Şemseddin Sami
1872 yılında yayımlanan Ta'aşşuk-ı Talat ve Fitnat, yazılmasının ardından yaklaşık yüz elli yıl geçmiş olmasına rağmen edebiyatımızın en çok tanınan ve en çok okunan romanlarından bir tanesidir. Özellikle okullarda, edebiyat derslerinde Tanzimat dönemi incelenirken Ta'aşşuk-ı Talat ve Fitnat oldukça önemli bir yer tutar.
Bunun sebebi, Ta'aşşuk-ı Talat ve Fitnat'ın Türk edebiyatında yazılmış ilk roman olarak kabul edilmesidir.
21. yüzyılda roman, Türk edebiyatının en önemli türlerinden bir tanesi haline gelmiştir. Herhangi bir kitapçıya girdiğinizde Türk yazarlar tarafından kaleme alınmış yüzlerce roman görebilir, modern edebiyatımızın tarihini incelediğinizde bu türe ait pek çok önemli eserle karşılaşabilirsiniz. Bu eserler arasında nitelik açısından son derece başarılı, başka dillere çevrilmiş, yüzbinlerce okuyucuya ulaşmış romanlar da bulunur. Öyle ki roman türünde eserler veren bir yazarımız, Orhan Pamuk, Nobel Edebiyat Ödülü'nü bile kazanmıştır.
Fakat günümüzde "Türkçe roman" gibi bir olgunun varlığı bizim için gayet normal olsa da roman, çıkış itibariyle Türk edebiyatına ait bir tür değildir. Batı edebiyatına ait bir tür olan roman edebiyatımıza 19. yüzyılın sonlarında, Osmanlı Devleti'ndeki Batılılaşma çabasının bir sonucu olarak girmiştir. İlk önce Batı'dan yapılan çevirilerle tanınmaya başlanan roman türü, daha sonra doğrudan Türkçe olarak yazılan romanlarla Türk edebiyatının en önemli türlerinden bir tanesi haline gelmiştir. Ta'aşşuk-ı Talat ve Fitnat, bir anlamda bütün bu sürecin başlangıç noktasıdır.
Günümüzden uzun süre önce yazılan edebiyat eserlerini okumaya devam etmemizin çeşitli sebepleri olabilir. Bunlar arasında öne çıkanlar bu kitapların edebi niteliği veya edebiyat tarihi açısından önemidir.
Edebi niteliği için okumaya devam ettiğimiz kitaplar bir anlamda "klasik" hale gelmiş, bu sanat dalının en üst noktaları olarak görülen eserlerdir.
Edebiyat tarihi açısından okuduklarımız ise içerik bakımından kusursuz olmasalar da edebiyatın gelişimini, değişimini takip etmemize imkan veren; roman, tiyatro, hikâye gibi türlerin geçtikleri süreçleri birebir görmemizi sağlayan kitaplardır. Bunlar aynı zamanda yazıldıkları döneme ışık tutan, bu yılların tarihi koşullarını daha iyi anlamamızı sağlayan eserler de olabilir.
Ta'aşşuk-ı Talat ve Fitnat, bu ikinci kategori altında değerlendirilmelidir. Şemseddin Sami'nin romanı, anlattığı hikâye ve bu hikâyenin anlatımı açısından çok sıra dışı bir kitap değildir. Hatta pek çok Tanzimat romanında olduğu gibi roman türünün gerekliliklerini karşılamak açısından nesnel eksiklikleri bulunur.
Yandaki sekmeden okuyabileceğiniz gibi Ta'aşşuk-ı Talat ve Fitnat, kronolojik anlamda ilk Türk romanı olarak görülse de gerçek anlamda eksiksiz ve Batılı örneklerden farksız ilk Türk romanının Halid Ziya tarafından yazılan Aşk-ı Memnu olduğu da söylenir.
Buna rağmen Ta'aşşuk-ı Talat ve Fitnat'ın edebiyat tarihimiz açısından önemi yadsınamaz. Günümüzde roman türü Türk edebiyatının önemli bir boyutu haline gelmiş, hem yazarlar hem de okurlar açısından en çok tercih edilen türlerden bir tanesi olmuştur.
Bu türün ilk Türkçe örneği olması, Ta'aşşuk-ı Talat ve Fitnat'ı içeriğinden tamamen bağımsız olarak Türk edebiyatının en önemli eserlerinden bir tanesi haline getirir. Romanı okurken kitabı günümüzde hala okumamızın bu temel sebebini bilmek, kitabı ve kitabın içeriğini daha doğru değerlendirmeyi sağlayabilir.