Saatleri Ayarlama Enstitüsü Ahmet Hamdi Tanpınar

Zaman ve Mekan
Tema ve Toplumsal Eleştiriler
Hiciv?
Kurgu
Dil ve Anlatı Üslubu

Saatleri Ayarlama Enstitüsü, zaman ve mekan açısından pek çok noktada açık bir eser olarak tanımlanabilir. Yazar, zaman ve mekan ile ilgili bilgileri somut bir şekilde ifade eder.
 
Romandaki en erken olaylar 19. yüzyılın sonunda yer alır ve hikaye 20. yüzyılın yarısına kadar devam eder. Mekan ise İstanbul’dur.
 
Kurgu bölümünde okuyabileceğiniz gibi, Ahmet Hamdi Tanpınar zamanı tam anlamıyla doğrusal olarak kullanmaz. Romanın dört bölümü birbirlerini kronolojik olarak takip etse de, altmış yaşında[1] anılarını yazan Hayri İrdal, daha sonradan duyduğu ve tecrübe ettiği şeyleri de çocukluk ve gençlik anılarıyla karışık bir şekilde anlatır.
 
Hayri İrdal, doğum gününü “16 Receb-i Şerif, sene 1310” olarak verir.[2] Miladi takvime göre bu, 1893 yılına denk gelmektedir. İlerleyen sayfalarda, İrdal 1912 yılının hayatının en ıstıraplı yıllarından biri olduğunu, Muvakkit Nuri Efendi’nin ölümünden sonra “on yedi yaşına rağmen” işsiz güçsüz kaldığını ifade eder.[3] Burada tarih konusunda ufak bir tutarsızlık olsa da (İrdal, 1893’te doğduğuna göre 1912’de on yedi değil, on dokuz yaşında olmalıdır), anılarını yazarken altmış yaşında olması, kitabın yazıldığı dönemi 1950’lerin ortasına getirir. Bu da, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın eseri kaleme aldığı dönemle aynıdır.
 
Romanda zaman açısından en önemli noktanın, “yenilik” kavramına verilen önem olduğu söylenebilir. Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nün kuruluşunu ve işleyişini konu alan üçüncü ve dördüncü bölümler, Cumhuriyet’in ilk yıllarında geçer ve bu dönem yenileşme fikrinin ön planda olduğu bir dönemdir. Ahmet Hamdi Tanpınar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nün kuruluş fikrinden dağılışına kadarki süreçte “yenilik” anlayışının farklı boyutlarını ortaya koymaya çalışır.
 
Bunlar, romanın bir hiciv olarak okunmasında öne çıkan unsurlar arasında yer alır. Enstitü’nün kurulmasını sağlayan Halit Ayarcı’nın her şeyi, çoğu zaman anlamsız cümleler kurarak, yeniliğe bağlaması bu dönemin toplumsal değişimleri hakkında yapılan eleştiriler olarak okunmuştur. Bu durumun ideal bir örneği, 241. sayfada Halit Ayarcı’nın önce grafikleri çizdirip, daha sonra bunların hangi verileri karşılaması gerektiğini bulmaya çalışarak ürettiği “yeni” grafik hazırlama yöntemi olabilir.
 
İlk bakışta komik gözüken bu sahne, aslında çeşitli toplumsal yorumlamalara da açıktır. Batı’dan alınan bu yöntemler, yüzeysel ve “görünüş” açısından topluma kazandırılmış gibi gözükse de, gerçek anlamda, işlevlerine uygun bir şekilde kullanılmazlar. Bu da, yapılan değişikliklerin aslında yüzeysel olduğunu ve derin bir anlam ifade etmediğini ima eden bir eleştiri olarak okunabilir. Aynı şekilde, Tanpınar’ın verilere göre bir fikir veya strateji belirlemek yerine fikir yerine, zaten karar verilmiş bir fikre göre “veriler” üretmeyi eleştiriyor olması da göz ardı edilmemesi gereken bir ihtimaldir.
 
Yine toplumsal eleştiri olarak okunabilecek bir başka örnek de, Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nün binasını tasarladıktan sonra inşa edilecek evleri de tasarlaması gündeme gelen Hayri İrdal’ın durumudur. “Yeniliği ucu kendine dokunmadığı sürece” destekleyen[4] bu kişilerin tutumunu Tanpınar aşağıdaki cümlelerle ortaya koyar:
 
Umumun parası sarf edilirken o kadar cömert, hasbi, kayıtsız şartsız yenilik taraftarı olan, benim eserimle övünen insanlar, şimdi kendi menfaatleri ortaya konunca birdenbire dönmüşlerdi.[5]
 
Romanın bir hiciv olarak okunup okunmaması gerektiği ile ilgili tartışmalar hakkında daha fazla bilgi için, “Hiciv” kategorisine göz atabilirsiniz.
 
Ana mekanı İstanbul olan romanda adı geçen önemli yerleri, yukarıdaki haritadan inceleyebilirsiniz.
 
[1] s. 11
[2] s. 23
[3] s. 57
[4] s. 361
[5] s. 360
Saatleri Ayarlama Enstitüsü, yazarının da açık bir şekilde ifade ettiği gibi, “tezli” bir roman, yani toplumsal konu veya konuları eleştirmek için yazılmış bir eser değildir.[1] Bununla birlikte, Tanpınar’ın diğer romanlarında da olduğu gibi, bu eserde de toplumsal konular anlatılan hikaye içinde yer alır.  
 
Romanda kurulan Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nün en temel özelliği, bunun bir “kurum” olmasıdır. Yazar, bu gerçek sayesinde ülkedeki gerçek kurumların çeşitli boyutlarını kapsamlı bir şekilde eleştirir. Bunun güzel bir örneği, romanda pek çok noktada Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nde çalışanlar hakkında bilgiler verilmesidir. Halit Ayarcı ve Hayri İrdal önderliğinde kurulan enstitüde görev alanların yarısı, bu iki karakterin akrabalarından oluşur.[2]
 
Tanpınar, bunun yanı sıra aslında hiçbir işe yaramayan bu enstitünün çok önemli bir şeymiş gibi algılanmasına, devletten gelen yetkililerin, gezecek hiçbir şey olmamasına karşın “ofisi gezmek” adı altında saatler harcamasına[3], ayar merkezlerinde çalışanların “çalar saat gibi konuşup susacak”, hep aynı kelimelerle konuşan “otomatlar” gibi davranmasına[4] kadar pek çok konuya değinir. Bunların pek çoğu, günümüzde bile günlük hayatta sık sık karşılaştığımız gerçeklerdir.
 
Bütün bu eleştiriler, bürokratik kurumların pek çok özelliğini yansıtır. Saatleri Ayarlama Enstitüsü, gerçek hayattaki kurumlara karşı bir eleştiri olarak okunursa, bürokrasinin anlamsız ve çarpık boyutlarının bir yansıması olarak görülebilir. Hiçbir iş yapmadan para almak, yaptıkları iş topluma ve halka herhangi bir katkı sağlamasa da, çok önemli bir şey yapıyormuş gibi gözükmek, dost ve akrabalara iş imkanı sağlamak ve her şeyden önce, bu varlığın bir anlamı olmasa da, kendi varlığını korumak, Tanpınar’ın iğneleyici yorumları arasında değerlendirilebilir.
 

Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nün bir kurum olarak tanınmasının ve Hayri İrdal’ı meşhur etmesinin önemli bir sonucu da, etrafındaki insanların ona karşı yaklaşımındaki büyük değişim olur. Çocukluğundan beri saatlerle ilgilenen Hayri İrdal, bir anda bu ilgisinin kıymete bindiğini, herkesin kendisini sevmeye ve desteklemeye başladığını görür. Karısı Pakize ve çocukluğundan beri ondan nefret eden halası Zarife bile, Hayri İrdal’ın ne kadar kıymetli bir insan olduğunu yıllardır bildiklerini, hep onun yanında yer aldıklarını ifade etmeye başlar. Para ve konum sahibi olmanın insanların yaklaşımını nasıl değiştirebildiğini oldukça açık bir şekilde eleştiren bu gerçekler, aşağıdaki cümleden de bir ölçüde görülebilir:
 
Meğer ne kadar çok hısım ve akrabam varmış. Hele mektep ve mahalle arkadaşlarımın hatırşinaslığı, vefakarlığı her türlü tahminimin üstünde idi.[5]
 
Roman içindeki bir başka toplumsal eleştiri de, dönemin değişen zevkleri ile ilgilidir. Dönemin kabul gören sanat ve müzik anlayışları, Hayri İrdal’ı roman boyunca şaşırtır ve zaman zaman öfkelendirir. Halasının evindeki partide çalınan bir bestenin, “ancak bir ordu çiğnese” bu kadar kötü hale gelebileceğini düşünen İrdal, daha sonra bu performansın “doğal olarak” alkış yağmuruna tutulduğunu ifade eder.[6] Yine aynı partide, baldızının taktığı küpeleri görünce, askerde bedava yere çöpe attıkları eski at nallarına üzülür, zira aynı estetik değere sahip olan bu objeleri atmasa, bugün bir servet kazanabileceğini ima eder.[7]
 
İrdal’ın değişen zevkleri ve değer yargılarını eleştirdiği temel noktalardan bir tanesi, Halit Ayarcı’ya şarkıcı olmak isteyen büyük baldızından bahsettiği bölümdür. İrdal, çirkin, yeteneksiz ve kötü sesli olduğunu açıklamaya çalıştığı büyük baldızının, aslında büyük ve eşsiz bir yetenek olduğunu Ayarcı’nın şu cümlelerinden öğrenir:
 
Çirkin diyorsunuz, binaenaleyh bugünün telakkilerine göre sempatik demektir. Sesi kötü, diyorsunuz, şu halde dokunaklı ve bazı havalara elverişli demektir. Kabiliyetsiz diyorsunuz, o halde muhakkak orijinaldir. Yarın baldızınızla meşgul olurum. Yarından itibaren baldızınız sahnededir, meşhurdur, gazetelerde ismi sık sık geçer.[8]
 
Elbette, yukarıdaki örnekler romanda karşımıza çıkan bütün toplumsal konuları ve bunlar ile ilgili bütün örnekleri kapsamaz. Ancak Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü fikri etrafında bu konulara değindiğini görmek, romanı daha derin okumayı sağlayabilir.
 
Bu konuda, özellikle romanı “derin okumanın” eserdeki hiciv unsurlarını görüp görmemekle ne derece alakası olduğu boyutunda daha detaylı bilgiler için, Hiciv? sekmesine de göz atmanızı tavsiye ederiz.
 
[1] s. Nur, Ayşe. Ahmet Hamdi Tanpınar Yeni Eserini Anlatıyor. Yeni İstanbul, nr. 1646, 19 Haziran 1954, s.5
 
[2] s. 12, 12, 236, 358
[3] s. 230
[4] s. 249
[5] s. 310
[6] s. 332
[7] s. 324
[8] s. 221
Yandaki sekmede bir bölümüne örnekler verdiğimiz toplumsal konular, Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nün daha derin okumalarında sık sık gündeme getirilen konular olmuştur. Ancak, bu konuları okumanın merkezine yerleştirmenin ne kadar doğru olacağı, araştırmacılar tarafından tartışılmaktadır.  
 
Saatleri Ayarlama Enstitüsü, insanların saatlerini ayarlamakla görevli anlamsız ve absürt bu kurum üzerinden, Türkiye’deki toplumsal konuları eleştiren bir “hiciv” midir? Yoksa metnin “doğru” okunması farklı bir yaklaşım mı gerektirir?
 
Bu konuları daha kapsamlı tartışabilmek için, romanın yapısına göz atmak gerekir. Zira Saatleri Ayarlama Enstitüsü, aynı zamanda eserin ana karakteri olarak tanımlayabileceğimiz Hayri İrdal’ın kaleme aldığı anılar olarak yazılmıştır.
 
Yani roman, hem ana karakterin “bakış açısıyla” bize sunulmaktadır, hem de ana karakter bu bilgileri bize düzenli bir şekilde “yazarak” ulaştırmaktadır. Bir başka deyişle Hayri İrdal, yaşanan olayları kendi istediği şekilde, kendi önemli gördüğü boyutlara yoğunlaşarak, bahsetmek istemediği konuları dışarıda bırakarak yazıyor olabilir.
 
Romanın bir hiciv olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği sorusu, her şeyden önce bu meseleyle ilgili olduğu için, bu konudaki daha kapsamlı bir tartışmaya Önemli Karakterler bölümünden Hayri İrdal sekmesi altında ulaşabilirsiniz. 
 
Saatleri Ayarlama Enstitüsü, “Büyük Ümitler”, “Küçük Hakikatler”, “Sabaha Doğru” ve “Her Mevsimin Bir Sonu Vardır” başlıklı, kendi içlerinde de alt bölümlere ayrılan dört kısımdan oluşur.
 
“Saatleri Ayarlama Enstitüsü” olarak okuduğumuz kitap, kurmaca düzleminde, Hayri İrdal’ın anılarını yazması olarak sunulur. Bu da, romanda tipik bir “birinci şahıs anlatıcı” görmediğimizi, romanın aynı zamanda ana karakteri olan Hayri İrdal’ın, bilinçli ve dikkatli bir şekilde, bütün bilgileri gözden geçirerek kendi hayatını kaleme aldığı anlamına gelir.
 
Bu durumun karşımıza en net olarak çıktığı konulardan biri, romandaki zaman kullanımıdır. Zaman ve Mekan sekmesinde de okuyabileceğiniz gibi, bu dört bölümün aslında kronolojik olarak devam ettiği söylenebilir. Ancak romanda zaman, tek boyutlu ve doğrusal bir yapıda kullanılmaz. Kitabı yazmaya başladığı sırada bütün bu olayları zaten yaşamış olan Hayri İrdal, zaman zaman “şimdiki” görüşlerini de geçmişte yaşanan olaylarla bir arada sunar.
 
Örneğin, Muvakkit Nuri Efendi’yi anlattığı çocukluk yılları Doktor Ramiz ve Halit Ayarcı ile tanıştığı yılların çok öncesinde geçer. Ancak bu kişilerin Muvakkit Nuri Efendi’yi büyük bir düşünür ve filozof olarak görmüş olması, İrdal’ın bu karakteri onların yorumlarıyla birlikte ele alması anlamına gelir. 

Bu durum, romanın anlatıcısı ve odak noktası olarak Hayri İrdal’ın önemini arttıran bir konudur. Roman boyunca İrdal’dan başka bir odak noktamız olmadığı için, bu karakteri, etrafındaki insanları ve yaşanan olayları yalnızca İrdal’ın bunları bize sunmayı tercih ettiği şekilde tanırız. İrdal’ın anlatısının belli noktalarında, aynı kişilere karşı farklı tutumlar sergilenmesi, örneğin romanda gözükene kadar son derece önemli ve başarılı bir adam olarak anlatılan Halit Ayarcı’nın, kitapta rol oynamaya başladıktan sonra her şeyi çarpıtan bir “sahtekar” olarak gözükmesi, bu bakış açısının güvenilirliği konusunda da şüpheler oluşturur.
 
Oluşan bu şüpheler, farklı edebiyat araştırmacılarının eseri farklı şekillerde yorumlamasını ve Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nün tam olarak neyi anlattığını tartışmasını sağlamıştır. Bu konuda en aydınlatıcı metinlerden bir tanesi, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın romana bir ek olarak yazdığı mektup, Hayri İrdal’ın anlatıcı olarak güvenilirliği konusunda net ve somut kanıtlar sunar, ancak bu mektubun romana eklenmemiş olması da farklı soru işaretlerine yol açar.
 
Bu mektubun içeriği, Hayri İrdal’ın bir anlatıcı olarak güvenilirliği ve romandaki farklı tutumlar için, Önemli Karakterler sekmesinden Hayri İrdal bölümüne göz atabilirsiniz.
 
 
Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nün belki de en çok dikkat çeken yanı, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın ana karakteri ve anlatıcısı Hayri İrdal’ın kalemi vasıtasıyla oluşturduğu anlatı üslubudur. Roman genelinde uzun cümleler ve yoğun bir dil kullanılsa da rahat takip edilebilen, akıcı bir dil kullanılır. Fakat Tanpınar’ın oluşturduğu karmaşık yapıyı çözümlemek için, bu ifadeler yeterli olmayacaktır.
 
Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nün edebi dili bazen okuyucuları tedirgin etse de, romanın anlatı üslubundaki en önemli nokta Tanpınar’ın yazdığı metnin komikliğidir. Gerek sık sık kullanılan absürt ögeler, gerek de İrdal’ın olayları okuyucuya sunarken kullandığı “naif” dil, romanda yaşanan olayları gülünç hale getirir.
 
Berna Moran, Tanpınar’ın romandaki bu komik etkiyi, farklı şekillerde oluşturduğunu, bu sayede “tekdüze” bir gülmeceden uzaklaştığını belirtir.[1] Yazar bazen, Şerbetçibaşı Elması yalanından Hayri İrdal’ın Adli Tıp’a düşmesine kadar giden süreçte olduğu gibi, olayların kendi saçmalığını ve komikliğini ön plana çıkarır. Örneğin aşağıdaki alıntıda ise, komedi etkisini yaratan Hayri İrdal’ın yaşanan olayların komikliğini fark etmeyip, bunları safça, ciddi ciddi anlatmasıdır:
 
Meğer ne kadar çok hısım ve akrabam varmış. Hele mektep ve mahalle arkadaşlarımın hatırşinaslığı, vefakarlığı her türlü tahminimin üstünde idi.[2]
 
İrdal’ın vefakarlık ve hatırşinaslık olarak yorumladığı şey, kendisi zengin ve şöhret sahibi olduktan sonra bundan faydalanmak isteyen tanıdıklarının ortaya çıkmasıdır.
 
Romanın gidişatı içinde, “absürt” kavramının büyük rol oynadığı rahatlıkla söylenebilir. En başta anlatılan doğaüstü hazine avından İspritizma Cemiyeti’ne, Hayri İrdal’ın Adli Tıp’a gönderilmesinden romana adını veren Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nün kuruluşuna kadar, romanda çok sayıda anlamsız ve absürt olay ver alır. İrdal’ın kendisini zaman zaman bunların içinde kaybetmesi, zaman zaman da boş yere bunlarla mücadele etmeye çalışması, kurgunun önemli ögeleri arasında yer alır.
 
 
Romandaki bazı olaylarda, “absürtlüğün” boyutu o kadar artar ki, bunlar modern edebiyatın popüler üsluplarından biri olan “büyülü gerçekçilik” ile açıklanabilecek boyutta “doğaüstü” hale gelir. Hayri İrdal’ın halasının öldükten sonra dirilmesi, tabuttan çıkarak yaşamaya devam etmesi, İrdal’ın bu durumu fazla şaşırmadan anlatması, bunun ilk net örneği olarak gösterilebilir. Doktor Ramiz’in Psikanaliz Cemiyeti’ne verdiği konferansta herkesi sıkıntıdan uyutması ve daha sonra kendisinin de konuşma ortasında uyumaya başlaması, yine bu üslubu hatırlatan bir başka örnek olarak verilebilir.
 
Romandaki dil ve anlatı üslubuna yaklaşımı tamamen değiştirecek bir yaklaşım, bu romanı bir alegori olarak okumaktır. Saatleri Ayarlama Enstitüsü ile ilgili en tanınmış makalelerden birine imza atan Süha Oğuzertem, metin boyunca “söylenilen ve kastedilen” arasında sürekli ve sistemli bir kopuş olduğunu ifade eder.[3]
 

Ona göre, bu romanı bir bütün olarak anlayabilmek için, Tanpınar’ın diğer romanlarında da sık sık kullandığı “özel dile”, “ev”, “kitap”, “saat” gibi simgelerin tam olarak ne ifade ettiğine hakim olmak gerekir. Bu simgelerin daha detaylı olarak çözümlenmesi, romanda anlatılan hikaye ile aslında ifade edilmek istenen şeyler arasındaki farkları da daha iyi görmeyi sağlayabilir. Romanı daha iyi, ya da en azından farklı bir şekilde anlamak için son derece faydalı olabilecek bu konuyla ilgili daha kapsamlı bilgiler için Önemli Karakterler bölümünden Hayri İrdal’a göz atabilir ve Süha Oğuzertem’in “Hasta Saatler, Bozuk Sıhhatler: Enstitü Sorununa Babasız Bir Yaklaşım” başlıklı makalesini okuyabilirsiniz.
 
[1] Moran, Berna. Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış I. iletişim Yayınları, 1998 s. 179
[2] s. 310
[3] Oğuzertem, Süha. Hasta Saatler, Bozuk Sıhhatler: Enstitü Sorununa Babasız Bir Yaklaşım”. “Bir Gül Bu Karanlıklarda”: Tanpınar Üzerine Yazılar. 472-89.
canlı bahis siteleri rulet siteleri bahis siteleri yeni giris casino siteleri bahis siteleri free spin veren siteler casino siteleri deneme bonusu bahis siteleri canlı casino siteleri slot siteleri grandpashabet betwoon