Karabibik Nabizade Nazım

Karabibik
Huri

Adından da anlaşılacağı gibi, romandaki en önemli karakter Karabibik'tir. 

Kitabın adından da anlaşılabileceği gibi romanın en önemli karakteri Karabibik’tir. Eserini gerçekçi bir roman yazma amacıyla kaleme alan Nabizade Nazım, Karabibik karakterini de köy hayatına dair gözlemlerinden yola çıkarak yaratır: Karabibik’in hayattaki endişeleri, istekleri ve beklentileri buna göre oluşturulmuştur. Henüz ilk sayfalardaki toprak kaybetme endişesi[1]ve romanın konusunu oluşturan öküz satın alma çabası, hep bu çerçeve içinde değerlendirilebilir. 
 
Karabibik’in kızı Huri’ye yaklaşımı da köy hayatının gerçekliklerinin önemli bir boyutu olarak görülebilir. Bu konuda daha fazla bilgi almak için, yandaki sekmeye göz atabilirsiniz. 
 
Bu noktada Karabibik karakteriyle ilgili sorulabilecek önemli bir soru şudur: Karabibik gerçekten dönemin köylüsünü yansıtan, 1800’lü yılların sonunda Beymelek Köyü’nde yaşamış olabilecek bir karakter midir? Yoksa kendisi Batılı anlamda bir eğitim almış olan “aydın” Nabizade Nazım’ın gözlemleri ve bakış açısı ile mi kurgulanmıştır?  
 
Her ne kadar Nabizade Nazım romanında gerçekçi bir köylü profili yaratsa da kitaptaki bazı sorular bu soruyu sormayı haklı hâle getirir. Örneğin: ilk sayfalarda öküz almak için Tüccar Andreya’dan borç almayı planlayan Karabibik, okuma yazma bilmediği için hayıflanır. 
 
Andreya’nın mağazasına gittiği zaman bilmem ne kadar çentik saymıştı, kırk mı elli mi, bilemiyor gayrı kim. Ah, hocalar gibi yazıp okuma bilmemek ne kadar fena. Mah işte ne kadar borç vardır insan bilmez ki; keşke kızan iken mektebe gitseydi! O vaktin behrinde de köyde bir hoca var mıydı ya![2]
 
Benzer bir sahne, Karabibik Temre Köyü’ne gittiğinde de yaşanır. Tüccar Andreya’yı beklerken Eftalya ile konuşan ve onun kullandığı Fransızca “promenad” (gezinti) kelimesini anlamayan ana karakter, aklından şunları geçirir: 
 
Karabibik bu “promenad” kelimesinde alıklaştı. Andreya, Antalya’ya gittiği zaman, hani şu tarlasını Sarı Siyon’dan kurtarmak için gitmişdi ya, canım mah horadaki tarlasını işte. O zaman Antalya’da udel mi ne karabüberdir bir yerde yatmışdı. Onun adı Dabaramana mı idi, Paramana mı idi ne idi. Off canım böyle eciş bücüş şeyleri nasıl da hatırda tutmalı... Hekim bundan mı bahsediyor idi bilmem ki? (…) Canım dabaramana filan değil, promenad promenad... Yani Karabibik’in anlayacağı sabahleyin şöyle bir “piyasa”. Karabibik hâlâ alık alık bakmakta idi. İşte bunlar hep aklının ermediği yeni icad şeyler. Eee ayol! Okumuşluk başka şey, adam böyle çelebi sözler öğrenir... Hey gidi cahillik hey!.. Kendisi, Karabibik çocuk iken şimdiki gibi okumak yazmak olsaydı.Hey gidi hey! Hoca olur, dünyayı Konya’yı öğrenir idi. Eee gayri ne yapalım? İşte böyle...[3]
 
Bunlar 1800’lü yılların sonunda Beymelek Köyü’nde yaşayan Karabibik’in gerçekten eksikliğini hissettiği (veya hissedebileceği) şeyler midir? Yoksa Nabizade Nazım bir aydın olarak kendi yetişme ve hayat tarzını düşünüp bunların “yoksunluğunun” köylülerde bir eksiklik hissi yaratacağını mı düşünmektedir? 

Bu soruların cevabı tartışılabilecek olsa da, yazar –ilk alıntıda olduğu gibi – bunları köylülerin hayat tarzına bağlamak konusunda dikkatli davranır. Karabibik’in okuma - yazma bilmediği için üzülmesinin sebebi; Tüccar Andreya’ya ne kadar borçlu olduğunu anlayamaması, bu nedenle de maddi anlamda sıkıntı çekmesidir. 
 
Bir aydın olarak Nabizade Nazım’ın köy hayatıyla ilgili yaptığı farklı çıkarımlar için Analiz başlığı altından “Köy – Aydın” sekmesine göz atabilirsiniz. 
 
[1]s. 5
[2]s. 15
[3]s. 27 - 28

Adından da anlaşılacağı gibi, romandaki en önemli karakter Karabibik'tir. 
Karabibik’in kızı Huri; romandaki önemli karakterlerden bir tanesi olsa da kitabın anlatısı içinde fazla detaylandırılan, çok büyük rol oynayan bir kişi değildir. Huri ile ilgili gözden kaçırılmaması gereken önemli bir nokta ise Karabibik’in ona yaklaşımıdır. 
 
Huri; romanda en yoğun olarak ikinci bölümde, babasıyla evde olduğu sahnelerde gözükür. Bütün gün uyuyan ve çalışmayı sevmeyen kızına öfkelenen Karabibik, onu aşağıdaki cümlelerle tanımlar: 
 
Gayet esmer, gözleri patlak ve çipil, sağ bacağı topal, dudakları küçük, vücudu enine dolgun, ayakları hem iri hem nasırlı elleri küçük ve nazik, saçları kara ve dizlerine kadar uzun idi. Ahlak cihetinden ise bazı fezâiliyle beraber birçok da nekâyısı mevcud idi. Mesela gayet tenbel olduğu halde gayet merhametli idi. Kibri epeyce ziyade, cahil, odun gibi kaba, fakat çocuklara muhabbeti ziyade idi[1]
 
Karabibik'in yalnızken kızı ile ilgili düşündüğü şeyler genellikle onun hikâye boyunca sahip olduğu temel amaca, bir “öküz alma” çabasına bağlanır. Karabibik, Sarı Simayıl’ın evleneceğini duyduğunda üzülür; çünkü onun kendi kızıyla evlenmesi gerektiğini, bu sayede Koca İmam’ın öküzlerini bedava kullanabileceğini düşünmektedir. 
 
Karabibik bu havadisden hiç hoşlanmadı. Çünkü anın başka bir hesabı vardı: “Sarı Sımayıl”a kızı Huri’yi vermek arzusunda idi; bu tezevvüc sayesinde Koca İmam’ın öküzlerini bedava kullanabileceğini hesab etmekde idi. Sarı İsmail elden çıktıkdan sonra bu öküzler de başkasının malı olacak; başkasının olmasa da yine her zamanki gibi para ile kullanmak lazım gelecek.[2]
 
Bu açıdan düşünüldüğünde, Huri de Karabibik’in köy hayatını gerçekçi olarak yansıtma amacının bir başka boyutu haline gelir. Karabibik’in kızıyla ilgili en büyük “umudu”, onu  öküz sahibi olan biriyle evlendirmektir. Nabizade Nazım’ın bunu kadınların toplumdaki konumunu ve “rollerini” eleştirmek için kurguladığını ifade etmek pek doğru olmasa da köy hayatının “gerçeklerinden” bir başkası olarak romana dahil ettiğini düşünmek mantıklı olabilir.
 
[1]s. 16
[2]s. 11
canlı bahis siteleri rulet siteleri bahis siteleri yeni giris casino siteleri bahis siteleri free spin veren siteler casino siteleri deneme bonusu bahis siteleri canlı casino siteleri slot siteleri grandpashabet betwoon