yakınlarından yardım alabilmek için sokaklarda dolaştığı, hiçbir sonuç alamayınca eve dönüp bayıldığı sırada geçer. Annesini ayıltmak için gelen komşuların kolonya, çiçeksuyu, sirke gibi ayıltıcı bir şey bulamadıkları için söyledikleri bu cümle, Anlatıcı'ya yaşadıkları yokluğun acı bir hatırlatması gibi gelir. 

Alıntının ikinci kısmı da, eskiden son derece varlıklı olan ailenin bir anda böyle bir yoksulluğa düşme sebebini de ortaya koyar. 
 
Alıntı #3, Sayfa 56: 
Kara karanlıkta, kara taşın üstündeki kara karıncanın bile attığı her adımı gören ve bunu ezelde tayin eden o... Kaderimizi hakimi, evrenin sahibi, iyiyi de, kötüyü de, şeytanı da yaratan. Bizden, bizim aileden ne istemişti? Babam niçin siyasetle uğraşmış, öbür tarafa geçmiş, niçin yokluğa düşmüşüz, delik pabuçlar, paçaları tiftiklenmiş pantolonla gezmeye mecbur olup, etrafındakilerin iğneli bakışlarına niçin hedef olmuştum? 


Açıklama
Anlatıcı, romanın ortalarına doğru, ailesinin içinde bulunduğu maddi duruma karşı büyük bir tepki duymaya, kırda yaptığı uzun gezintilerde kendi kendine isyan etmeye başlar. Babasının verdiği kararlar nedeniyle yaşanan ve kendisinin hiçbir sorumluluğu olmamasına rağmen çektiği bu yoksulluk, bir an için onu fazlasıyla etkiler, hayata karşı sürekli isyan eden, kendisine acıyan bir adama dönüştürecekmiş gibi gözükür.

Anlatıcı'yı içinde bulunduğu bu durumdan çıkaran, ona kendisinden çok daha şansız insanların varlığını hatırlatan İzzet Usta olur. 
 
Alıntı #4, Sayfa 58: 
Okulu bırakışıma annem uzun uzun ağladı:

"Hey Allahım," dedi, korktuğuma uğrattın beni! Başkalarının karşısında el ovalamaya zorunlu küçük adamlar mı olmalıydı benim evlatlarım? Ben ne ummuştum?"

İçimde bir ayaklanma oldu:

"Hiçbir zaman," dedim, "hiç kimsenin karşısında el ovalamayacağım!" 


Açıklama
Orhan Kemal'in kendi hayatından esinlenerek yazdığı ilk romanları, Küçük Adamın Romanı isimli bir seri olarak sunulur. Anlatıcının annesinin ilk cümlede tanımladığı durum, roman serisine adını veren "küçük adam" kavramını daha net anlamayı sağlayabilir.
 
Alıntı #5, Sayfa 77: 
(...) Kesinlikle ıstırap çekiyorsunuz, ıstırap çeken her insan gibi isyanda haklısınız şüphesiz... Fakat size tavsiye ederim, isyana sizden çok daha haklı olanların mahallesinde hiç olmazsa, ıstıraplarınızdan bahsedip isyana kalkmayın" (..) Ekmek derdi, yakacak derdi, uyku derdi, veren derdi, sıtma derdi. Ne bileyim ben? Sizin deyişinizle söylüyorum, Allah'ın unuttuğu insanların mahallesi burası."


Açıklama
Bu cümleler, romanın anlatıcısında hikayeye daha sonradan dahil olan İzzet Usta tarafından söylenir. İzzet Usta'nın hayata bu yaklaşımı, anlatıcının kendisine acımayı, içinde bulunduğu duruma isyan edip hayatta hiçbir şey yapmamak konusunda kendisini haklı çıkarmayı bırakmasını sağlar. 

Bundan sonra fabrikanın muhasebe bölümünde işe giren ana karakter, burada ileride evleneceği genç kızla tanışır. 
 
Alıntı #6, Sayfa 83: 
Bu işleri görenlerin ben ve benim gibilerden çok başka, demirden, çelikten insanlar olduklarını anlamıştım.


Açıklama
İzzet Usta ile tanıştıktan sonra, Anlatıcı'nın yapmaya çalıştığı işlerden bir tanesi kamyonlara çakıl taşı yüklemek olur. Ancak yoğun fiziksel çaba ve güç gerektiren bu iş, romanın ana karakterini kısa sürede çalışamaz hale getirir. Bu işi yapabilen insanlara karşı büyük bir hayranlık duyan kahramanımız, onlarla ilgili bu şekilde düşünür. 

Orhan Kemal, şehirde yaşayan, fiziksel işler yapmaya alışık olmayan kişilerin bu konularda "usta" kişilerle rekabet edemeyeceği fikrini diğer romanlarında, örneğin şehirli bir ailenin Çukurova tarlalarında çalışmayı deneyip büyük bir başarısızlık yaşadığı Eskici ve Oğulları'nda da kullanır.
  
canlı bahis siteleri rulet siteleri bahis siteleri yeni giris casino siteleri bahis siteleri free spin veren siteler casino siteleri deneme bonusu bahis siteleri canlı casino siteleri slot siteleri grandpashabet betwoon