Efruz Bey Ömer Seyfettin

Zaman ve Mekân
Toplumsal Eleştiriler
Kurgu, Dil ve Anlatı Üslubu

 
Efruz Bey; zaman ve mekân gibi unsurların açıkça belirtildiği, bu unsurlardan bağımsız olarak düşünülmesi imkansız bir romandır. 

Roman; 1908 yılının Temmuz ayında, II. Meşrutiyet'in ilan edildiği 23 Temmuz günü ve bunu takip eden birkaç günde geçer. Romanın konusu da doğrudan bu konuyla alakalıdır. Meşrutiyet gizili bir cemiyet olan İttihat ve Terakki tarafından ilan edildiği ve bu nedenle ilanın arkasındaki kişiler henüz gizli olduğu için halk kendisini "Jön Türklerin lideri" olarak tanıtan Ahmet Bey'in peşine takılır. Ahmet Bey, gerçek ortaya çıkana kadar geçen birkaç günü gerçek bir hürriyet kahramanı olarak geçirir. 

Romanın geçtiği dönemi daha iyi tanımak için Arka Plan bölümünü ve bu bölümde verdiğimiz linkleri kullanabilir, romandaki önemli mekanları yukarıdaki harita üzerinden inceleyebilirsiniz. 
Zaman ve mekân bölümünde de vurgulamaya çalıştığımız gibi Efruz Bey, etrafındaki toplumsal koşullardan bağımsız olarak okunabilecek bir roman değildir. 1919 yılında yazılan roman; 1908’de ilan edilen II. Meşrutiyet’i, yani dönemi için oldukça güncel bir konuyu, ele alır. 
 
Bununla birlikte, romandaki toplumsal eleştiriler genellikle Meşrutiyet’in kendisiyle alakalı değildir. Ömer Seyfettin; yaşanan olaylara ve bunların sonuçlarına yoğunlaşmak yerine bunlar içinden kendine bir pay çıkarmaya, daha önce bu konular hakkında hiç düşünmemiş olduğu halde bir anda kendisini bir hürriyet neferi ilan eden Ahmet Bey’e odaklanır. 
 
Romanın beşinci sayfasında yer alan şu cümlelerden yola çıkarak Ömer Seyfettin’in burada belli bir insan tipini eleştirmekte olduğu anlaşılabilir:
 
O ana kadar tamamıyla mabeyne mensub geçinen Ahmed Bey velinimetinin konağından çıkarken o kadar “hürriyetperver”di ki yanında Namık Kemal’le Mithad Paşa halis istibdad taraftarı kalırlardı.[1]
 
I. Meşrutiyet'in ilan edilmesini sağlayan Mithad Paşa 
 
Romanın ilerleyen sayfalarında Ahmet Bey; pek çok kişi tarafından takip edilen, dedikleri dikkatle dinlenen bir adam haline gelir. Bu durum, Ömer Seyfettin için bazı toplumsal eleştirileri paylaşmak için yeni bir imkan oluşturur. Siyasi konularla çok alakası olmadığını, yaptığı her şeyi gösteriş için yaptığını net bir şekilde ifade ettiği Ahmet Bey’i edebi bir araç olarak kullanan yazar; kendince “anlamsız” olan politik görüşleri onun nutuklarında dile getirir. 
 
Bunların bazıları – örneğin, 19. yüzyıl boyunca Osmanlı Devleti’nin en büyük rakibi olan Rusya’nın aslında Osmanlı Devleti’nin en büyük dostu olduğunun ifade edilmesi[2] - daha çok mizah amaçlı olsa da “millyet” fikrinin anlamsız bir fikir olması gibi ifadeler doğrudan yazarın toplumsal eleştirileridir. 
 
Romanın belli bölümlerinde merkezdeki konu dışında da toplumsal eleştiriler paylaşılır.

Kitabın ilk sayfalarında Ahmet Bey, birlikte çalıştığı devlet memurlarını Kanun-i Esasi’nin ilanının Meşrutiyet anlamına geldiğine ikna etmeye çabalarken çalıştığı yerin müdürü içeri girer. Yaz kış Büyükada’da oturan müdür işe öğle paydosundan on dakika önce gelip paydos bitmeden işten çıkmaktadır. Daire müdürünün bu tavrı ve tavrının içbir soruna yol açmaması, bu dönemde devlet yapılanması içindeki sorunların ilginç bir boyutu olarak gösterilebilir. Üstelik günde bir saat bile görev yerinde bulunmayan memur[3], Meşrutiyet konusundaki konuşmaları durduğunda şu cümleleri kurar: 
 
- Rica ederim, böyle şeylerden bahsetmeyelim! Bizim vazifemiz her şeyden mukaddestir! (…)İşlerinize bakınız beyler! emrini verdi. Ben amirinizim, benim gibi vazifeperver olunuz. İnsanın en büyük saadeti vazifesinin ihmalsiz icrasıdır! [4]
 
Bu nedenle; romandaki temel konu Meşrutiyet’in ilanı olsa da Ömer Seyfettin, belli noktalarda bunun dışındaki konularda da toplumsal eleştiriler getirir ve dönemin farklı koşullarını eleştirir. 
 
Dipnotlar
 
[1]s. 5
[2]s. 18
[3]s. 6
[4]s. 6
Tek bölümden oluşan kısa bir roman olan Efruz Bey, kurgu açısından klasik bir yapıdan fazla ayrılmaz. II. Meşrutiyet’in ilanını takip eden birkaç günde geçen roman, doğrusal bir zaman akışıyla ilerler. 
 
Ömer Seyfettin, romanda “sınırlı” üçüncü şahıs anlatıcı olarak adlandırılan geleneksel bir anlatıcı yapısı kullanır. Anlatıcı “üçüncü şahıs” olsa da olayların merkezinde her zaman Efruz Bey yer alır. İç dünyası ile ilgili detaylı bilgi verilen tek karakter de Efruz Bey’dir.
 
Kitap boyunca, anlatılan olayların doğası ile de doğru orantılı olarak, mizahi bir üslup kullanılır. Yazar anlatmakta olduğu olayları bölüp doğrudan kendi düşüncelerini paylaşmasa da belli noktalarda okuyucuyu güldürmek için bazı saçma noktaları bilinçli olarak vurgular. Aşağıdaki sahne, bunun ideal bir örneği olarak gösterilebilir.
 
Feci, yorgun, perişan bir tavırla bu yirmi senelik uğraşmayı; Sulukule’nin, Yenibahçe’nin, Fatih'in, hatta Haliç'in... Beyoğlu’'nun, Nişantaşı’nın altından geçen nihayetsiz tünelin nihayetsiz karanlıklarını Ahmed Bey anlattıkça masanın dibinde köse mümeyyiz fenalaşıyordu. Ah şimdi hürriyet olmasa, eski istibdad zamanı olsa ona kaç yaşında olduğunu soracak; “Yirmi dört yaşındayım!” cevabını alınca, projesini kaç yaşındayken yaptığını tekrar soracakdı...[1]
 
Ömer Seyfettin’in Efruz Bey romanında kullandığı dil; sade, akıcı ve rahat okunan bir dil olarak tanımlanabilir. Osmanlı Devleti’nin son yıllarında ortaya çıkan Milli Edebiyat görüşünü benimseyen Ömer Seyfettin; eserlerinde Arapça ve Farsça kalıpları ve kelimeleri fazla kullanmadan, “temiz” bir Türkçe kullanır.  
 
Arka Plan bölümünde daha detaylı okuyabileceğiniz gibi yazarın bu tutumu, Efruz Bey’de de karşımıza çıkar. Bu nedenle, yazılmasının üzerinden yüz yıllık bir süre geçmesine rağmen Efruz Bey’in dili günümüzde de büyük ölçüde anlaşılabilir niteliktedir. 
 
Romanda kullanılan dil ile ilgili dikkat çekilebilecek bir başka nokta da belli karakterlerin “şiveyle” konuşturulmuş olmasıdır. Örneğin, Ahmet Bey’in evinde çalışan Rum kökenli Despina’nın diyalogları; aşağıda da görüldüğü gibi bu karakterin konuşma tarzını yansıtacak şekilde kaleme alınmıştır: 
 
-Despina, Despina be!
 
Efendisinin harikulade vaziyetinden galeyana gelen kız ince sesiyle haykırdı: 
 
- Ti ehi vire beyimu?
 
- Tekrar ip sarkıt.
 
- Ne yapazaksınız?
 
- Göreceksin...
 
- Kala, kala...
 
- İpleri balkona bağla. Ucunu aşağı uzat.[2]
 
[1]s. 14
[2]s. 27
canlı bahis siteleri rulet siteleri bahis siteleri yeni giris casino siteleri bahis siteleri free spin veren siteler casino siteleri deneme bonusu bahis siteleri canlı casino siteleri slot siteleri grandpashabet betwoon