Karı - Koca Masalı Ahmet Mithat Efendi

Zaman ve Mekân
Kurgu
Dil ve Anlatı Üslubu
Nasihatler
Toplumsal Eleştiriler
Karı Koca Masalı, tam anlamıyla kurmaca bir eser olmadığı için bu kitapta zaman ve mekânı “kurgu ögeleri” olarak ele almak da mümkün değildir. Ancak eserin içinde kurmaca olarak bir zaman ve mekân yaratılmasa bile Karı Koca Masalı, yazıldığı dönem düşünülmeden tam olarak anlaşılamaz. 
 
Ahmet Mithat Efendi tarafından 1875 yılında yayımlanan bu eser, dönemin toplumsal hayatı ve edebiyatı ile yakından alakalıdır. Kitapta konular, yazarın verdiği nasihat ve yaptığı öneriler, yazılan diğer eserlerle ilgili eleştirilen noktalar hep 19. yüzyıl Osmanlı Devleti'yle, özellikle de İstanbul ile alakalı konulardır. 
 
Karı Koca Masalı ile ilgili verdiğimiz arka plan bilgilerini incelerken ve Analiz bölümü altındaki sekmeleri okurken bu önemli detayı da unutmamak gerekir. 
 
Karı Koca Masalı ile ilgili en dikkat çekici unsurun Ahmet Mithat Efendi’nin kitapta yarattığı kurgu olduğu söylenebilir. Romanın daha ilk cümlesinden itibaren okuyucunun beklentisi ile “oynamaya” başlayan Ahmet Mithat, Karı Koca Masalı’nı bir önsözün eksikliğine dikkat çekerek açar ve yirmi iki bölüm boyunca anlatacağını vadettiği hikayeyi anlatmaz. 
 
Yazarın tutumu açısından Karı Koca Masalı’nın kurgusu devamlı konudan sapan bir sohbet olarak tanımlanabilir. Ahmet Mithat, sürekli olarak kitaba başlığını veren "Karı Koca Masalı"nı anlatmaya çalışır; ancak kurduğu cümleler – amiyane tabirle – “aklına bir şeyler getirdiği için” konudan sapar ve başka şeylerden bahseder. Sekizinci bölümün başındaki şu alıntı, bunun kitaptaki en açık örneği olarak gösterilebilir:
 
Gelgelelim masala: 
 
Deve tellal iken, horoz bekçi iken, ben on beş yaşında anamın babamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken, bir varmış bir yokmuş! 
 
Al işte bir merak daha! Acaba kimdir o dahi, kimdir o bilge, kimdir o filozof, o kibar ki masalların başına şu “Bir var imiş, bir yok imiş” girişini koymuş? Böyle bir girişi, şu ilim irfan ve ilerleme çağında yazabilecek hiçbir yazar göremiyorum. [1]
 
Üstelik, Karı Koca Masalı’nın kurgusunda bu “konu değişiklikleri” de tamamen düzenli bir şekilde yapılmaz. Altıncı bölümde ideal kadının fiziksel görünüşünden, bu özellikleri istemenin yanlış bir şey olduğundan bahseden Ahmet Mithat; yedinci, sekizinci ve dokuzuncu bölümlerde farklı konulardan bahseder. Onuncu bölümde ise konu tekrar güzelliğe döner ve yazar bu konudaki görüşlerini paylaşmaya devam eder. Benzer şekilde yedinci bölümün merkezine konulan “acele” eleştirisi, on beşinci bölümün de temel mesajı haline gelir. Aşağıdaki tablodan ve Özet bölümü altındaki Ana Hatlar sekmesinden kitaptaki bu düşünce akışının nasıl ilerlediğini görebilirsiniz. 
 
Elbette yazarın bu “konudan konuya atlama” konusundaki “naif” tarzı gerçek değildir. Ahmet Mithat, “Karı Koca Masalı” okumayı bekleyen ve girişin sürekli uzaması nedeniyle sabırsızlanan okuyucunun beklentilerini bilinçli bir şekilde yönlendirir. Bu anlamda, Karı Koca Masalı’nın kurgusu yazar ile okur arasında bir “oyun” olarak da görülebilir. 
 
Böyle bir kurgunun yaratılmasını mümkün kılan en önemli unsurlardan bir tanesi, Ahmet Mithat’ın kitapta kullandığı üsluptur. Bu konuda daha fazla bilgi almak için yandaki sekmeye göz atabilirsiniz. 
 
[1]s. 23

Kitabı kendisi ile okuyucu arasında bir sohbet gibi kurgulayan Ahmet Mithat Efendi; eser boyunca dönemin günlük hayatına uygun, rahat ve mizahi bir dil kullanır. 
 
Ahmet Mithat’ın kullandığı dil, 1800’li yılların sonunda kullanılan Türkçe açısından çok yoğun ve edebi bir dil değildir. Hatta yazar; açıkça “yeni Türkçeyi” kullandığını, eski kafalı yazarların bu dile karşı çıktığını dile getirir.[1]Fakat yine de günümüzden yaklaşık yüz elli yıl önce yazıldığı için Karı Koca Masalı’nın sadeleştirilmemiş hâlini okumak zorlayıcı olabilir. 
 
 
Tanzimat sitemizden kitabı hem orijinal haliyle, hem de sadeleştirilmiş olarak indirebilir, iki versiyon arasında karşılaştırma yapabilirsiniz. 
 


Özellikle modern sanat eserlerini incelerken sık sık kullanılan “dördüncü duvar” kavramı, bu eserde tamamen görmezden gelinir. Ahmet Mithat, kitabın başından sonuna kadar pek çok noktada doğrudan okuyucuya seslenir ve ona hitap ederek yazar. Bu nedenle kitap boyunca okuyucuya seslenmek için kullanılan “birader”[2], “çocuğum”[3], “efendim”[4], “oğlum”[5], “iki gözüm”[6]gibi ifadeler karşımıza çıkar.
 
Kitabın anlatısı, aşağıdaki alıntıdan da görebileceğiniz şekilde tam bir sohbet havasındadır: 
 
Ey öyle ise sen söyle bakalım! Karı nedir! Bilelim. Acayip! Karı ne olduğunu bilmiyorsun ha! Gerçekten bilmiyorsun öyle mi? Pek tuhaf! Karı ne olacak, karı karıdır. Vallahi karıdır, billahi karıdır. Al işte inanmaz isen sana bir de yemin!
 
Vay bunu kim bilmez? 
 
İşte sen bilmiyordun. Hoş hala da bilmiyorsun ya! İşte tekrar soruyorum ki karı nedir? “Karı karıdır” diyeceksin öyle mi? Onu benden öğrendin. Ben ise daha bin defa sorarım ki “Karı nedir”? İnat etme! Biraz yalvar da söyleyeyim. Söylesem ve sen de karının ne olduğunu anlasan büyücek bir istifade etmiş olursun.[7]
 
Yukarıdaki alıntıda yazar okuyucunun kendisine verdiği cevapları ayrıca yazmaz; ancak kitabın belli noktalarında bunu da yapar - yani hem okuyucunun ağzından hem kendi ağzından konuşur: 
 
Vay yazar efendi! Sen istersen pek şairce şeyler de yazabilirmişsin. Ben seni pek sıradan, pek sade bir şey sanırdım.
 
Vay hayalimi beğendin mi? Acizane efendim acizane![8]
 
Benzer durumlar, kitabın farklı noktalarında: Örneğin 32. ve 68. sayfalarda da görülebilir. 
 
Bazı durumlarda ise Ahmet Mithat, okuyucu ile doğrudan aynı zamanda konuşur; hatta bu “diyalog” içinde okuyucunun lafını bile keser: 
 
Mutlaka sen çıldırmaya başladın. Ey yazar! Hiç öyle şey mi olur? İnsan nihayet içlerinden birisini sever de ona bağlanır. Hatta dört milyon güzelin içinde kendisinin beğenmedikleri de bulunabilir. Mesela sen kara yağız bir şey seversin, ben sarışın. Öteki zayıf fizikli sever beriki tıknazca. Bazısı uzun boylu sever bazısı da kısaca. Kimisi! ...
 
Olur! Sözünü bal ile kestim. Anladım. Fikrini anladım. Hem senin bana anlatmak istediğinden fazlasını bile anladım. Hatta kara yağızı seven pek beyaz sevmez. Tıknazcayı seven zayıfı çirkin bulur. Orta boyluyu seven uzundan hoşlanmaz. Öyle değil mi?[9]
 
Bu anlatı üslubu ile ilgili önemli bir detay, Ahmet Mithat’ın okuyucuya yaklaşımı ile ilgilidir. Yazar kitapta doğrudan okuyucuya seslendiğine, hatta okuyucunun ağzından konuştuğuna göre onunla ilgili bazı varsayımlar yapıyor olmalıdır.
 
Ahmet Mithat’ın okuyucu ile ilgili yaptığı en önemli iki varsayım, okuyucunun erkek ve yaşça kendisinden küçük olduğu yönündedir. 
 
Yazarın okuyucuyu kafasında bir erkek olarak canlandırdığı, evlilik ve kadın – erkek ilişkileri konusunda yaptığı yorumlardan rahatlıkla anlaşılabilir. Onu kendisinden yaşça küçük birisi olarak değerlendirmesi de hem ona “çocuğum”, “oğlum” gibi hitaplarla seslenmesinden hem de bunu açıkça dile getirmesinden çıkarılabilir: 
 
Hem efendim sen henüz gençsin! Çocuksun! Senin lakırdın kaleme gelmez ki![10]
 
Ahmet Mithat’ın okuyucuyu kendisinden küçük birisi olarak görmesi ve buna göre yazması, Karı Koca Masalı’nın bir başka önemli boyutunu gündeme getirir. Yazarın bu kitapta kullandığı üslup, okuyucuya açıkça tavsiyeler veren; ona hayatla ilgili nasihatlerde bulunan birinin üslubudur. 
 


Ahmet Mithat, Karı Koca Masalı’nın yayımlandığı 1875 yılında otuz bir yaşındaydı. 
 

Bu durum, Tanzimat Edebiyatı’nın geleneği içinde rahatlıkla konumlandırılabilir. Jale Parla, Babalar ve Oğullar – Tanzimat Romanının Epistemolojik Temelleri isimli kitabında Tanzimat yazarlarının halkı eğitme rolünü üstlendikleri fikrini merkeze alır. Ona göre Tanzimat döneminin aydınları; kendilerini birer “baba” rolünde görmüş, henüz “çocuk” olarak değerlendirdikleri halkın eğitilmesi için çalışmıştır. Bu bakış açısından yaklaşıldığında Ahmet Mithat’ın okuyucuya belli noktalarda “çocuğum” veya “oğlum” diye seslenmesi de ayrı bir önem kazanır.
 
Bununla birlikte Ahmet Mithat’ın nasihat verirken bile belli bir nesnelliğe sahip olduğunun altı çizilmelidir. Yazar en şiddetle savunduğu görüşleri bile körü körüne, kendisinden tamamen emin şekilde savunmaz; istisnaların ve hata payının olabileceğini kabul eder.[11]
 
Dipnotlar
 
[1]S. 4
[2]S. 11, s. 30, s. 38
[3]S. 4, 5 
[4]S. 7, 52
[5]S. 25
[6]S. 59
[7]S. 18 
[8]S. 52
[9]S. 31 - 32
[10]S. 7
[11]S. 59
Ahmet Mithat Efendi, bu kitapta okuyucuya doğrudan seslendiği için geleneksel bir romanda “toplumsal eleştiri” veya “gözlem” olarak adlandırabileceğimiz unsurlar Karı Koca Masalı’nda doğrudan okuyucuya verilen nasihatler haline gelir.  
 
Dil ve Anlatı Üslubu sekmesinde de kısaca açıkladığımız gibi Karı Koca Masalı’nın anlatısında Ahmet Mithat Efendi’nin okuyucuya verdiği nasihatler büyük yer tutar. Ahmet Mithat’ın bahsettiği konular da çoğu zaman on dokuzuncu yüzyıl Osmanlı toplumu hakkındadır. 
 
Nasihat verilen temel konuların başında kadın – erkek ilişkileri ve evlilik konusu gelir. Ahmet Mithat kitabında – söz verdiğinin aksine – "Karı Koca Masalı" anlatmasa da ideal bir karı kocanın nasıl olması gerektiği konusunda çeşitli tavsiyeler verir. 
 
Kitap 1875 yılında, günümüzden oldukça farklı bir toplumsal yapıya sahip olan Osmanlı Devleti’nde, yazılmış olsa da Ahmet Mithat’ın kadın erkek ilişkileri hakkında verdiği tavsiyelerin pek çoğunun günümüzde de mantıklı bulunacağı söylenebilir. 

Ahmet Mithat'ın evlilik ile ilgili yorumları, günümüz bakış açısıyla da "olumlu" değerlendirilebilecek notkalar
 
Yazar; kadın – erkek ilişkilerinde belirleyici unsurun güzellik olmaması gerektiğini[1], evliliklerde kadınların sadece evi çekip çevirecek, ev işleri yapacak kişiler olmadığını, ideal bir evlilikte karı ve kocanın birbirini tamamlayacağını savunur. Kendisinin de ifade ettiği gibi Ahmet Mithat’ın konuya “feminist” bir yaklaşımı olduğu söylenemez; ama pek çok açıdan yine de evlilikleri “modern” denebilecek bir bakış açısıyla ele alır:
 
Eşitlik birbirinden ayrı olan iki şeyde aranır. Ben ise karı ile erkeği bir vücut gördükten sonra bir vücut üzerinde nasıl eşitlik arayabilirim? Bunu akıl ve hikmet kabul eder mi?[2]
 
Tabii bütün bunlara rağmen Ahmet Mithat’ın kadın erkek ilişkilerini tamamen günümüzdeki gibi gördüğü söylenmez. Örneğin: Evliliklerde güzelliği ön planda görmese, hatta çirkin bir kadınla evlenmeyi tercih edeceğini söylese de bunun gerekçesi olarak “çirkin kadınları” daha az kişinin sevmesini gösterir: 
 
Ama “çirkin” tabir olunan dişi insanların sevenleri, müşterileri az ve belki de hiç yoktur. Dolayısıyla, ben onlardan birisinin sevgisini kendi üzerime davet edersem o da beni sever. Zira beni sevmeyip de başka kimi sevecek?[3]
 
 Ahmet Mithat'ın evlilik ile ilgili yorumları, günümüz bakış açısıyla "olumsuz" olarak görülecek noktalar

Bunun yanı sıra, Dil ve Anlatı Üslubu bölümünde değindiğimiz gibi, “okuyucunun” erkek olduğu varsayımıyla hareket etmesi ve bir erkeğin birden fazla kadınla evlenebilmesini olumlu bir şey olarak görmesi de günümüzdeki evlilik anlayışı ile ters düşecek durumlardır. 

Kitabın merkezindeki konu kadın erkek ilişkileri olsa da Ahmet Mithat, okuyucuya farklı konularda da nasihatlerde bulunur. Yedinci ve on beşinci bölümlerde merkeze konulan “Acele” bir başka önemli tema olarak gösterilebilir. Yazar; hem günlük hayatta, hem kişisel ilişkilerde, hem de edebi eserler konusunda okuru aceleye karşı uyarır. 
 
[1]S. 32, s. 34 – 35, 
[2]S. 19
[3]S. 57
Bir önceki sekmede değindiğimiz gibi normal şartlarda “toplumsal eleştiri” başlığı altında değerlendirilebilecek pek çok madde, Karı Koca Masalı’nda doğrudan okura verilen nasihatler şeklinde yazılmıştır. 
 
Bununla birlikte, özellikle edebiyat konusunda, Ahmet Mithat dönemin atmosferine önemli eleştiriler getirir. 
 
Yazar, kitabın daha ilk sayfalarında Tanzimat dönemi edebiyatının çeşitli boyutlarını eleştirmeye başlar. Anlamsız ve sahte bir alçakgönüllülükle yazılan önsözler hem kitabın ilk hem de son bölümlerinde eleştirilir: 
 
“Yazar efendi elbet “Naçizane eserim, her ne kadar okuyucuya sunulmaya ve takdir görmeye layık değilse de insanlık sahiplerinin hata ve kusurlarını affetmelerine güvenilerek yayınlanmasına cesaret edildi” yolunda bir şey yazacaktır” diye hayal ederdin.[1]
 
Nihayet “Matematik Kurallarının Mucizeleri” gibi gösterişli bir isim bularak hemen yazar. Basar. Bu kitabın girişini görenler şaşarlar. “Bu büyük bilim devrinde üç kere üçün dokuz edeceğine ve dokuz on sekizin yarısı ve yirmi yedinin üçte biri olduğuna dair bir faydalı bir kitap olmaması uygun görülemediği için bu hizmeti de acizane ben üstlendim. Görülecek hataların affedilip gizlenmesi bilim adamlarından rica olunur” diye bir giriş girişmiştir ki herifin kendisini Nevton zannetmiş olduğunu alçakgönüllülüğü içinde gösterdiği büyüklüğünden anlarlar.[2]
 
Yine ilk sayfalardan itibaren eleştirilen bir başka önemli konu, edebiyattaki “taklit” konusudur. Ahmet Mithat, kendi çıkarttığı Dağarcık isimli derginin taklitlerini aşağıdaki cümlelerle eleştirir:
 
Bir vakit herifin birisi fen bilimleri ve mantık üzerine çıkardığı derginin adını “Dağarcık” koymuştu. Bu ismi, ilk duyduğu zaman gülmeyen kimse kalmadı. Niçin özellikle bu ismin için seçildiğini kimse bilemedi. Herkes kendi dergisini çok şatafatlı ve abartılı isimlerle yüceltmeye yeltendiği için bu isim pek küçük görüldü. Hor görüldü. 
 
Derken alemde ne kadar kap kacak var ise ortaya koymasınlar mı? “Cüzdan” dediler çıkardılar. “Çanta” dediler çıkardılar. “Kasa” dediler çıkardılar. “Dolap” dediler çıkardılar. “Çekmece”, “Konsol”, “Sandık” dediler çıkardılar. Sonuç olarak efendim “Torbacık” dediler çıkardılar. “Morbacık” dediler çıkardılar. “İçi Dolu Torbacık” dediler çıkardılar. En son birisi “Anbar” dedi çıkardı. Hem de yalnız anbar ve bir değil, beş değil, on değil yirmiye de kanaat etmeyip tamam kırk diye “Kırk Anbar” çıkardı. Tuhaf değil mi efendim? Söz sırası geldi mi kimse taklidi, taklitçiliği kabul etmez. İş sırası geldi mi herkes taklit eder. Herkes taklit eder, herkes taklitçi yaşar. [3]
 
Tanzimat Dönemi; Osmanlı Devleti’nde edebiyatın ciddi anlamda değiştiği, Batılı türlerin Türk edebiyatına dahil olduğu, daha önceki yıllarda kullanılan yazılı dilde önemli yenileşme çalışmalarının yaşandığı bir dönemdir. Bir romancı ve gazeteci olarak bu sürecin bir parçası olan Ahmet Mithat, bu kitapta da “yaratmaya çalıştıkları” yeni dilden bahseder ve çeşitli noktalarda hem eski kafalı yazarları hem de eski dönemlerin yazarlarını eleştirir:
 
Eski yazarların sözü bir vazgeçilmez kanundur. Hatta epeyce bir vakitten beri halka kabul ettirmeğe çalıştığımız şu yeni Osmanlıca’yı bile kabul ediyorlar mı? Sebebi? Sebebi ne olacak? Yazar adını almış olan dört buçuk zatın kendilerine mahsus olmak ve ne Türk ne Arap ne Acem anlayamamak üzere icat eyledikleri bir lisanın keyfi kanunlarına uymayıp etmeyip isyan edişimiz.[4]
 
Kitabın ilk bölümlerinde, hatalı veya anlamsız olsa bile, sadece “eskiden yazıldığı” için bazı sözlerin değişmez gelenekler olarak kabul edilmesi iğneleyici bir üslupla değerlendirilir. 
 
Yine de Ahmet Mithat’ın bu “eski – yeni” karşıtlığında doğrudan “yeni”yi desteklediği de söylenemez. Kitabın pek çok noktasında yazar, Tanzimat Dönemi'nde üretilen eserleri beğenmediğini ima eder.[5]Hatta yukarıdaki alıntıya rağmen, yazar belli noktalarda Türkçedeki yenileşme çabasını bile tamamen kabul etmediğini gösterir. Dokuzuncu bölümün başında, yeni yazarların “aşık – maşuk” veya “aşık – aşıka” gibi kelimeleri kullanması ile ilgili yazılanlar; bunun bir örneği olarak gösterilebilir.[6]
 
Edebiyat konusundaki önemli eleştirilerden bir tanesi de – üstü kapalı bir şekilde – okuyucuya yöneltilir. Yazar, başlıkta geçen “Karı Koca Masalı”nı anlatmayıp konudan konuya atlarken sık sık mizahi bir dille okuyucudan özür diler. Bu bölümlerde sık sık karşılaştığımız bir durum, yazarın bahsi yine “hikmete” veya “felsefeye” getirdiği için özür dilemesi olur. Aşağıda, Karı Koca Masalı boyunca neredeyse bir motif haline gelen bu duruma bazı örnekler görebilirsiniz: 
 
Ne o yazar efendi? Bahsi mantığa, felsefeye mi çevirdin? Of bu felsefeden of! İllallah! Bıktık usandık baba!
 
Vallah hakkın var! Benim muradım sana felsefe yapmak değildi ama ne yapayım? Beni sen mecbur ettin. Ben sana karı koca masalı söyleyecek idim. Dur bari artık zihnimi çelme de masalı söyleyeyim.[7]
 
*
 
Ama “Bizim yazar yine felsefeye başladı” diye canın sıkılmasın. Bunlar felsefe değildir. İşte adeta seninle arkadaşça, delikanlıca hatta birazcık da hovardaca bile konuşuyoruz.[8]
 
*

Zannederim ki hikâyenin böyle tatlı yerlerinde söz ne kadar uzarsa canın sıkılmaz. Artık anladım. Senin canını sıkan şey felsefi şeylerdir. Ben de zaten felsefeden bahsetmiyorum ya?[9]
 
*
 
Bütün bu alıntılar hangi açıdan edebiyatla alakalı bir toplumsal eleştiri olarak görülebilir? 
 
Bu sorunun cevabı, en net olarak, bu durumun kırk birinci sayfadaki yansımasında görülür:
 
Ya ne yapmalı efendim? 
 
Ne mi yapmalı? Beyim biraz gayret ve çaba gösterip de bu gibi şeylerde bilge kişilerin görüşlerini hakem ilan etmeli. Ve alemde her şeyin hakiki niteliğini ortaya koyup vicdanı bile maddiyat gibi karşılayıp ve dengelemeli. Aman! Aman! Of! Of!
 
Ne var efendim? 
 
Yine mi felsefeden mi dem vurdun? Yine mi hikmetten? 
 
Ha! Vallahi hata ettim. Koca karı masalı söyleyecek idim. Affedersin efendim.[10]
 
Karı Koca Masalı boyunca Tanzimat döneminin edebi eserlerini, bu edebi eserlerdeki kadın -erkek ilişkilerini eleştiren Ahmet Mithat; bu cümlelerle aslında kafasındaki okuyucuya da bir mesaj vermiş olur. Bu dönemde popüler hale gelen edebiyat eserlerinin felsefeyle, hikmetle, bilgiyle alakalı eserler değil kadınlar ve erkekler arasındaki maceraları anlatan eserler olması bu romanın temel eleştirilerinden bir tanesidir. 
 
Özellikle son cümleye bakıldığında Ahmet Mithat’ın “okur”u felsefeden bahsedilmesinden hoşlanmayan, bilgiye ve düşünceye dayalı konuları dinlemek istemeyen, bütün bunlar yerine basit bir “Karı Koca Masalı” okumayı tercih eden birisi olarak konumlandırdığı görülebilir. 
 
Bir anlamda Ahmet Mithat; Tanzimat döneminde popüler hale gelen eserlerin sorumluluğunu bir ölçüde okuyucuya yıkmakta, felsefe ve bilgi yerine basit ve eğlencelik hikâyeleri tercih ettiği için okuruna sitem etmektedir.
 
Dipnotlar
 
[1]S. 1
[2]S. 43
[3]S. 1 - 2
[4]S. 4 - 5
[5]S. 8-9, s.11, s.12, s.28, s.27
[6]S. 28 - 29
[7]S. 19
[8]S. 39
[9]S. 60
[10]S. 41
canlı bahis siteleri rulet siteleri bahis siteleri yeni giris casino siteleri bahis siteleri free spin veren siteler casino siteleri deneme bonusu bahis siteleri canlı casino siteleri slot siteleri grandpashabet betwoon