Memo Kemal Bilbaşar

Alıntı #1, Sayfa 102 - 103: 
(…) sen de bunu kabullenip töreyle değilde (sic) turayla aşirete hükmetmeye yeltenirsin.

Açıklama
Azbet Ağası Huso tarafından Şıh Persin’in Ke… Uşağı’nı yönetme tarzına getirilen bu eleştiri, romandaki Dersim – “Osmanlı” karşıtlığının en temel ifadesi olarak yorumlanabilir. Dersim’i olması gerektiği gibi, “töreyle” değil, “tuğra” ile, devlet bürokrasisi ile yönetmeye çalışmak, Şıh Persin’in bu bölge halkına yapabileceği en büyük kötülük olarak görülür.
 
Alıntı #2, Sayfa 342: 
Lakin Kemal Paşa’nın niyetinde kastında, Dersim’e en küçük bir kötülük bulunacağını aklıma sığdıramazım. Vatanın bir parçasını öbüründen ayırmaz, adaletli bir Paşa’dır o. Niyeti hastır, milletin birliğini kurmaya, kulları namerde muhtaç düşürmemeye çalışır. (…) Kemal Paşa, bir arada yaşayacak olanların aynı nizama bağlanmasını, aynı zagonlara uymasını ister. Bir peygamberin ümmeti olan Alevi’nin, Sünni’nin şıhın, ağanın, kulun, marabanın ayrı tutulmamasını ister.

Açıklama
Bu alıntı, birkaç açıdan kayda değerdir. İlk olarak, romanda Kemal Bilbaşar’ın nasıl bir tavır aldığını net bir şekilde ortaya koyar. Dersimlilerin sıkıntılarına, toplumsal anlamda uğradıkları haksızlıklara değinmesine karşın, yazar hiçbir zaman “Atatürkçü” bir çizgiden ayrılmaz.

İkincisi, bu alıntı Memo’nun romanın sonlarına doğru Kemal Paşa’yla tamamen hemfikir hale gelmesini, onun gerçek anlamda destekçisi olmasını gösterir. Son olarak, bu sözleri dinleyen Seyit Raşo’nun “ağzı köpürerek” tepki vermesi, onun iyi bir karakter olmayı bırakıp, kötü bir karakter haline geldiği an olarak gösterilebilir.
 
Alıntı #3, Sayfa 375: 
“Yok,” dedi, “Memo sen olamazsın! Bilirim ki sevgisine ömür adadığım Memo, Dersim’de can vermiştir. (…) Sende aşık yiğidime benzer bir yan görmezim. Sırtında seyit kaftanı vardır. Şıh gibi, ağa gibi kasılıp dikilirsin atının üzerinde. Yavrumu doğmadan öldüren, obamı dağıtan ağadan bir farkın yoktur. Bense tüm beglerin, ağaların can düşmanı kesilmişim. Ben Memo’yum, dersin, lakin değilsin.

Açıklama 
Özellikle Cemo’yu okumuş olan okurların, roman boyunca en çok bekledikleri sahnelerden bir tanesi, Memo’yla Cemo’nun yeniden karşılaşmasıdır. Ancak bu karşılaşma, beklendiği gibi gitmez ve Cemo Memo’ya bu şekilde seslenir.

Bu sözlerden sonra Cemo ile Memo arasında herhangi bir ilişkinin ihtimali bile kalmaz, ancak Cemo’nun kendisini Sorikoğlu’na benzetmesi Memo’yu derinden etkiler. Bu sözler, onun her türlü şıh, ağa ve seyitliğe karşı gelmesinin de temelini oluşturur. 
 
Alıntı #4, Sayfa 379: 
Babomu, anacığımı dinamitle havaya uçurup beni öksüz koyan kim? Şıh Sayıt… Dayımı gölde boğdurup parasını gaspeden kim? Ak sakalından utanmaz namert bir şıh… Zozana’da bir mezra halkını perişan eden, savaş gazilerini kurşunlatıp yüklü kancıkların karnını tekmeleyen kim? Sorikoğlu denilen hunhar bir ağa… Beni senden ayıran, bileğime zincir vurduran, seni bedevilere satıp obandan, ocağından sürdüren kim? Şıh Persin denen harami. Zozana’da, Bitlis’te, Diyarıbekir’de, Urfa’da, Malatya’da, Dersim’de kulların cümlesi, biz gibi, ağa zulmünden, şıh – seyit soygunundan helak olurlar.

Açıklama
Cemo ile konuşmasının etkileri, yalnızca birkaç sayfa sonra Memo’nun Senem’e söylediği bu cümlelerde daha da net bir şekilde görülebilir.
 
Alıntı #5, Sayfa 379: 
Cemo’nun ağa düşmanlığını dert edinip bu yola girmiş olsa da, Memo’yu heçbir vakit bunca yiğit, heçbir vakit kendime bunca yakın görmemişim.
 
Alıntı #6, Sayfa 397: 
Yiğit kumandar, madrabazların Paşa’yı yanıltmalarına fırsat vermezdi. Tedbiri, öğüdü ile tüm kötülerin oyununu bozardı.

Açıklama
Son derece sıradan ve rahatlıkla göz ardı edilebilir bir alıntı gibi gözükse de, Memo’nun “kumandarının” Elaziz’de olmadığını öğrendikten sonra söylediği bu cümle, romanın masalsı boyutunun bir göstergesi olarak okunabilir.

Memo’nun kendilerine karşı komplo kuranları, son derece basit bir kelimeyle, “kötüler” olarak adlandırması, romandaki “kötü karakter” yapısını somut bir şekilde ortaya koyan bir kullanımdır.
 
Alıntı #7, Sayfa 422:
Bizim buralarda gelenektir, bebe sıralayanda çörek yağmalama oyunu edilir: Yavrunun eline bir çörek verilir. Kendisinden büyücek bebeler çevresinde toplanırlar. Teker teker saldırıp elindeki yağlı çörekten birer sokum koparır, kaçarlar. Yavru çöreğini kurtara, deyi yağmacıların ardına düşmek ister. Böylece ilk adımlarını atmaya başlar. Bu oyunla Dersimli, daha emekleyip yerde sürünürken ekmeğinin komşularınca aşırılacağını belleyip korumasını öğrenir.
 
Alıntı #8, Sayfa 451: 
Huso’nun sözündeki hikmeti anlamışım. Salt bir aşirette, salt bir ilde marabayı toprak sahibi etmek, onları şıhların şerrinden korumaya yetmez, tersine daha çok belaya sokarmış. Zagon her ilde birden yürütülmedikçe kurtuluş yoktur. (…) Bir zaman sonra marabalar anlaşıp gönül birliğine ulaşalar, kulları arkalayan zagona sahip çıkalar, ağaların şıhların töresinden davacı olalar, Cumhuriyet nizamında çoğunluğun istediği her işin yürüyeceğini unutmayalar.

Açıklama
Romanın son bölümlerinde, Senem ve oğlunu Cemo’nun yanına gönderirken Memo tarafından söylenen bu sözler, aynı zamanda Kemal Bilbaşar’ın bütün hikaye boyunca vermek istediği mesajın en açık ve net şekilde duyurduğu cümlelerden biri olarak da okunabilir.
canlı bahis siteleri rulet siteleri bahis siteleri yeni giris casino siteleri bahis siteleri free spin veren siteler casino siteleri deneme bonusu bahis siteleri canlı casino siteleri slot siteleri grandpashabet betwoon