Berci Kristin Çöp Masalları Latife Tekin

Zaman ve Mekan
Toplumsal Eleştiriler
Romanın İsmi
Kurgu, Dil ve Anlatı Üslubu


Berci Kristin Çöp Masalları, kurmaca bir gecekondu mahallesinde geçer. 

Berci Kristin Çöp Masalları’nda zaman ve mekan oldukça önemli bir rol oynar. Romanda kesin bir zaman bilgisi verilmese de, şehir hayatından, fabrikalardan, buzdolaplarından bahsedildiği için eserin modern bir dönemde geçtiği rahatlıkla anlaşılabilir. Romanın belki de en önemli unsuru olan mekan ise, “Çiçektepe” olarak adlandırılan bir gecekondu mahallesidir.
 
Romanda burası ile ilgili bazı bilgiler verilse, örneğin daha sonradan bölgenin ismi “Nato Caddesi” olarak resmileştirilse de, buranın gerçek bir yere gönderme yapıp yapmadığını kesin olarak söylemek zordur. Ancak “kondu”lardan oluşan bu mahalle, Türkiye’nin pek çok büyükşehrinde bulunan gecekondu mahallelerini temsil ettiğinden, asıl önemli olan da burayı tek bir mekanla özdeşleştirmek değil, yazarın anlatmaya çalıştığı bölgelerin yapısını ve mantığını görmektir.  
 
Latife Tekin’in bu romandaki amaçlarından biri, gecekondu mahallelerinde yaşanan hayatları, buradaki insanları, çektikleri sıkıntılarını masalsı bir üslupla ele almaktır. Bu nedenle, romanın geçtiği zaman ve mekan “gerçek” anlamda belli olmasa, yani bunlar gerçek dünyada parmakla gösterilebilecek noktalar olarak sunulmasa da, eserin pek çok boyutu gerçek gecekondu mahallelerinden bağımsız olarak düşünülemez.
 
Kurgu bölümünden daha detaylı okuyabileceğiniz gibi, eser boyunca klasik roman yapısının büyük ölçüde dışında kalan Latife Tekin, zaman açısından da doğrusal bir anlatı takip etmez. Roman, Çiçektepe’nin kuruluşu ile başlasa da, belli bölümlerde bunun gerisine gider ve örneğin, Çiçektepe’nin kuruluşuna şahit olduktan sonra “birden kaybolan” Bay İzak’ın hikayesini de anlatır.[1]
 
[1] s. 79
Masalsı üslubuna ve basit görünen anlatısına rağmen, Berci Kristin Çöp Masalları ciddi oranda toplumsal tespit ve eleştiri içeren bir romandır. Bu eleştirilerin pek çoğu, büyük şehirlerin etrafında şekillenen gecekondu hayatının sıkıntılarına, zorluklarına ve buralarda yaşamak zorunda kalan insanların çektiği acılara yoğunlaşır.
 
İşsizlik, zor ve yoğun çalışma koşulları, kimyasal ve zararlı maddelerin sürekli etkisi altında yaşamak, gelir elde edebilmek için çöp karıştırmak ve benzeri pek çok sıkıntı, bu insanların günlük hayatının sıradan parçaları arasındadır. Yazar, tüm bu konuları eserinin “masalsı” anlatımının dışına çıkmadan sunar. Örneğin, giderek sanayileşen ve havası kirlenen Çiçektepe’deki kimyasal bulutlar, yazar tarafından şu şekilde detaylandırılır:
 
Sanayi’den gökyüzüne mavi, yeşil, kırmızı dumanlar savruldu. Çiçektepe’nin başına boy boy, renk renk bulutlar oturdu. Konduların üstüne fabrika karları yağarken, bulutlar renkli yağmurlar aktardı.[1]
 
Fabrikaların ve yoğun çalışma koşullarının sık sık gündeme getirildiği romanda, en çok dikkat çeken noktalardan bir tanesi de işçi haklarına yapılan vurgudur. Latife Tekin, roman boyunca grev, sendika gibi kelimeleri, işçilerin haklarının savunulduğu durumları tekrar tekrar gündeme getirir. “İşçi hakkı yenmez, kursakta kalır!” diye slogan atan bir işçinin vurularak öldürülmesi[2], fabrikaların “sendikalaşmaya” izin vermemek için elinden geleni yapması, grevlerin büyük ölçüde sonuçsuz kalması, hep bu eleştirilerin farklı boyutları olarak okunabilir.[3]
 
Romanda aynı zamanda farklı siyasi eleştiriler de getirilir. Çiçektepe’deki muhtarlık seçim yarışı bunun en bariz boyutlarından bir tanesidir. Çöp Bakkal, Naylon Mustafa ve Ciğerci arasında geçen seçim mücadelesi, boş vaatlerde bulunan, nüfuzlu kişilerin desteğini alan ve kendi yapacaklarından çok rakiplerinin zaaflarına yoğunlaşan Çöp Bakkal tarafından kazanılır.
 
Aday Seçimi Kazandırabilecek Özellikler Seçimi Kaybettirebilecek Özellikler Sonuç
Çöp Bakkal Yerel bürokratlarla işbirliği yapar.
 
Su, elektrik, refah gibi “boş” vaatlerde bulunur.
Fazla zeki değildir, Ciğerci ve Naylon Mustafa gibi öne çıkan bir özelliği yoktur. Seçimi kazanır.
Naylon Mustafa Hayatı sorgulayan, bilgili, zeki, kıvrak zekalı bir karakterdir. Her şeyi, örneğin “İnsanların anasıyla babası Adem’le Havva, köpeklerin anasıyla babası kim acaba?” gibi soruları merak etmesi, hakkında dinsizliğe varan iddialar ortaya atılmasına sebep olur. Seçimi kaybeder, derin düşüncelere dalarak evine çekilir.
Ciğerci İnsanlara anlattığı hikayelerle tanınır. Tüm vaktini gazete okuyarak geçirir. Ailesi içinde sürekli kavgalar ve ayrılıklar vardır. Çiçektepe halkına göre sağlıklı bir aile hayatı olmadığı için seçimi kaybeder. Seçimi kaybeder ve Çiçektepe’den ayrılır.
 
 
Romandaki siyasi eleştirilerden bir tanesi de, Kürt Cemal karakteri üzerinden getirilir. Eserde çok sık gözükmese de, belediye meclisi üyesi olan, zengin ve güçlü bir karakter olduğu anlaşılan Kürt Cemal, Çiçektepe yakınlarında bir fabrika kurar. Romanda Çiçektepelilerin en büyük korkusu işsiz kalmak olduğundan, Kürt Cemal onlara fabrikasında iş imkanı sunacağını açıklar. Bu imkandan yararlanmak için tek yapmaları gereken şey, Kürt Cemal’in dahil olduğu partiye katılmaktır.[4] Bu durum, siyasi partilerin insanların yoksulluklarını kendi çıkarları için kullanmalarına getirilmiş bir eleştiri olarak okunabilir.
 
Elbette, romandaki toplumsal eleştirilerin tamamını burada tek tek açıklamamız mümkün değildir. Ancak verdiğimiz bilgiler, romanı bu bakış açısıyla daha rahat okumanıza yardımcı olabilir.
 
[1] s. 95
[2] s. 94
[3]  s. 68
[4] s. 81
Berci Kristin Çöp Masalları’nın ilk bakışta en çok dikkat çeken boyutunun eserin ismi olduğu rahatlıkla söylenebilir. Bu “tuhaf” isim, romanın içindeki açıklamalarla bir ölçüde daha anlamlı hale getirilebilir.
 
Başlığın ikinci kısmı, Çöp Masalları, aslında eser okunduğu sırada büyük ölçüde anlaşılır. Şehrin çöplerinin atıldığı bir bölgede gecekondular kurarak yaşamaya başlayan Çiçektepe halkının en temel gelir kaynaklarından biri, bu çöplerin içinden ayırdıkları değerli malzemeler olur. Çiçektepelilerin hayatı, roman boyunca çöp ile iç içe sunulur. Masallar kelimesi de, “Kurgu” bölümünden daha detaylı okuyabileceğiniz gibi, romanın anlatı üslubuyla yakından alakalıdır. Baştan sona tek bir hikayeyi okuyucuya sunan klasik romanların aksine, Latife Tekin Çiçektepe etrafındaki anlatısını farklı olay ve karakterlere yoğunlaşan masalsı hikayeler üzerinden ilerletir. Bu konuda daha fazla bilgi için, yandaki sekmeye göz atabilirsiniz.
 
Berci kelimesi, romanın on altıncı sayfasında açıklanır. Çiçektepe’de çöp toplayan, yani çalışan, namusuyla para kazanan kızlar, “Berci kızım” denilerek sevilmektedir. Dolayısıyla Berci kelimesi, Çiçektepe’nin yaşam tarzına, ahlak standartlarına uyan, “olumlu” bir kelime olarak değerlendirilir.
 
Kristin’in anlamı ise, romanın sonunda açıklanır. Para karşılığı insanlarla ilişkiye giren Deli Gönül’e takılan Kristin adı, “Berci” kavramının tam zıttı olarak değerlendirilebilir. Kristin, parayı “namuslu” yollardan kazanmayan, Çiçektepe’nin ahlaki değerlerine uymayan bir karakteri sembolize eder.
 
Hem “Berci”lerin, hem de Kristen’lerin var olduğu, hem ahlaklı, hem de ahlaksız kişilerin hayatlarının anlatıldığı “Berci Kristen Çöp Masalları”, bu açıdan romanın tamamını yansıtan bir başlık haline gelir. 
 
Latife Tekin’in bu romanının en ayırt edici boyutu eserin dili ve kullandığı kurgu yapısıdır. Roman, belli karakterleri, belli bir olay örgüsü ve net bir hikayesi olan eserlerin aksine, eserin mekanı “Çiçektepe” etrafında şekillenen farklı hikayeleri anlatacak şekilde kurgulanmıştır.
 
Romanda, “1-2-3” şeklinde ilerleyen bir bölüm sırası bulunmasa da, kitap numaralandırılmamış kısa bölümlerden oluşur. Her bölüm, Çiçektepe’nin gelişimini farklı bir karakter veya farklı bir olay üzerinden irdeler. Romanda öne çıkan, incelenebilecek karakterler olsa da, romanın ana karakteri olarak gösterilebilecek, odak noktasından ayrılmayan bir figür de yoktur.

Berci Kristin Çöp Masalları, bir olayı veya bir karakterin iç dünyasını anlatan bir romandan ziyade, bir mekanı anlatan bir “masallar zinciri” olarak da değerlendirilebilir
 
Romanın bu sıra dışı kurgusu kadar dikkat çekici bir başka nokta da, Latife Tekin’in kullandığı özgün anlatı dilidir. Yazar, roman boyunca bir masalı andıran kısa ve basit cümleler kurar. Doğaüstü örneklerle, “çocuksu” kavramlarla dolu olan bu anlatı üslubu, oldukça ciddi ve karmaşık toplumsal konuları ele aldığı için, yazarın üslubu ile ele aldığı konular arasında derin bir karşıtlık yaratır.
 
Yazarın bu tercihi, bir anlamda şehir hayatının karmaşık ve “modern” yaşantısına alışık olmayan Çiçektepelilerin, kendi etraflarında gelişen olayları daha çocukça bir algıyla değerlendirmelerinden kaynaklanıyor olabilir. Bir başka deyişle, romanın “basit ve çocuksu üslubu” ile ele aldığı karmaşık toplumsa konular arasındaki fark, tam anlamıyla kavramakta zorlandıkları bir hayata tanıklık eden Çiçektepelilerin bakış açısını yansıtmak için tercih edilmiş olabilir.
 
Bunun romanda çeşitli örnekleri de rahatlıkla gösterilebilir:
 
  • İlk sayfalarda, fabrikanın hammadde bölümünde zehirlenip ölen işçilerden bahsedilir.[1] Çiçektepeliler, bu kişilerin “Su Baba”nın gazabına uğrayarak öldüğünü düşünür, ancak bariz bir şekilde, burada kimyasal bir zehirlenme durumu vardır.
 
  • Yine aynı sayfalarda, fabrikadan “Çiçektepe’nin üstüne ilkin insanların kar sanıp şaşırdıkları beyaz beyaz bir şeyler yağmaya” başlar.[2] İlerleyen bölümlerde kondu mahallesinin halkı için “Fabrika karı” olarak kalan bu madde, çiçekleri kurutan, hayvanlara zarar veren bir kimyasal atıktır, ancak mahalle halkı bunu bu şekilde değerlendiremez. Aynı durum, fabrikada ilaç şişesi kullanmak için kullanılan “mavimsi bir suyun” “kondu mavisi” olarak tanımlanmasında da görülür.[3]
 
  • Kimyasal atıklar nedeniyle bir süre yarı baygın halde yaşayan kondulular, “beyazlar içinde bir adam” tarafından muayene edilir.[4] Kondululara göre “beyazlar içinde bir adam” olan kişi, okuyucular tarafından rahatlıkla anlaşılacağı gibi, bir doktordur.
 
Yazar, bu kullanımı ilerleyen noktalarda da sürdürür. Daha sonradan muhtar olan ve yazdığı bir bildiri sayesinde isminin “Ferat Karabacak” olduğunu öğrendiğimiz mahalle bakkalı,[5] romanın anlatısı içinde basitçe “Çöp Bakkal” olarak adlandırılır. Muhtar olduktan sonra da bu durum değişmez, ama ismi Çöp Bakkal’dan “Çöp Muhtar”a değiştirilir.
 
Romanın anlatısında, aynı zamanda çok sayıda kısa şiir, mani, türkü ve benzeri türlerde bölüm de bulunur. Çoğu zaman Çiçektepe halkının etraflarında yaşanan olaylar üzerine “bestelediği” bu eserler, romanda ele alınan kişilerin “söze” dayalı yaşam tarzını da okuyucuya daha kapsamlı bir şekilde sunmuş olur. Bu şiirler ve maniler, yalnızca romanın kurgusunu güçlendiren ögeler değil, aynı zamanda Çiçektepe halkının kendi hikayelerini anlatmak için kullandığı sözlü edebiyatın örnekleridir.
 
Latife Tekin’in romanını değerlendirirken sık sık kullanılan bir edebi teknik, büyülü gerçekçilik tekniğidir. Büyülü Gerçekçilik yazımızdan ve bu konuyla ilgili listemizden daha detaylı olarak inceleyebileceğimiz bu kavramın, temel olarak üç özelliği vardır:
 
  • Romanın genel anlatısı gerçekçi bir şekilde devam eder, olaylar günlük hayatta yaşanabilecek olaylardır ve okuyucuya da bu şekilde sunulur.
  • Bu gerçekçi anlatı içinde, doğaüstü olaylar meydana gelir.
  • Ancak yazar, bu doğaüstü olaylara “önem vermez”. Onları gerçekçi bir anlatının parçaları gibi anlatır. Bir karakterin ekmek almaya markete gitmesi ile, bir anda göğe yükselerek uçması arasında anlatı üslubu olarak bir fark bulunmaz.
 
Berci Kristin Çöp Masalları’nda kullanılan üslup belli açılardan büyülü gerçekçiliğin bu boyutlarını karşılar. Yazar, romanın başından sonuna kadar devam ettirdiği üslubunu hiçbir zaman değiştirmez, doğaüstü olaylar farklı bir şekilde anlatılmaz. Ancak, bu romandaki doğaüstü olayların ne kadar doğaüstü olduğu, ne kadar insanlar tarafından bu şekilde algılandığı tartışılabilir.
 
Örneğin, aşağıdaki alıntı, “büyülü gerçekçilik” akımının tipik bir örneği olarak okunabilir. Zira yazarın ölen bir kızın “hortlayıp” geri gelişini, bunda herhangi bir tuhaflık yokmuş gibi, basit cümlelerle anlatması, büyülü gerçekçiliğin yapısına fazlasıyla uyan bir durumdur.
 
Hacı Hasan kızının yüzüne dua üstüne dua üflediyse de şifa bulmadı. Hastalık kızı alıp öbür dünyaya götürdü. Konducular elbirliğiyle gözyaşlarını yanaklarından aşağı salıp burunlarını çeke çeke müezzin kızını kaldırıp mezarlığa gömdü. Kız bir ay geçmeden hortladı kalktı. Kolları, bacakları yanık içinde Çiçektepe’ye babasının kondusuna ağlaya ağlaya döndü. Müezzin, “Allah’ın taksiratı!” diyerek kızını başına dört kenarı iğne oyası beyaz bir tülbent atıp sedire oturttu. [6]
 
Fakat bu anlatı ilerlediğinde, aslında ortada “doğaüstü” bir durum olmadığı ortaya çıkar. Zira mahallede inşa edilen sinemadan etkilenen ve başlarını açan kadınlar, Hacı Hasan’ı sinirlendirmiş ve Hacı Hasan mahalleliye bir ders vermek için bu “tiyatroyu” sahnelemiştir.[7] Bölümün sonunda, Hacı Hasan polis tarafından tutuklanır, kızı da kaçar.[8]
 
Berci Kristin Çöp Masalları’nı büyülü gerçekçilik akımı içinde değerlendirmeyi karmaşık bir soru haline getiren mesele, romandaki konuların pek çoğunun aslında yukarıdaki örnek gibi “doğaüstü olmayan” fakat eserin anlatısında “doğaüstü gibi gözüken” şeyler olmasıdır. Ancak elbette, romanın başında evlerin çatılarını, camilerin minarelerini, hatta evlerdeki bebekleri bile uçuracak kadar sert esen, erkekleri “rüzgar hastalığı” ile iki büklüm bırakan rüzgar gibi, gerçek anlamda doğaüstü olmaya yaklaşan ögeler de bulunur. [9] [10]
 

Romanın masalsı anlatımı ve büyülü gerçekçiliğin pek çok modern edebiyat terimi gibi gerçek anlamda tanımlanması çok zor olan, yazardan yazara büyük değişiklik gösteren bir teknik olduğu gerçeği birlikte düşünüldüğünde, bu kavramı romanı açıklamak için kullanıp kullanmamanın büyük ölçüde öznel bir tercih olduğu sonucu çıkarılabilir.
 
[1] s. 12
[2] s. 12
[3] s. 13
[4] s. 13
[5] s. 52
[6] s. 124
[7] s. 123 - 24
[8] s. 125
[9] s. 3
[10] s. 11, s.16
canlı bahis siteleri rulet siteleri bahis siteleri yeni giris casino siteleri bahis siteleri free spin veren siteler casino siteleri deneme bonusu bahis siteleri canlı casino siteleri slot siteleri grandpashabet betwoon