Kıskanmak Nahid Sırrı Örik

Nahid Sırrı Örik’in 1947 yılında yayımlanan Kıskanmak romanı, çok önemli bir istisna hariç pek çok açıdan tipik bir “aşk romanı” gibi kurgulanır. Bu romanı Halit Ziya’nın Aşk-ı Memnu romanı ile karşılaştırmak, iki eser arasındaki benzerlikleri ve önemli farklılıkları ele almak, hem bu türü, hem de Kıskanmak’ı daha iyi anlamayı sağlayabilir.
 
Karşılaştırmaya başlamadan, bu iki romanını birbirleriyle karşılaştırılmasının neden faydalı olduğunu değerlendirmek mantıklı olacaktır. Yaygın olarak Türk Edebiyatı’nın yazınsal anlamda “ilk romanı” olarak kabul edilen Aşk-ı Memnu, aslında sık kullanılan bir roman şemasını takip eder. En meşhur örneği Gustave Flaubert’in Madame Bovary’si olan bu tür romanların kurgusunda evli bir çift bulunur, fakat merkeze evlilik dışı bir aşk ilişkisi yerleştirilir.
 
Aşk-ı Memnu, bu kurguyu Türk Edebiyatı’nda, yapı olarak roman gerekliliklerine uygun şekilde ele alan ilk eserdir. Bu iki romanda görülen “ilişkiler” aşağıdaki şemalarda göreceğiniz şekilde özetlenebilir.


Aşk-ı Memnu'nun merkezindeki aşk üçgeni
 
Şemalarda da görülebileceği gibi, genç bir kadın (Bihter, Madame Bovary) mutlu bir hayat yaşama umuduyla evlenir. Ancak evlilikleri, onlara hayalini kurdukları romantik, büyük aşkı sunmaz. Bu hayal kırıklığı, onları kocalarını aldatmaya ve evli hayatta yakalayamadıkları heyecanı başka ilişkilerde aramaya iter. Ama her şeyin sonunda, burada da mutluluğu bulamazlar, roman bu karakterlerin “mutsuz sonu” ile biter.    


Madame Bovary'deki temel aşk üçgeni - romanda Madame Bovary ile ilişki yaşayan Rodolphe isimli bir başka karakter daha bulunur. 
 
Çok temel bir okumayla, aynı şema neredeyse birebir olarak Nahid Sırrı Örik’in Kıskanmak romanında da görülebilir.
 


 
Kıskanmak, anlattığı hikaye açısından Aşk-ı Memnu gibi romanlara göre çok farklı bir şekilde ilerler. Ancak romandaki belli karakterler ve belli durumlar, doğrudan Aşk-ı Memnu’yla karşılaştırılabilir.
 
Adnan Bey – Bihter ve Halit – Mükerrem arasındaki evlilikler, bu benzerlikler arasında en bariz olandır. Her iki durumda da, henüz oldukça genç olan kadın karakter (Bihter ve Mükerrem), sadece maddi sebeplerle, yaşça kendilerinden oldukça büyük kişilerle (Adnan Bey ve Halit) evlenir. Adnan Bey de, Halit de eşlerini severek evlenir, ancak yaşları ilerlemiş olduğundan, bu evlilikler Bihter ve Mükerrem’in hayalini kurduğu romantik, aşka dayalı ilişkiler olmaz.
 
Bu durum, Bihter ve Mükerrem’in aşkı kocalarında değil, etraflarındaki başka insanlarda aramalarına yol açar. İki eser arasındaki önemli bir benzerlik, bu aldatma sürecinin başlangıcıyla alakalıdır. Bihter ve Mükerrem, başkalarına aşık olup, bu aşka dayanamayarak kocalarını aldatmazlar. Gerçek ve daha heyecanlı bir aşk yaşama fikri, bunu gerçekleştirebilecekleri bir adam bulmalarından önce oluşur. Bir başka deyişle, önce aldatmaya karar verir, daha sonra bunun için uygun adamı bulurlar.
 
Aşk-ı Memnu’da Bihter ve Behlül arasındaki aşk, sık sık Türk Edebiyatı’nın “büyük aşklarından” biriymiş gibi hatırlanır. Oysa durum bu değildir. Bu linkteki “Bihter – Behlül Aşkı” sekmesinden daha detaylı okuyabileceğiniz gibi, Bihter onu tanıdığı ilk yıl boyunca Behlül’e karşı herhangi bir şey hissetmez. Ancak kocasını aldatmaya karar verdikten sonra, etrafında bunu yapmaya en uygun kişinin Behlül olacağını düşünür:
 
““Behlül’ü sevmiyordu, hayır, bundan emindi; çapkın bir çocuktan başka bir şey olmayan bu adam hakkında aşka benzer hiçbir şey duymamış idi”1
 
Mükerrem, Kıskanmak’ın odak noktasındaki karakter olmadığı için, Aşk-ı Memnu’da bu rolde bulunan Bihter’in aksine onun kocasını aldatmaya karar vermesi detaylı bir şekilde işlenmez. Üstelik, Mükerrem’in Nüzhet’e duyduğu aşk, Bihter’in Behlül’e duyduğu aşktan daha yoğun bir his olarak ifade edilir.
 
Buna karşın, Mükerrem’in durumunda da bir aşk yaşama ve kocasını aldatma kararı, bu aşkın kiminle yaşandığından daha ön plandadır. Nahid Sırrı, bunu somut bir şekilde göstermek için, anlatısına Celal Ferit’i dahil eder. Mükerrem ile Halit’in Ankara’da oturduğu yıllarda Mükerrem ile yakınlaşan Celal Ferit, onların aniden Zonguldak’a taşınması nedeniyle Mükerrem ile bir ilişki yaşayamaz. Fakat hem romanın tonu, hem de ana karakter Seniha’nın bu konuda hissettikleri, bu ani taşınma kararı olmasa, ikisinin mutlaka bir ilişki yaşayacağı yönündedir.2
 
Mükerrem, Ankara’da Celal Ferit ile yaşayamadığı ilişkiyi, Zonguldak’da Nüzhet ile yaşar. Onu gerçekten sevmesine karşın, burada önemli olan “kişiler” değildir. Mükerrem, biri ya da ötekiyle, öyle veya böyle kocasını aldatacaktır.
 
Mükerrem ve Bihter’in benzerlikleri, aradıkları aşkın yapısında da devam eder. İkisinin de kocalarında bulamadığı; büyük, romantik, coşkulu bir aşk hikâyesidir. Halit Ziya, Bihter’in aşka yaklaşımını şu cümlelerle anlatır:
 
Sevmek, sevmek istiyordu. Hayatında yalnız bu eksikti; fakat hayatta her şey bundan ibaretti: Sevmek, evet, bütün saadet yalnız bununla istihsal edebilirdi.3
 
Mükerrem’in aradığı aşk da Kıskanmak’da benzer şekilde ifade edilir. Genç kadın, Nüzhet ile “genç kızlığının en mantıksız ve hesapsız hülyalarını”gerçekleştirmeyi umar ve ona “derin, masum ve ebedi” bir aşk ile bağlı olduğunu hisseder.5
 
İki karakterin “sonları” da paralel olur. Kocalarını aldatmış oldukları gerçeği, aradıkları mutluluğu onlara getirmediği gibi, aynı zamanda bir “düşüşe” de yol açar. Bihter, Madame Bovary ile aynı sonu paylaşarak kendisini öldürür. Mükerrem intihar etmez, ancak o da toplum içindeki konumunu kaybeder, konsomasyon yapan bir “bar kadınına” dönüşür.
 
Mükerrem ve Bihter’in evlilik dışı bir ilişki yaşadıkları gerçeği, bu ilişkilerin kiminle yaşandığı konusundan çok daha ön plandadır. Buna rağmen, Behlül ve Nüzhet arasında da pek çok benzerlik bulunabilir.
 
İkisi de oldukça çapkın karakterler olan Behlül ve Nüzhet, kadınlar konusunda tecrübeli kişiler olarak resmedilir. Ancak onlar, Bihter ve Mükerrem’in aksine, aşkı romantik, büyük bir olay olarak değerlendirmez. Behlül, “kadınların şiirli aşklar hülya ettiğini ve aşklarında şiir ile bahtiyar olduğunu”, ancak bunun doğru olmadığını söyler.Behlül kadınları bir çiçek benzetmesi ile açıklayarak, aşkın asıl felsefesini “mümkün mertebe çok demet bağlayabilmek”, kendi amacını da “kucak kucak, etek etek o çiçeklerden toplayabilmek” olarak gösterir.7 Nüzhet de, Mükerrem’in aşk hayaline karşı, sevdanın yalnızca bir eğlence, basit ve sırf adalelere hitap eden bir zevk olduğunu göstermeye çalışır.8

Nüzhet ile Behlül arasındaki bir başka benzerlik, ikisinin de elde ettikleri şeylerden kolayca sıkılmasıdır. Behlül, Bihter ile birlikte olana kadar hep onu seviyormuş gibi davransa da, ilişkileri somutlaştıktan kısa süre sonra yine kaçamaklar yapar, Beyoğlu’nda yabancı kızlarla birlikte olur, Nihal ile evlenmeye karar verir.
 
Neredeyse aynı durum Nüzhet’te de görülür. Mükerrem isteklerini derhal kabul edince ondan kurtulmak isteyen, ama kendisini “uğraştırınca” ilişkiden keyif alan Nüzhet9 öldürülmeden hemen önce onu başka kadınların da yer aldığı bir içki alemine davet eder.
 
Yazının başında belirtildiği gibi, bu durum yalnızca bu iki roman arasında bulunan ilginç bir benzerlik değildir. Maddi amaçlarla yapılmış mutsuz bir evlilik, çapkın ve sadece eğlenmek isteyen erkek karakterler,  evlilik dışı ilişki ve böyle bir ilişkinin sonuçları, Aşk-ı Memnu’nun iyi bir örneği olduğu romanların sık kullandığı kurgu ögeleridir.
 
Bu tür romanların varlığının bilincinde olmak, Nahid Sırrı’nın Kıskanmak romanını da edebi bir çerçeve içine yerleştirmeyi kolaylaştırır. Nahid Sırrı, yaygın olarak kullanılan bu kurguyu alır ve bunu okuyuculara “farklı” gelecek bir yapıda yeniden inşa eder. Merkezdeki aşk hikayesi benzer olsa da, Kıskanmak Aşk-ı Memnu’dan çok farklı bir romandır, zira olaylar doğal bir seyirle değil, bunların yaşanmasını gizliden gizliye amaçlayan Seniha sayesinde ilerler.
 
Seniha, bir karakter olarak bu aşk romanlarında eşine rastlanmayan bir figür değildir. Örneğin Aşk-ı Memnu’da, kızlarının gençliğini, güzelliğini kıskanan, onları bir rakip olarak gören Firdevs Hanım önemli rol oynar. Özellikle Adnan Bey ile evliliğini kıskandığı Bihter’in hayatını berbat etmek için uğraşan Firdevs Hanım, romanın kötü karakteridir – ancak “normal” eserlerde olduğu gibi, Halit Ziya onu hikayenin odak noktası olarak kullanmaz.
 
Seniha’yı asıl farklı kılan, eserin kötü karakterinin merkeze konulmasıdır. Nahid Sırrı’nın bu tercihi, tipik bir aşk romanını odak nokta açısından tersine çevirir. Bu bağlamda, iki romanın karşılaştırılması için, “Aşk-ı Memnu Firdevs Hanım’ın gözünden anlatılsaydı nasıl bir kitap olurdu?” gibi teorik bir soru sorulabilir. Zira Seniha Firdevs Hanım’dan tamamen farklı bir karakter yapısında olsa da, roman içindeki “kötü karakter” rolleri paralel olarak değerlendirilebilir.
 
Sonuç olarak, Kıskanmak yukarıda açıkladığımız “tipik” aşk romanlarına farklı bir bakış açısından yaklaştığı için de son derece kayda değer bir eser haline gelir. Nahid Sırrı Örik’in bilinçli olarak yaptığı bu tercih, bu romanın kullandığı karakter yapısı ve tercih ettiği odak nokta nedeniyle oldukça sıra dışı bir eser haline gelmesini sağlar.

Dipnotlar

1 Aşk-ı Memnu, s. 255
Kıskamak, s. 92 - 95
3 Aşk-ı Memnu, s. 211
Kıskamak, s. 132
5 Kıskanmak, s. 129
Aşk-ı Memnu, s. 158
Aşk-ı Memnu, s. 158
Kıskanmak, s. 110
Kıskanmak, s. 116
 
canlı bahis siteleri rulet siteleri bahis siteleri yeni giris casino siteleri bahis siteleri free spin veren siteler casino siteleri deneme bonusu bahis siteleri canlı casino siteleri slot siteleri grandpashabet betwoon