Canistan Yusuf Atılgan

Yusuf Atılgan
Tarihi Arka Plan
Bitmemiş Romanlar


Bitmemiş bir roman olan Canistan’ın okuyucular için en büyük değerinin baştan sona, tamamlanmış bir hikâye okumaktan ziyade, Modern Türk Edebiyatı’nın en önemli yazarlarından birinin kaleminden çıkmış son bir eseri okuma fırsatında yattığı söylenebilir.
 
Canistan, bu anlamda yazarın daha önceki eserleri ve hayatıyla çeşitli paralellikler ve farklılıklar taşır.
 
Gözüken en bariz fark, bu romanda Anayurt Oteli ve Aylak Adam’a göre çok farklı bir mekan yapısının tercih edilmiş olmasıdır. İlk iki romanı şehirde geçen ve bir şekilde modern hayat içinde bocalayan, etraflarındaki insanlara karşı bir yabancılık hisseden karakterlere yoğunlaşan yazar, bu romanda tamamen farklı bir kurguyu ele alır.
 
Manisa civarındaki köylerde geçen Canistan; tarım ve hayvancılık ile ilgili kavramlarla dolu, buradaki insanların hayatı ile ilgili bir eserdir. Pek çok açıdan, edebiyatımızın meşhur köy romanlarını çağrıştıran Canistan, Yusuf Atılgan’ın önceki eserlerinde görülmeyen konulara odaklanır.
 
Yine daha önceki eserlerinden farklı olarak, Yusuf Atılgan burada çok daha klasik bir roman yapısı takip eder. Eserin anlatısı, belli açılardan yine yazarla özdeşleşen tekniklerden “bilinç akışı” ile açıklanabilecek olsa da, özellikle Anayurt Oteli gibi bir romanla karşılaştırıldığında, Canistan’ın kurgusu çok daha geleneksel bir yapıdadır.
 
Bununla birlikte, bu durumun Canistan’ı Yusuf Atılgan’ın yazarlık anlayışından tam olarak ayırdığı da söylenemez. Romanda takip edilen kurgu, klasik bir yapıya yakın olsa da, yine de belli açılardan deneysel ve farklı bir yaklaşım olarak görülebilir. Bu konuda daha fazla bilgi vermek, okuma zevkini kaçırabileceğinden, kurgu hakkında detaylı bilgi almak için Analiz bölümünden ilgili sekmeye göz atabilirsiniz.
 
Bunun yanı sıra, eserin merkezine koyulan “mekan” yapısı değiştirilse de, Yusuf Atılgan’ın diğer romanlarında işlediği temaları tam olarak bir kenara bıraktığı söylenemez.
 
Evet, bu romanın ana karakteri Selim, modern ve şehirli bir toplum tarafından dışlanmış (veya bilinçli olarak bu sistemin dışında kalmaya çalışmış) bir karakter değildir, ancak o da pek çok açıdan kendi çevresinden farlı, kopuk bir karakterdir. Yazarın ana karakteri etrafında kurguladığı dünya gerçek anlamda değişse de, daha önceki romanlarındaki belli başlı temaların burada da kullanıldığı söylenebilir.
 
Canistan’ı Yusuf Atılgan çevresinde değerlendirirken değinilmesi gereken bir başka nokta da, romandaki coğrafi bölgenin yazar tarafından çok iyi tanınan bir bölge olduğu gerçeğidir.
 
Romanın önemli merkezlerinden biri olan Hacırahmanlı Köyü, Yusuf Atılgan’ın da hayatı boyunca bir süre yaşadığı ve çiftçilik yaptığı bir yerdir. Romanda bahsedilen mekanlar ve özellikle bir tarla ve bağ kurmakla ilgili paylaşılan detaylı bilgilerin, en azından bir ölçüde yazarın kendi hayatından geldiği söylenebilir.

 
Her şeyden önce köyde yaşayan insanlara yoğunlaşan ve ülke genelinde yaşanan önemli politik olayların bu insanların hayatında fazla bir anlam ifade etmediğini bilinçli olarak vurgulayan Canistan, yine de arka planında bu olaylardan bir ölçüde beslenir. 


İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin Liderlerinden Enver Paşa

İttihat ve Terakki Cemiyeti
 
Yetmiş sekiz sayfalık romanda politik konular gündeme ilk olarak kırk üçüncü sayfada gündeme getirilir. Köydeki sohbetlerin ağırlıklı olarak “Selanik ve İstanbul’da kurulup bütün ülkeye yayılmış gizli bir cemiyetle” ilgili olduğunu fark eden Selim, daha sonra öğretmen Nedim Bey sayesinde bu cemiyet ile ilgili daha detaylı bilgiler de edinir.
 
Sözü edilen “cemiyet”, elbette, 1908 yılında II. Meşrutiyet’in ilan edilmesini sağlayan İttihat ve Terakki Cemiyeti’dir. İfade edildiği gibi Osmanlı Devleti’nin büyük şehirlerinde kurulan bu topluluk, bilinçli ve gizli bir şekilde imparatorluğun farklı köşelerine yayılır. İttihat ve Terakki’nin geniş ve etkili taşra yapılanması, hürriyet fikrinin pek çok insana ulaştırılmasına ve Meşrutiyet’in ilanından sonra İttihat ve Terakki’nin iktidarını sağlayabilmesinde önemli rol oynar. Romanda karşımıza çıkan Nedim ve Uncu Mehmet gibi karakterler, bu çerçeve içinde değerlendirildiğinde çok daha fazla anlam ifade edecektir.
 
Romanda İttihat ve Terakki Cemiyeti ile ilgili dedikodularla başlayan siyasi konular, 1908 yılında “Hürriyet”in ilan edilmesi ile romanın odağından uzaklaşır. Yusuf Atılgan’ın bu temayı Canistan’ın kurgusu içinde nasıl ele aldığını, Analiz bölümünden okuyabilirsiniz.
 
Savaşlar
 
Romanda Selim’in hayatını önemli düzeyde etkileyen üç savaş yaşanır. Aşağıda, bu savaşların hangileri olduğunu, kimler arasında yapıldığını, ne gibi sonuçları olduğunu ve Selim’i nasıl etkilediğini gösteren bir tablo bulabilirsiniz. Bu tablonun, romanı okumayanlar için okuma zevkini kaçırabilecek bir unsur olabileceğini belirtelim! 

 
Canistan’ı okurken, tamamlanmamış bir roman okuduğunuzun bilincinde olmak ve bir romanın bitirilmemiş olmasının tam olarak ne anlama gelebileceğini hayalinizde canlandırmak faydalı olabilir.
 
Sanat ve popüler kültür içinde bilinçli olarak kullanılan bazı teknikler; roman, hikaye, film gibi eserlerin zaman zaman ticari amaçlarla, zaman zaman da edebi amaçlarla yarım bırakılmasını gerektirebilir. Ancak, bitmemiş bir romandan bahsettiğinizde, bu herhangi bir istekten bağımsız olarak bitirilememiş, tamamlanamamış bir romanı ifade eder.
 
Bitmemiş bir roman okuma fikri, belli okuyucular için itici bir fikir olabilir. Özellikle romanın sonunda ne olduğunun tam olarak bilinememesi, pek çok okur için rahatsız edici bir düşünce oluşturabilir. Ancak, en meşhur romanlardan bazılarının da tamamlanmamış eserler olduğu unutulmamalıdır.
 
Evrensel olarak Batı Edebiyatı’nın en önemli yazarlarından biri olarak görülen Franz Kafka, bu açıdan iyi bir örnek olabilir. Kafka, hayatı boyunca “Dönüşüm” gibi bazı meşhur hikayelerini tamamlayıp yayınlamıştır. Ancak, yaygın olarak bilindiği gibi, onun eserlerinin günümüze ulaşmasını sağlayan en önemli kişi, yazarın “ölümünden sonra yakmasını” söyleyerek verdiği belgeleri yakmayıp yayımlayan arkadaşı Max Brod olmuştur.


Batı Edebiyatı'nın en önemli yazarlarından Franz Kafka'nın romanlarının hiçbirisi tamamlanamamıştır. 
 
Fakat, bilinçli olarak yayınlanması için hazırlanmayan bu örneklerin pek çoğu bitmemiş eserlerdir. Amerika, Şato ve Dava isimli üç roman yazan Kafka, bu romanların hiçbirisini tamamlamamıştır. Yarım kalan eserler olmalarına karşın, bunların dünya edebiyatında ne kadar etkili olduklarını düşünmek, diğer yazarların tamamlanmamış eserlerini okumak yönünde daha ciddi bir istek de doğrulabilir.
 
Yine de, tamamlanmamış bir roman okurken, bu kavramın “tekdüze” bir şekilde yarım kalmaktan daha fazlasını ifade ettiği de unutulmamalıdır. Bu tür romanlar, yalnızca “Yazar birinci bölümü, ikinci bölümü, üçüncü bölümü yazdı; dördüncüyü yazamadan hayatını kaybetti,” mantığıyla açıklanamaz.
 
Bir romanın bitirilmemiş olması, yazar tarafından yayınlanacak şekilde tekrar gözden geçirilmediği, ekleme ve değişikliklerin yapılmadığı, yazarın kendisi tarafından, bilinçli bir şekilde baştan sona tekrar okunmadığı anlamına da gelir. Böyle romanları değerlendirirken, “yazılmamış” bölümler kadar; değiştirilmemiş, üzerinden geçilmemiş, tekrar yazılmamış, hatta eserden çıkarılmasına karar verilmemiş bölümleri de düşünmek faydalı olabilir. 

 
canlı bahis siteleri rulet siteleri bahis siteleri yeni giris casino siteleri bahis siteleri free spin veren siteler casino siteleri deneme bonusu bahis siteleri canlı casino siteleri slot siteleri grandpashabet betwoon