Hep O Şarkı Yakup Kadri Karaosmanoğlu

Yakup Kadri
Ruknettin’in Kitap Okuma Çabası


Türk Edebiyatı’nın en meşhur yazarlarından biri olan Yakup Kadri Karaosmanoğlu, genellikle toplumsal konulara değindiği romanlarıyla tanınır. Yazarın meşhur romanları Kiralık Konak, Yaban ve Ankara gibi eserler, hep yaşadığı dönemin sorunlarını anlatan, toplumsal tespitler yapan, eleştiriler getiren ve "mesaj veren" çalışmalardır.
 
Yazarın son romanı, Hep O Şarkı, bu açıdan diğer eserlerinden farklı bir yerde değerlendirilmelidir. 174 sayfalık romanda elbette toplumsal konulara belli bir yer verise de, romanın geneline bakıldığında, Hep O Şarkı bir aşk hikayesi olarak; toplumsal değil, yazarın kendi deyişiyle, “hissi” bir roman olarak kalır.
 
Son eserinde Yakup Kadri, etrafında yaşanan olaylara ve gelişmelere değil, roman sanatına ve tekniğine odaklanmış gibidir. Romanı okumaya değer yapan, yazarın tespitleri ve eleştirilerinden çok bir hikaye anlatmak için roman yapısını farklı bir şekilde kullanma denemeleridir. Ürettiği eserlerde genellikle “toplum için sanat” görüşünü benimseyen Yakup Kadri, Hep O Şarkı'da "zıt akım" olarak görülen "sana tiçin sanat"a daha yakın bir görüntü çizer. 
 
Bu durumun somut yansımalarından bir tanesi, romanın yazılış tarihi ile geçtiği tarih arasındaki tutarsızlıktır. Yazarın son romanı olan Hep O Şarkı, 1950’lerin ortasında yazılır, ancak 1800’lerin ikinci yarısında geçen bir aşk hikayesini konu alır. Romanın bu eski devre yerleştirilmesi, yazarın temel amacının güncel toplumsal konulara değinmek olmadığını da kanıtlar niteliktedir.
 
Aynı şekilde, romanın geçtiği dönemde yaşanan ve konu alınabilecek önemli olaylardan da uzak kalır. Cemil Bey ve Münire Hanım’ın aşkına yoğunlaşan eser, bu iki karakterin birbirinden ayrı kaldığı yılları fazla dikkate almaz. Abdülaziz’in tahttan indirilmesi, 93 Harbi, II. Abdülhamit’in tahta çıkışı, I. Meşrutiyet ve meşrutiyetin feshedilmesi gibi pek çok önemli konu, maddi olarak Münire’yi etkilemediği sürece anlatının dışında bırakılır. Etkilediği durumlarda bile,  Cemil Bey’in Münire’den uzak kaldığı yirmi beş yıl boyunca yaşanan olayların tümü gibi, bunlara yalnızca değinilip geçilir, üzerinde fazla durulmaz.
 
Kısacası, Hep O Şarkı Yakup Kadri’nin genel yazarlığının, genel çizgisinin dışında yer alan bir eserdir. Bu durum, son romanını ürettiği eserler içinde farklı ve sıra dışı bir konuma yerleştirir.

 
Doğru arka planla okunmadığı takdirde tuhaf gelebilecek sahnelerden bir tanesi, kocası Ruknettin’in Münire’nin okuduğu kitabı okumaya çalıştığı andır. Ruknettin Bey, şu paragrafı:
 
“Madmazel Margarit ebeveyni tarafından Sent-Antuvan manastırına kapatıldığı yevmi meş’umdan beri kendisine yine aşkının hayalinden başka yarivefakar bulamıyordu”
 
Şu şekilde okur:
 
“Madem-vazel Mari-garet ebi- ve yenni tarafından sünnet antev – an minna seteresine kapatıldığı yum – meş – eveminden beru kendisine yine aşkının hiyalinden başka ya – ve – fekkari bulamıyordu.1
 
Bu sahne, romanı günümüzde okurken tuhaf bir etki yaratabilir. Burada vurgulanmak istenen mesele -- Ruknettin Bey’in cehaleti -- rahatlıkla anlaşılsa da, sonuç olarak okuma yazma bilen bir insanın bu cümleleri böyle okuması imkansız olmalıdır. “Madmazel” kelimesini “madem-vazel” “Sent-Antuvan” kelimesini “Sünnet Antev” olarak okumak için, bir insanın okumayı yeni yeni söküyor olması, hatta neredeyse harfleri bile tanımıyor olması gerekir.
 
Oysa, tüm çocuksu yapısına ve cehaletine rağmen, Ruknettin Bey sonuç olarak Osmanlı Devleti’nin en önemli kişilerinden bir tanesinin oğludur ve herhangi bir metni bu derece kötü okuması mümkün olmamalıdır.
 
Bu sahnenin sırrı, okunan metnin Arap harfleriyle yazılmış olmasında saklıdır. Osmanlıca'da günümüz Türkçesinde olduğu kadar fazla sesli harf bulunmaz ve “uzun sesliler” dışında sesli harfler yazılmaz.
 
Örneğin, Osmanlıcada (kullanılan “h” harfi karşılığının farklı olması dışında) kitaptaki “hayal” kelimesi ile Ruknettin Bey’in okuduğu “hiyal” kelimesinin yazılışı arasında bir fark bulunmamaktadır.
 
Aynı şekilde, Fransızca gibi yabancı dillerden geçen sözcükler de, genellikle orijinal yazılışları ile değil, okundukları gibi yazılır. Bu durumda, içinde uzun bir sesli harf bulunmayan “Saint” kelimesi, “s-n-t” harfleri ile ifade edilir ve “Sant” şeklinde okunur. Sünnet kelimesi de, yine içinde uzun bir sesli harf olmadığı için, “s-n-t” şeklinde yazılır.
 
Tüm bu durumlarda, sessiz harflerden oluşan kelimelerin nasıl okunacağını metnin kullanımına göre okuyucunun çıkartması beklenilir.
 
Bu sahnede, Rüknettin Bey’in cehaleti yazılan harfleri okuyamaması ile değil, bu alfabenin karmaşık boyutunu (örneğin, yabancı bir kültürden gelen kelimeleri çözememesi) ile alakalıdır. “Sant” kelimesini tanımadığı ve muhtemelen daha önce görmediği, “St. Antoine Manastırı” gibi bir kavramın varlığından haberdar olmadığı için , “s-n-t” harflerinden oluşan bir kelimeyi gördüğünde, bunu kendi bildiği şekilde, “sünnet” olarak okur.

1s. 57 – 58
canlı bahis siteleri rulet siteleri bahis siteleri yeni giris casino siteleri bahis siteleri free spin veren siteler casino siteleri deneme bonusu bahis siteleri canlı casino siteleri slot siteleri grandpashabet betwoon