Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat Şemseddin Sami

Alıntı #1, Sayfa 9: 
- Ah! ... Nişün? Heb âlem nasıl yapar; biz de öyle yapar. Sen feraceyi al ben de başörtüsü alır bu gun bir mahalle, yarın bir mahalle gezar, gorur kız beğandi, alır.

- Ah! Dadı, şimdi beni kızdırırsın. Yirmi bir sene var beraber yaşıyoruz tabiatımı anlamadın mı? Hiçbir defa sormadın, merhum kocam beni öyle mi almıştır? Ben bir kızı bir kere görmekle ne tanıyacağım? Yüzünü bile anlayamam. Sonra gelin yalnız güzel mi olmak lazım? Ben bir akıllı olmadıkça namuslu olmadıkça, tabiatı iyi olmadıkça, ben hiç onu kendime gelin yapar mıyım? Sonra benim beğendiğimi, senin beğendiğini oğlum beğenir mi bakalım? Hep millet nasıl yaparsa biz de öyle yapalım diyorsun. Lakin görmez misin ki halkın çoğu bugün evlenir yarın kocası karısını yahut karısı kocasını bırakır. Bin türlü rezalet olur. Olacak a. Görmeden bilmeden bir kız alırlar. Hiç sormaksızın bilmediği kocaya verirler. Acaba çocuk o kız ile geçinebilecek mi? Beğenecek mi? Sevecek mi? Kız da onu isteyecek mi? Babası anası buralarını hiç düşünmüyorlar. 

- Kız ne bilür, şocuk ne bilur. Onlar cahil. Baba ana anlara nasıl emreder, onlar öyle yapar.


Açıklama
Ta'aşşuk-ı Talat ve Fitnat'ın temel mesajı oldukça basittir. Yazar Şemseddin Sami'ye göre; gençler evlenmek istedikleri kişileri kendileri seçmeli, aileler farklı amaçlarla bu konuda söz sahibi olmamalıdır. 

Tanzimat döneminde "modern" bir görüş sayılabilecek bu fikir, "görücü usulü" gibi daha geleneksel yöntemlerle karşı karşıya getirilir. Yukarıdaki diyalog, Talat'ın dadısı Ayşe Kadın ile annesi Saliha Hanım arasında geçer. Ayşe Kadın, Talat'ın son günlerdeki keyifsizliğini on sekiz yaşına gelmiş olmasına rağmen hala evlenmemiş olmasına bağlar. Alıntının başındaki ve sonundaki cümleleri söyleyen, Talat'ın evleneceği kişiyi bulma sorumluluğunu üstlenen de o olur. 

Ancak annesi Saliha Hanım, böyle bir evlilik anlayışına karşı çıkar. Ona göre Talat evleneceği kişiyi kendisi seçmeli, gerçekten sevdiği biriyle evlenmelidir. 
 
Alıntı #2, Sayfa 31: 
Ah biçare Rıfat! … ah! … Zavallı Saliha! … ah! … Ne yapalım? Esiriz, kendimize sahip değiliz! İstediğimizi yapamayız! Evet, kendimize sahip değiliz, lakin hayatımıza ölümümüze sahibiz! Kendimizi yokluk çölüne atabiliriz. Orada hür yaşayabiliriz. Bu dünyada hürriyet yokmuş!  Dünyanın en ziyade hürleri esir imişler! … Hemen bu dünyadan kurtulalım! Saliha’m, benim hançer önümde duruyor. Andımız ve senin gönderdiğin mektuplar koynumda duruyor ki anlar dahi kan ile boyansınlar!  Gözyaşlarımız üzerlerine düşmüş, kanımız da üzerlerine dökülsün! Saliha’m, senden bu mektubun cevabını bekliyorum. Bir daha o güzel elinle yazılmış yazıyı göreyim de sonra kendimi öldüreyim.

Açıklama
Saliha Hanım'ın evlilik konusundaki bu görüşlerinin önemli sebeplerinden bir tanesi; benzer şeyleri kendi gençliğinde, kendi ailesi ile yaşamış olmasıdır. 

Ailesi, Saliha Hanım'ı yıllardır sevdiği Rıfat Bey ile değil daha zengin olan Ahmet Bey ile evlendirmeye çalışır. Ancak Saliha Hanım; Rıfat Bey ile karşılıklı yemin etmiş, başka biriyle evlenmeye zorlandığı takdirde intihar etmeye karar vermiştir. Saliha Hanım'ın Rıfat Bey ile, yani Talat Bey'in babası ile, evlenmesini sağlayan da ailesinin bu kararı öğrenmesi olur. Kendisi ailesine başarıyla karşı geldiği ve gerçekten sevdiği kişiyle evlendiği için Saliha Hanım oğlunun da benzer şekilde evlenmesi gerektiğini düşünür.
 
Alıntı #3, Sayfa 47: 

-Bizde şimdi edep kalmadı, namus kalmadı. Senin gezinti yerleri dediğin yerler rezalet yerleridir. Edepsizler, arsızlar yerleridir. Öyle yerlere kız gönderilir mi? Ben erkeğim, ihtiyarım da yine    öyle yerlere gitmekten çekinirim, çünkü bilirim ki namusuma zararlı, ırzımı bozar. Nerede kaldı ki on beş yaşında bir kız öyle yerlere gitsin!... 

- Öyledir, hakkın var. Ama modalar, alafrangalar böyle şeyler çıkardılar. Ne yapalım?

- Affedersin. Bu alafranga da değil. Alafranga bunu kabul etmez. Hiç Kağıthane’de Veliefendi’de öyle mahallerde hiçbir vakit bir madama gördünüz mü?…

Açıklama
Bu konuşma, Fitnat'ın üvey babası Hacı Mustafa ile nakış hocası Şerife Kadın arasında geçer. Şerife Kadın; Fitnat'ın dışarı çıkması, gezmesi gerektiğini, sürekli evde yaşamanın kendisi için sağlıklı olmayacağını düşünür.

Ancak üvey kızının namusu konusunda çok dikkatli olan Hacı Mustafa, bu öneriyi reddeder: Ona göre gezinti yerleri olarak adlandırılan bu yerler; ahlaka aykırı olayların yaşandığı, olumsuz yerlerdir.

Mesire yerleri olarak adlandırılan bu semtlerin olumsuz bir şekilde değerlendirilmesi, Tanzimat edebiyatının yaygın bir motifidir. Ta'aşşuk-ı Talat ve Fitnat, bu dönemin önemli temalarından biri olan "yanlış Batılılaşma"ya fazla yoğunlaşmasa da Hacı Mustafa'nın ikinci cümlesi bu kitapta da ayrımın yapıldığını gösterir: Şerife Kadın tarafından "alafrangalık" ile özdeşleştirilen mesire yerleri, Hacı Mustafa'ya göre Batılılaşma ile alakalı bir şey değildir - çünkü Batılılar bile böyle yerlere gitmemekte, ahlaki açıdan sıkıntılı olan bu yerlerden uzak durmaktadır. 
 
Alıntı #4, Sayfa 54: 

Yüksekkaldırım’dan inerken, bakar ki kendi bürosunun efendilerinden bir adam dahi karşısında yürüyor. Bir de bu efendi buna yanaşır. Baş eğip dikkatle yüzüne bakar, işaretler eder. Talat Bey tarafından “beni tanımasın” diye korkar, bir taraftan da herifin bu rezil hareketi canını sıkar. İster yakasını kurtarsın. Fakat herif ayrılmaz ki... Talat Bey acele gider. O da acele eder. Talat Bey yavaş durur, o da öyle yapar. Talat Bey’in canı sıkılır. İster herife çıkışsın. Fakat cesaret edemez, kendini de ele vermez. Kendi kendine: 

Ah biçare kadınlar ne çekerlermiş! Biz erkekler onları kukla gibi kullanırız. Yolda serbest ve rahat yürümelerine mani oluruz. Bu ne rezalet! Ne küstahlık! Bir erkek tanımadığı bir başka erkeğe rastgelse yüzüne bakmaz. Söz söylemez. Lakin tanımadığı ve hiç başka defa görmediği bir kadına rast geldiği gibi gülerek yüzüne bakmaya ve söz söylemeğe başlar. Ve kovsalar bile yanından ayrılmaz. Demek olur ki biz kadınları insan sırasına koymayız.

Kendimizi eğlendirmek için onların ruhunu sıkarız. Serbest gezip, dolaşmalarına ve eğlenmelerine mani oluruz ve bir taraftan da kendimizi onlara güldürürüz. Çünkü bazı kurnaz kadınlar bulunur ki “Bu ne budala imiş. Dur bununla biraz eğlenelim” diyerek bizi maymun gibi oynatırlar. Gezinti yerlerinden evlerinin kapısına dek arabanın arkasından tozlar dumanlar içinde götürürler. Ahlak ve âdetimizi bilmez bir adam bir kimseyi bu halde görse elbette “deliymiş” diyecekler.


Açıklama
Ta'aşşuk-ı Talat ve Fitnat'ın komik boyutlarından bir tanesi, Talat'ın Fitnat ile tanışabilmek için kadın kılığına girip Ragıbe Hanım kimliğini üstlenmesidir. Talat Bey'in bu kılığı ilk giydiği günü daha da komik hale getiren bir detay, aynı devlet dairesinde çalıştığı birinin kendi peşine takılması olur. 

İronik bir şekilde ana karakterlerleinden biri erkek diğeri ise kadın olan roman, insanların kadınlara karşı tutumunu eleştirmek için erkek karakterin başından geçen bu olayı kullanır.
 
Alıntı #5, Sayfa 84: 
 Ha… Pencereden birini görmüş, onu sevmiş, kocasını istemiyor! Bu söz mü? Ama sen de çocukların aklına uyarsın. Bir adamı öyle bir defa pencereden görmekle nasıl o kadar sevmiş ki böyle bir mutluluğu onun aşkına feda etsin? O daha çocuktur. Daha dünyadan haberi yok. Şimdi böyle şeylerde ona sormak onun dediğini yapmak hatanın ta kendisidir. Sen şimdi üzerine varma, başka bir şeyden kendine söz söyle. Yarın inşallah Şerife Kadın gelir oradan bir kesin cevap getirir. Nikah da kıyarız da sonra o dediğin sevdiği adamı bir saatin içinde unutur.

Açıklama
Hacı Mustafa tarafından söylenen bu sözler, birinci alıntıda Saliha Hanım'ın söylediklerinin zıttı olarak okunabilir. Fitnat'ı zengin Ali Bey ile evlendirmek isteyen Hacı Mustafa, üvey kızının başka birini sevmesini önemsemez; kendi evliliği konusunda Fitnat'a herhangi bir söz hakkı tanımaz. Romanın sonunu düşündüğümüzde bu, kitaptaki karakterlerin neredeyse tümü için bir facianın başlangıcı olur. 

Hacı Mustafa'nın Fitnat'ın aşkını ciddiye almaması, evlilik konusuna yoğunlaşan Tanzimat romanlarında sık kullanılan bir tavırdır. 
 
Alıntı #6, Sayfa 116: 
Efendim seviyorum. Gönlüm şahittir ki sizi seviyorum… Ama, ama, babam… gibi … abim gibi… seviyorum… Lakin gönlümü size veremem. Gönlüm… elimde değil… gönlümü… baş… ka… sına vermişim…  Onun için ağlıyorum…

Açıklama
Ali Bey, kendisine eski karısını hatırlattığı için evlendiği Fitnat'a ilk günden itibaren büyük bir sevgi ve sabırla yaklaşır. Fitnat'ın Talat ile birlikte olmasını engellediği için olumsuz bir konumdaymış gibi gözükse de Ali Bey aslında kötü bir karakter değildir. 

Romanın 116. sayfasında Ali Bey, Fitnat'a kendisini neden sevmediğini sorduğunda Fitnat bu cevabı verir. Söyledikleri romanın sonunda ortaya çıkacak gerçekler hakkında ipuçları taşır. 
  
canlı bahis siteleri rulet siteleri bahis siteleri yeni giris casino siteleri bahis siteleri free spin veren siteler casino siteleri deneme bonusu bahis siteleri canlı casino siteleri slot siteleri grandpashabet betwoon