Afife Anjelik Recaizade Mahmut Ekrem

Fransa - Fransız Karakterler
Recaizade Mahmut Ekrem
Osmanlı Devleti'nde Tiyatro Tarihi
Afife Anjelik ile ilgili sorulabilecek en ilginç sorulardan bir tanesi, Recaizade Mahmut Ekrem tarafından yazılan bu eserin neden Fransa'da geçtiği ve Fransız karakterleri konu aldığı sorusudur.

Bu konuyla ilgili yüzde yüz isabetli bir cevap vermek mümkün olmasa da öne sürülen veya sürülebilecek bazı teoriler bulunmaktadır. Bunların temel bir listesini aşağıdaki şemadan görebilirsiniz. 
İlk teori, yani Afife Anjelik'in aslında Recaizade Mahmut Ekrem'e ait değil yalnızca onun tarafından çevrilen veya Türkçeye uyarlanan bir eser olduğu fikri, yazar ile ilgili bir makalesinde Ahmet Hamdi Tanpınar tarafından da desteklenir. Tanpınar'a göre, Afife Anjelik'in "tercüme veya çabuk adapte bir eser olma" ihtimali de bulunmaktadır.1 Ancak eser yayımlandığı dönemde Recaizade Mahmut Ekrem'e ait bir eser olarak yayımlandığı ve ilerleyen yıllarda da bu şekilde değerlendirildiği için bu fikir somut bir gerçek olarak görülemez. 

Somut olarak ifade edilebilecek bir görüş ise ikincisi, Afife Anjelik'in "Genevieve de Brabant" hikâyesinin bir yorumu olduğu fikridir. Avrupa'da aynı konuyu ele alan başka efsanelerle de ortak özellikleri bulunan bu hikâye, aslında suçsuz olduğu halde kocasını aldatmakla suçlanan ve daha sonra masumiyeti ortaya çıkan bir kadını konu alır. Afife Anjelik'in konusu da bu Avrupa efsanesi ile büyük benzerlikler taşır. 

Ortaya atılabilecek son bir ihtimal; belli ölçüde Genevieve efsanesinden ilham alan Recaizade Mahmut Ekrem'in, Fransız karakterler kullanarak daha "rahat" yazabilmiş olması ihtimalidir. Tanzimat Edebiyatı'nın yeni yeni ortaya çıktığı yıllarda yazılan ve Recaizade Mahmut Ekrem'in şiir dışında ilk ürettiği eser olan Afife Anjelik; henüz hiçbir Türk romanının yayımlanmadığı, Türk tiyatro eserlerinin sayısının da bir elin parmaklarını geçmediği bir dönemde yazılmıştır.

Türkçe olarak yazılan ve sahnelenen ilk tiyatro eserinin 1873'te sahnelenen Vatan Yahut Silistre olduğunu düşünmek faydalı olabilir: Afife Anjelik'in yazıldığı yıllarda henüz Türkçe olarak kaleme alınan bir tiyatro eseri bile sergilenmemiştir. 

Bu nedenle Recaizade Mahmut Ekrem; Afife Anjelik'i yazmadan önce Batılı türlerde, özellikle de tiyatroda okuduğu eserlerin çoğunluğu Fransızca olmalıdır. Türkçede henüz bir tiyatro dilinin oturmadığı bu dönemde Recaizade Mahmut Ekrem, Fransız karakterlerle bir oyun yazarak kendisini daha rahat hissetmiş olabilir.

Bu konuda biraz daha kapsamlı bir tartışma için Tanzimat sitemizden Afife Anjelik'in zengin içerik dosyasını indirip kitabın başında yer alan videoyu izleyebilirsiniz. 
 
Dipnotlar

1Tanpınar, Ahmet Hamdi. Edebiyat Üzerine Makaleler. Dergah Yayınları, Yedinci Baskı (2005) s. 254
Özellikle Tanzimat Edebiyatı'nın en çok hatırlanan özelliği ile birlikte düşünüldüğünde, Afife Anjelik'in "farklı" bir eser olduğu söylenebilir. Recazide Mahmut Ekrem; bu eserinde toplumsal konulara fazla değinmediği gibi kendi toplumunun, Osmanlı Devleti'nin oldukça dışında geçen bir hikâyeyi konu alır. 

Her ne kadar Araba Sevdası'ndaki gözlem ve eleştirileriyle Recaizade, Tanzimat Edebiyatı'nın toplumsal boyutuna katkıda bulunmuşsa da aslında onun tarafından yazılan bir eserde böyle konuların ön planda olmaması anormal bir durum değildir. XIX. Asır Türk Edebiyatı isimli eserinde Ahmet Hamdi Tanpınar, yazarı şu ifadelerle tanımlar: 

(...) Yeni Osmanlılar idealini bir müddet için benimseyişi hep kendinden evvelkilerin devamıdır. Fakat aradaki yedi senenin getirdiği farklar da vardır. Filhakika politikadan çarçabuk vazgeçip yalnız edebiyata sarılmıştır. (...) Ekrem Bey'de edebiyat politikadan ayrılır. O, amatör çalışmalarına rağmen daha ziyade ferdî duyuşların peşinde dolaşan bir edebiyatçı gibi karşımıza çıkar. Bu itibarla ne Şinasi, ne de Ziya Paşa veya Namık Kemal'dir. 1

Bu alıntıdan da anlaşılacağı gibi Recaizade Mahmut Ekrem'in toplumsal ve siyasi görüşleri, her zaman edebi eserleri üzerinde fazla rol oynamaz. Yazarın günümüzde en meşhur eseri bu tanımı karşılayan Araba Sevdası olsa da, bu romanın Recaizade Mahmut Ekrem'in yazarlığında belli açılardan bir "istisna" teşkil ettiğini hatırlamak faydalı olabilir. 
 
Dipnotlar

1 Tanpınar, Ahmet Hamdi. XIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi. Yapı Kredi Yayınları Yayınları, 8. Baskı (2010) s. 427 - 428

 



Sultan Abdülmecid'in isteğiyle Dolmabahçe Sarayı'na yaptırılan ve günümüzde yıkılmış olan Dolmabahçe Tiyatro Binası


19. yüzyılda Osmanlı Devleti’nde edebiyat alanında yaşanan en büyük değişimlerden bir tanesi, Batılı bir tür olan tiyatronun Osmanlı Edebiyatı’nda da üretilmeye başlanması olur. Ancak bu türün Osmanlı topraklarındaki tarihi, ilk Türkçe tiyatro olan Şair Evlenmesi’nin yayımlandığı 1860 yılının öncesine dayanır. Hatta, Şair Evlenmesi ile başlayan “Türkçe tiyatroların” bu sürecin üçüncü ve son aşaması olduğu bile söylenebilir. 

Türkçe tiyatroların yazılmasını son aşama olarak kabul ettiğimizde Osmanlı Devleti’nde tiyatro tarihinin şu şekilde ilerlediğini söyleyebiliriz: 

1 - Tiyatro eserlerinin sergilenmesi 

2 - Tiyatro eserlerinin çevrilmesi 

3 - Türkçe tiyatroların yazılması 

Tiyatro, Osmanlı Devleti’nin kültüründe varolan bir olgu değildir. Her ne kadar “orta oyunu”, “gölge oyunu” ve “meddah” gibi alanlar zaman zaman tiyatro ile bir arada düşünülseler de; bunlar çok temel bir açıdan Batılı anlamda tiyatrolardan ayrılır. Bunların hepsi tiyatrolarla birlikte “sahne sanatları” gibi bir başlık altında bir arada düşünülebilir; ancak Osmanlı kültürünün geleneksel boyutları olarak gösterebileceğimiz bu türler yazılı değil, sözlü edebiyat ürünleridir. 

Yazılı bir edebiyat türü olan tiyatro, 19. yüzyıldaki Batılılaşma hareketleriyle birlikte Osmanlı kültürüne dahil olmaya başlar. Avrupa’da üretilen tiyatro eserlerinin Osmanlı Devleti’ndeki ilk hedef kitlesi de Avrupalılar olur. Farklı sebeplerle Osmanlı topraklarında bulunan yabancılar, kültürlerinin bir parçası olan tiyatroyu Osmanlı Devleti’ne getiren ilk kişiler olur. Bu nedenle; ilk tiyatrolar da çoğu zaman ya yabancı ülkelerin elçiliklerinde, ya da yabancıların yoğun olarak yaşadığı bölgelerde kurulur. 


Osmanlı Devleti'nde ilk tiyatrolar nerede ve ne amaçla kurulmuştu?

Yabancılar için kurulan tiyatrolar ve elçilikler haricinde Osmanlı Devleti’nde tiyatroların ilk kez sergilendiği yerlerden bir tanesi de saraylar olur. II. Mahmud’un saltanatından (1808 - 1838) itibaren Batılılaşmayı resmi bir devlet politikası olarak benimseyen Osmanlı padişahları, Avrupa’da da olduğu gibi kendi saraylarına devlet yöneticileri ve onların davetlileri için tiyatro eserleri sergilenebilecek salonlar inşa ettirir. Bunun güzel bir örneği, yapımı 1856 yılında tamamlanan Dolmabahçe Sarayı’dır. Padişah Abdülmecid’in isteğiyle 1859 yılında - henüz hiç Türkçe tiyatro eseri yazılmamış ve sergilenmemişken - buraya bir tiyatro binası yaptırır. II. Abdülhamid tarafından kullanılan Yıldız Sarayı’nda da benzer şekilde tiyatro ve opera eserlerinin sergilenmesi için ayrı bir bölüm bulunur. 

Yabancı dilde tiyatroların sergilenmesi ile başlayan bu süreç, Türkçeye çevrilen eserlerle devam eder. 1800’lerin ikinci yarısından itibaren tiyatro, yavaş yavaş sadece yabancılara ve yabancı dil bilenlere hitap eden bir alan olmaktan çıkar. Yabancı eserlerin Türkçeye çevrilmeye başlanması ile tiyatro halkın diğer kesimlerine de ulaşmaya başlar. 


Bu dönemin önemli tiyatrolardan bir tanesi, günümüzde hala yaygın olarak tanınan Güllü Agop tarafından kurulur. Güllü Agop’un tiyatrosu, pek çok Türk sanatçının sahneye çıkması ve pek çok önemli eserin Türkçeye çevirilerek sahnelenmesi açısından büyük önem taşır. 

Yukarıda da ifade edildiği gibi doğrudan Türkçe olarak yazılan tiyatroların tarihi 1860 yılında Şinasi tarafından kaleme alınan Şair Evlenmesi ile başlar. Her ne kadar bundan önce yazıldığı düşünülen tiyatro eserleri bulunsa da Şinasi’nin eseri yayımlanan ve dolayısıyla ne zaman yazıldığını kesin olarak tespit edebileceğimiz ilk eserdir. 

Her ne kadar Şinasi, Şair Evlenmesi ile Türk edebiyatının önemli bir ilkini kaleme almış olsa da Türkçe tiyatro eserlerinin sergilenmesi 1873 yılında, bu eserden on üç yıl sonra gerçekleşir. Namık Kemal tarafından yazılan Vatan yahut Silistre, Türkçe olarak yazılıp sahnelenen ilk eser olur. 




1870’li yıllardan sonra pek çok Türkçe tiyatro eseri farklı yerlerde sahnelenmeye başlanır ve Avrupa’dan gelen tiyatro Türk edebiyatının ve kültürünün önemli bir parçası haline gelir.

canlı bahis siteleri rulet siteleri bahis siteleri yeni giris casino siteleri bahis siteleri free spin veren siteler casino siteleri deneme bonusu bahis siteleri canlı casino siteleri slot siteleri grandpashabet betwoon