Hala Güzel Nabizade Nazım

Tüm Karakterler Hakkında
Safder
Fahriye
Hâlâ Güzel'de karşımıza çıkan kişiler; karakterizasyon açısından geliştirilmiş, karmaşık kişiler değildir. Hikâyenin anlatılabilmesi için yazar tarafından verilen rollerin dışında gerçek anlamda bir derinlikleri olduğu söylenemez. 

Tanzimat eserlerinde sık karşılaştığımız bu durumun ötesinde, Hâlâ Güzel’in oldukça kısa bir eser olması da karakterlerin gelişiminin sınırlı olması anlamına gelir. Yıllara yayılan bir hikâyeyi yalnızca yirmi beş sayfada aktaran Nabizade Nazım, ana karakterlerini birbirleriyle yaşadıkları aşk dışında değerlendirmez. 

Hem Hâlâ Güzel’i, hem de Tanzimat döneminde yazılmış benzer eserleri okurken bu detayların bilincinde olmak faydalı olabilir. 


Safder ve Fahriye, hikâyenin iki önemli karakteri olarak gösterilebilir.

Hikâyenin ana karakteri olarak tanımlayabileceğimiz Safder; hikâyenin ilk sayfalarında yaşlı, gençliğine ve geçmişe özlem duyan bir adam olarak tanıtılır: 
 
Safder’in o eski hisleri eski gücünü kaybetmiş, parlak hayatı hareketsiz bir karanlık içinde kalmıştı. Yaşı elliye yaklaşmış adeta saçı beyazlamıştı. Yirmi otuz sene evvelki o şevk ve neşeler şimdi yerini hazin bir sessizliğe bırakmıştı.[1]
 
Hikâye Safder’in yaşlılık günlerine değil, geçmişte yaşadığı olaylara yoğunlaştığı için bu üzüntünün temel sebebinin Fahriye ile yaptığı evlilik olduğu da hızlı bir şekilde anlaşılır. Hikâye genelinde Safder’in kişiliği ve iç dünyası hakkında fazla bilgi verilmez – okuyucunun Safder ile ilgili bildikleri, onun ailesini genç yaşta kaybetmesi ve görece varlıklı olması ile sınırlıdır. 
 
Bununla birlikte; hikâyenin gidişatından Safder’in duygusal, romantik bir adam olduğu anlaşılabilir. Onunla ilk tanıştığı günden itibaren, Safder Fahriye’ye büyük bir sevgiyle bağlanır ve evliliklerinin ilk günlerinde bu aşkı giderek büyür. Oğulları Fahri’nin doğumundan sonra Fahriye kocasına karşı eski ilgisini kaybetse de Safder’in aşkında herhangi bir azalma olmaz.[2]
 
Safder’in karakteri ile ilgili bu çıkarımları yapmayı mümkün kılan - normal olarak karşılanabilecek bu durumun ötesinde – Fahriye ile boşandıktan sonra yaşadıklarıdır. İkinci eşi Sıdıka’yı gerçek anlamda sevmeyen Safder, ayrılmalarının ardından yıllar geçse de Fahriye’yi unutamaz ve ona karşı büyük bir sevgi beslemeyi sürdürür. Öyle ki; hikâyenin sonunda Fahri’nin geleceğini konuşmak için onunla buluşması gerektiğinde Safder, hislerinden çekindiği için bunu mümkün olduğu kadar ertelemeye çalışır:
 
Yerini bildiği bir tuzağa yaklaşmakta olan bir kuş gibi her saatinin kendisini o müthiş noktaya doğru yaklaştırmakta olduğunu görmekte idi. Fahriye’yi hâlâ sevmekte idi. Asıl korkusu da bu aşk idi. Yoksa gönlünde Fahriye’ye karşı bir şeyler hissetmemiş olsaydı hiç çekinmeden üzerine doğru yürüyecekti.[3]
 
Kendisi ile evliyken başka birini seven, tüm çabasına rağmen ondan boşanmak isteyen Fahriye’ye karşı duyduğu sevgi; onun karakteri ile ilgili bu önemli sonucu çıkartmayı mümkün kılar.
 
Dipnotlar
[1]S. 3
[2]S. 18
[3]S. 23


Safder ve Fahriye, hikâyenin iki önemli karakteri olarak gösterilebilir.

Safder ile Beykoz’da bir mesire yerinde tanıştıktan kısa süre sonra evlenen Fahriye Hanım, hikâyenin önemli karakterlerinden bir tanesidir. Babası Ahmet Bey, Safder ile ilk tanışmasında onu “soyca sopça, terbiyece, servetçe Safder’e layık” bir kız olarak tanımlar.[1]
 
Nüfuzlu bir aileden geldiği ve ailesinin oldukça zengin olduğu bilgileri dışında Fahriye’nin karakteri hakkında fazla bilgi verilmez, ancak yaşananlar Fahriye hakkında bilgi sahibi olmamızı sağlayabilir. Fahriye, evliliklerinin ilk döneminde Safder’e büyük bir ilgi ve sevgi gösterse de oğulları Fahri’nin doğumundan sonra kocasına olan ilgisi azalır. Safder’in Avrupa’ya gitmesinin ardından Fahriye, düzenli olarak evlerinin sokağından geçen Emin’e âşık olur ve kocasının geri dönüşüne rağmen sonunda onunla evlenir. 
 
Nabizade Nazım, kitap boyunca Fahriye’ye karşı olumsuz bir tavır içinde değildir. Aşağıdaki alıntıda görülebileceği gibi; hem yazar, hem de ana karakteri Safder, Fahriye'nin yeni aşkını normal bir durum olarak değerlendirir:

Hakikaten biçare kadın! Gönül hallerinden ve aşkın kadınlar üzerindeki sihirli etkilerinden haberdar olanlar Fahriye’de ister istemez baş gösteren şu ikinci aşkı kendisini ayıplama için bir vesile olarak görmezler. İşte Safder de bu kafada bir adamdı.[2]

Bu yaklaşıma rağmen; Fahriye'nin mutlu bir ilişkiyi bozmuş olması, onu hikâyenin üçüncü bölümünün olumsuz karakteri haline getirir. Hatta bir anlamda, Safder’den ayrıldıktan sonra başına gelenlerin Fahriye’ye verilmiş “cezalar” olduğu bile söylenebilir.
 
Bütün bunların nasıl bir toplumsal mesaja bağlanabileceklerini görmek için, Analiz bölümüne göz atabilirsiniz. 
 
Dipnotlar
[1]S. 13
[2]S. 21 - 22
canlı bahis siteleri rulet siteleri bahis siteleri yeni giris casino siteleri bahis siteleri free spin veren siteler casino siteleri deneme bonusu bahis siteleri canlı casino siteleri slot siteleri grandpashabet betwoon