Hep O Şarkı Yakup Kadri Karaosmanoğlu

Alıntı #1, Sayfa 14-15: 
Ben, “Ekmekçi Kadın”ın küçük oğlancağızı için gözyaşlarımla kaç mendil ıslatmışımdır ve itiraf ederim ki, La Dame aux Camelias’nın, yasını, aynı hastalıktan, pek genç yaşında kaybettiğimiz halamın kızı Hasibeciğin yasından daha çok tutmuşumdur.

Açıklama
Hep O Şarkı, Cemil ve Münire arasındaki aşkı anlatan bir eser olduğu kadar, romanların doğası ve teknikleri, etkileri üzerinde de duran bir eserdir. Münire’nin ima edilen bir suçlulukla ifade ettiği bu cümleler, aslında her insan için doğru olabilir. Hepimiz, zaman zaman romanlarda gördüğümüz, filmlerde izlediğimiz, dizilerde takip ettiğimiz karakterlere fazlasıyla bağlanmaya, bazen bunlar için günlük hayattaki gerçek olaylardan daha çok üzülmeye – sinirlenmeye meyilli olabiliriz. Kurgunun gücünü gösteren bu durum, Hep O Şarkı’nın değindiği önemli konulardan bir tanesidir.
 
Alıntı #2, Sayfa 36: 
Ben, o vakit herhangi bir isyan hissine kapılmış değildim. Bu günün genç kızları bu derece yumuşak başlılığa bir mana veremezler. Bunu, belki bir nevi miskinliğe, bir nevi mizaç uyuşukluğuna hamlederler. Bilmezler ki, otuz yıl evvel evlatların alın yazısını babalar, analar çizerdi ve buna karşı gelmek kadere meydan okumak gibi imkansız bir şeydi.

Açıklama
Analiz bölümündeki “üst sınıflar” sekmesinde de değinildiği gibi, Hep O Şarkı aile yapısı içindeki bazı gerçekleri ifade etmek açısından önemli bir romandır. Bu alıntı da, ailelerin çocuklarının kaderi üzerinde ne kadar etkili olduğunu açık ve net bir şekilde gösterir.
 
Alıntı #3, Sayfa 53: 
Ben şu anda iki ayrı insanım. Biri her şeye ağlıyor, öbürü her şeye gülüyor. Daha doğrusu, bir Münire var ki, hayatı, genç kızlığının his ve hayal perdesi arkasından seyretmekte, öbür Münire de bütün çirkinlikleri, kalabalıkları bayağılıklariyle çırılçıplak görmektedir. Hangisi haklı? Doğruyu hangisi söylüyor? Bana öyle geliyor ki, her ikisi de.

Açıklama
Münire’nin kendisini iki ayrı insan olarak tanımlaması, aslında romanı anlamak için görülmesi gereken öğelerden de bir tanesidir. Romanda gerçekten de iki Münire vardır – olayların ana karakteri olan, onları yaşayan Münire ile, bunları romanında yazan Münire aynı kişi değildir. Verdikleri tepkiler, hissedilenler ve düşünceler çoğu zaman ayrılır, hatta romanı yazan Münire, zaman zaman gençliği ile nasıl ters düştüğünü doğrudan ifade eder.
 
Alıntı #4, Sayfa 152: 
Şimdilik, ilk gidişimde dinlediğim nefeslerden size yalnız kulağımda kalan şu iki mısraı söyliyeyim: (sic)
Uzak sanıp bağırma
O sendedir çağırma
Şu halde, tekkeler, dergahlar açmak neden? Ayinler yapmak neden? Hep bir ağızdan bağırmak çağırmak neden? Herkes kendi köşesine çekilip içini dinlesin, içindekini görmeğe çalışsın. İnsan olana bu yetip artmaz mı?


Açıklama
Daha karakter somut bir şekilde sahneye çıkmadan bile, Şahende Hanım’ın ailenin geri kalanından, özellikle de Faik Paşa’dan biraz kopuk olduğu bildirilir.

Bunun için daha sonra gösterilen sebep, Şahende Hanım’ın Bektaşi tarikatına üye olması ve sık sık Sütlüce’de düzenlenen ayinlere gitmesidir. Hayatta düştüğü boşluk, Münire’yi de bu ayinlerden bir tanesine gitmeye götürtür – ancak o, burada halasının bulduğu cevapları bulamazve bu tarikat düşüncesine somut bir eleştiri getirir.
 
Alıntı #5, Sayfa 169: 
Ah, keşke hiç görmeseydim onu… Ölünceye kadar hep yirmi beş yıl evvelki Cemil Bey olarak kalsaydı hayalimde (…) Bu bana yeterdi, ölünceye kadar hep onu sevmek, hep onun hasretini çekmek kuvvetini kendimde bulmak için. Şimdi, bu kuvveti tamamile kaybettim. Ömrüm sebepsizleşiverdi, gayesizleşiverdi birden bire. Asıl en fecii bu, önümdeki boşluk değil, hayır, asıl arkamdaki boşluk! Sanki onu hiç sevmemişim, onunla hiç sevişmemişiz gibi geliyor bana.
 

Açıklama
Bu alıntı, romanın sonunu “mutsuz bir son” olmaktan alıp, “tamamen mutsuz ve umutsuz bir son” olmaya götüren cümledir.

Daha ilk sayfalardan, Cemil Bey ve Münire’nin arasındaki aşkın mutsuz bir şekilde bittiği zaten açıklanır, dolayısıyla bu durum okuyucuyu şaşırtmaz. Ancak, Cemil Bey’e karşı hissettikleri o kadar yoğundur ki, Münire hayatının sonuna kadar sadece bu aşk ile, yaşadığı günlerin hatıraları ile dayanmaya razıdır. Cemil Bey’in yıllar sonra çökmüş, ezilip büzülmüş, acınacak bir halde geri dönmesi, Münire’nin bu hayallerini de elinden alır. Cemil Bey’in bu halini gördükten sonra, artık bu aşkın hayaliyle ve hatırası ile yaşaması bile mümkün olmaz. Bu durum da, romanın sonunu tamamen karamsar bir final haline getirir.
canlı bahis siteleri rulet siteleri bahis siteleri yeni giris casino siteleri bahis siteleri free spin veren siteler casino siteleri deneme bonusu bahis siteleri canlı casino siteleri slot siteleri grandpashabet betwoon