Hayır... Adalet Ağaoğlu

Dar Zamanlar
Aydın İntiharları ve Geleceğin Başkaldırısı
Edebi Arka Plan
Adalet Ağaoğlu

Hayır…, kendi içinde bir roman olarak okunabilecek olsa da, aslında Adalet Ağaoğlu’nun Ölmeye Yatmak ve Bir Düğün Gecesi romanlarıyla bir üçleme oluşturur. Hayır…’ı okumadan önce bu iki romanı okumak veya en azından bu romanlarda yaşananlar hakkında bilgi sahibi olmak, romanı okurken alacağınız keyfi de arttırabilir.
 
Bu bölümde, Hayır…’a doğrudan bağlanan noktaları üzerinden bu iki romanı kısaca hatırlatmaya çalışacağız. Eğer bu romanları okumayı düşünüyorsanız, aşağıdaki bölümü okumamanızı tavsiye ederiz.
 
Hayır…’ın ana karakteri Aysel, karşımıza ilk olarak Adalet Ağaoğlu’nun ve Dar Zamanlar’ın ilk romanı olan Ölmeye Yatmak romanında çıkar. Aysel, kocası Ömer’i öğrencilerden biri olan Engin ile aldatmıştır. Bunun da etkisiyle, bir otel odasında intihar etmeye karar verir, fakat aldığı ilaçları kusarak “başarısız” olur. Hayır…, Aysel’i bu olaylardan yıllar sonra, yaşlı bir kadın olarak tekrar merkeze koyar.
 
Romanın ikinci bölümü “Akşamüstü”nde ise, merkeze yerleştirilen karakter Engin olur. Engin, yaşadıklarının üzerinden yıllar geçse de, Aysel’i unutamamış, onu derin hislerle sevmeye devam etmiştir. Engin’e ayrılan bölüm, Aysel ile Engin’in yıllar sonra Avrupa’da karşılaştığı günü ve Engin’in Aysel’i telefonla arama çabasını konu alır.
 
Bu romanda büyük rol oynamamalarına rağmen karşımıza çıkan Ömer, Tezel ve Ayşen ise, Bir Düğün Gecesi’nin ana karakterleridir. Bu roman, Aysel’in yeğeni Ayşen’in düğününü konu alır, ancak Aysel romanda fazla gözükmez. Ailesinden büyük ölçüde kopmuş olan Aysel, Ayşen’in düğününe gitmeyi reddeder.
 
Bir Düğün Gecesi’nin merkezinde, Aysel’in kocası Ömer ve kız kardeşi Tezel vardır. Ömer, Aysel ile evli olmasına karşın, gelin Ayşen ile arasındaki hisleri gizlemez. Hayatta hiçbir şeye inanmayan, her şeyi boş ve anlamsız olarak gören Tezel ise, kendisi için korkunç olan bu düğün macerasını içki içerek atlatmaya çalışır.
 
Tezel, Ayşen ve Ömer Hayır…’da doğrudan karşımıza çıkmaz. Ancak Aysel, sık sık bu karakterler hakkında düşüncelerini paylaştığı için, onların akıbeti de dolaylı olarak okuyucuya ulaştırılır. Ömer ile Aysel, Hayır…’ın başladığı noktada boşanmıştır: Ömer, kocası Ercan’dan ayrılan Ayşen ile bir ilişki yaşamış, ondan bir çocuğu olmuştur. Tezel ise, romanın başındaki mektuplardan anladığımız kadarıyla, İspanya’ya yerleşmiş, burada yeni bir hayat kurmuştur. 
Romandaki önemli motiflerden bir tanesi, ana karakter Aysel Dereli’nin üzerinde çalıştığı son akademik makale “Aydın İntiharları ve Geleceğin Başkaldırısı” olur. Aysel roman boyunca sık sık bu makale üzerine düşünür, hatta belli noktalarda bu makaleden parçalar doğrudan okuyucuya sunulur.
 
Makalenin ilginç boyutlarından bir tanesi, intihar eden aydınları inceleyen Aysel’in yalnızca gerçek hayattaki aydınlarla değil, aynı zamanda kurmaca karakterlerle de ilgilenmesidir. Romanın henüz beşinci sayfasında karşımıza çıkan bu alıntı, roman boyunca devam edecek göndermelerin de zeminini hazırlar:
 
“(…) ben, tarihteki bütün aydın intiharlarını, hatta aydın olsun olmasın, düşünsel bir eylemi bulunsun bulunmasın, intihar etmiş bütün roman kahramanlarını ele alıyorum, çünkü nihayet onlar da roman yazarının düşünsel eyleminin birer sonucudurlar. Kısacası, Kleist, Zweig, Woolf, Yesenin, Mayakovski, Van Gogh, Beşir Fuat, Cem Sar ve daha birçoklarıyla birlikte Kirillov’u, sonra tabii Stavrogin’i, Anna Karenina’yı, işte ne bileyim, Emma Bovary’yi, bizim Bihterimizi (sic), daha ayrı bir konumda olmak üzere Turgut Özbenimizi (sic) (…) bir anlamda Mersault’yu, Zebercet’i (…) bir anlamda da Antigone’yi, hem de Edward Bond’un Early Morning oyunundaki çağdaş kahramanı göz önünde tutarak, bütün bu kişilerin değişik zamanlarda, farklı koşullar altında, çeşitli düşüncelerle çeşitli biçimlerdeki intiharlarını araştırıyorum.”[1]
 
Aysel’in üzerine çalıştığı bu kişi ve karakterlerin kim olduğunu anlamak, romanı daha iyi anlamayı ve kitap boyunca sık sık yapılan göndermeleri daha rahat çözümlemeyi sağlayabilir.
 

Kişiler

 
Heinrich von Kleist (Alman yazar)
 
Aysel’in intihar çalışmasından söz ederken ilk bahsettiği kişi Heinrich von Kleist olur. 1777 – 1811 yılları arasında yaşayan Alman yazar, 1811 yılında bir süredir ilişki yaşadığı Henriette Vogel ile birlikte intihar eder.
 
Tabancası ile önce Vogel’i vuran Kleist, daha sonra kendisini vurur.
 
Stefan Zweig (Avusturyalı Yazar)
 
1881 – 1942 yılları arasında yaşayan Avusturyalı yazar Stefan Zweig, Aysel’in çalışmasında adı geçen bir başka aydın olur. Günümüzde özellikle Satranç romanıyla çok sık okunmaya devam eden yazar, biyografi, anı, hikaye gibi türlerde de pek çok eser kaleme alır.
 
1930’ların ortasında, Hitler’in gücü ele geçirmesinden sonra Avusturya’dan ayrılan Zweig, 1940’ların başında Brezilya’ya yerleşir. II. Dünya Savaşı’nın devam ettiği günlerde giderek derinleşen bir depresyon nedeniyle Zweig karısı ile birlikte intihar eder.
 
Virginia Woolf (İngiliz Yazar)
 
1882 – 1941 yılları arasında yaşayan İngiliz yazar Virginia Woolf, Mrs. Dalloway, Orlando ve Kendine Ait Bir Oda gibi pek çok önemli metinle hatırlanır. Feminizm düşüncesine en çok katkı yapan düşünürlerden biri olan Woolf, aynı zamanda bilinç akışı tekniğinin yaygınlaşmasında da büyük rol oynar.
 
Bu başarılarına karşın, hayatı boyunca sürekli depresif dönemler geçiren Virginia Woolf, 1941 yılında kendini bir nehre atarak intihar eder.
 
Sergei Yesenin (Rus Şair)
 
1895 – 1925 yılları arasında yaşayan Rus şair Yesenin, hayatı boyunca depresyon ile mücadele eden bir başka aydındır. Dört kere evlenen, kendisini içkiye veren ve öfkeli tavırlarıyla da hatırlanan yazar, otuz yaşında St. Petersburg’daki bir otelde intihar eder.
 
Vladimir Mayakovski (Rus Şair)
 
1893 – 1930 yılları arasında yaşayan Vladimir Mayakovski, Yesenin ile aynı dönemde yaşayan bir başka Rus şairdir. 1917’de gerçekleşen devrimden sonra Sovyetler Birliği’ni destekleyen Mayakovski’nin, kişisel hayatında yaşadığı sorunlar nedeniyle intihar ettiği tahmin edilmektedir.
 
Mayakovski’nin intiharıyla ilgili dikkat çekici bir nokta, onun Yesenin’in intiharından sonra bu tercihe karşı çıkmış olduğu gerçeğidir. Yesenin’in intihar etmesini olumsuz bir şekilde karşılayan Mayakovski, bir süre sonra aynı kaderi kendisi için de seçer.
 
Vincent van Gogh (Hollandalı Ressam)
 
Tüm zamanların en meşhur ressamlarından biri olan Van Gogh, hayatı boyunca başarısızlık ve psikolojik sorunlarla mücadele eder. “Değeri ölümünden sonra anlaşılan” sanatçılar arasında gösterebileceğimiz Van Gogh, yaşadığı günlerde maddi açıdan gelir elde etmekte zorlanır.
 
Bir öfke nöbeti sırasında kulağını kesmek gibi, akli dengesinin yerinde olmadığını gösteren davranışları da olan Van Gogh, 1890 yılında, 37 yaşında kendisini göğsünden vurarak intihar etmeye çalışır. Bu intihar girişimi ilk anda başarısız olur, ancak sanatçı bir süre sonra hayatını kaybeder.
 
Beşir Fuat (Türk Yazar, Çevirmen)
 
1852 – 1887 yılları arasında yaşayan Beşir Fuat, Tanzimat Dönemi aydınlarından bir tanesidir. Edebiyat, çeviri, felsefe gibi alanlarla da uğraşan Beşir Fuat’ın en büyük özelliklerinden bir tanesi ise bilim ve pozitivizme olan inancıdır.
 
Beşir Fuat, otuz beş yaşındayken bileklerini ve boğazını kesip intihar eder. İntiharı oğlunu ve annesini kaybetmesine bağlansa da, kendini öldürme şekli onun yalnızda trajik bir duruma tepki vermenin ötesine geçtiğini gösterir. Beşir Fuat’ın intiharı ile ilgili en çarpıcı nokta, bileklerini kendisini uyuşturduktan sonra, bilinçli bir şekilde kesmesi yapması ve bundan sonra yaşadıklarını kısaca kaleme almaya devam etmesidir.
 
Cem Sar (Türk Hukuk Profesörü, yazar)
 
Aysel’in sıraladığı diğer isimlere göre biraz daha az tanınan bir kişi olsa da, Cem Sar 1971 yılında intihar eden ve o döneme kadar oldukça başarılı olan bir hukuk profesörüdür.
 
Cesare Pavese (İtalyan Şair, Yazar)
 
Yukarıdaki alıntıda ismi yer almasa da, roman boyunca Aysel’in sık sık bahsettiği Cesare Pavesse, 1908 – 1950 yılları arasında yaşamış İtalyan yazar ve şairdir. İtalya’da oldukça popüler olan ve 20. yüzyılın en önemli yazarlarından biri olarak Kabul edilen Pavese, bir otel odasında intihar eder.
 
Antonin Artaud (Fransız Yazar, Oyun Yazarı)
 
1896 – 1948 yıllarında yaşayan Antonin Artaud’nun ismi yukarıdaki alıntıda geçmese de, Aysel aydın intiharları ile ilgili çalışmasında onun ismini de sık sık anar. 20. yüzyılın en önemli oyun yazarlarından biri olan Artaud, hayatı boyunca psikolojik sorunlarla uğraşmış, uzun süre bu hastalıklarından kurtulmak için tedavi görmüş bir adamdır.
 
Van Gohgh’un intiharı ile ilgili yazdığı kitap nedeniyle intihar kavramını üzerine düşündüğünden emin olabildiğimiz Artaud’nun, gerçekten intihar edip etmediği ise bir soru işaretidir. Kanser teşhisi konulduktan sonra, vücuduna aşırı dozda kloralhidrat (uyku getirme özelliği olan, ancak yüksek dozlarda ölümcül olabilen bir ilaç) enjekte ederek hayatını kaybeden Artaud’nun bunu kendini öldürmek için mi, yoksa ağrı ve acılarını dindirmek için mi yaptığı bilinmemektedir.   
 

Karakterler

 
Kirillov (Cinler, Dostoyevski)
 
Kirillov, Dostoyevski’nin önemli romanlarından Cinler’in temel karakterlerinden biri olarak karşımıza çıkar. Varoluşu bir bütün olarak sorgulayan Kirillov, intihar etmeyi insan iradesinin ulaşabileceği en üst nokta olarak görür.
 
Romanın başından beri intihar etmeye kararlı olan, ancak bunu anlık bir mutsuzluğa veya belirli bir olumsuz duruma tepki olarak değil; düşünülmüş, planlanmış bir aksiyon olarak gerçekleştirmeyi hedefleyen Kirillov, romanın sonlarına doğru intihar eder.  
 
Stavrogin (Cinler, Dostoyevski)
 
Cinler romanındaki önemli karakterlerden bir başkası, kitabın en tuhaf karakteri de olarak tanımlanabilecek Stavrogin’dir. İyilik ve kötülüğün insanlık tarafından yaratılmış anlamsız değerler olduğuna inanan Stavrogin, roman boyunca anarşist bir devrimin gerçekleşmesi için çeşitli çalışmalar yürütür.
 
Romanın sonunda, Stavrogin de kendisini asarak intihar eder.
 
Anna Karenina (Anna Karenina, Tolstoy)
 
Hemen altta görebileceğiniz Madame Bovary’den yaklaşık on beş yıl sonra yayımlanan Anna Karenina’da, Tolstoy romana adını veren ana karakteri merkeze koyar. Roman boyunca Vronsky ile ilişkisinde ve sosyal hayatında sorunlar yaşayan Anna, hikayenin sonunda “çareyi” intihar etmekte bulur.
 
Madame Bovary (Madame Bovary, Gustave Flaubert)
 
Yazılmış en meşhur romanlardan biri olan Madame Bovary, Emma Bovary’nin evlilik hayatı dışında yaşadığı ilişkileri konu alır. Romanın sonunda, Emma ödeyemeyeceği büyük bir borç karşısında çaresiz kalır.
 
Hem bu borcu ödeyemeyeceğini bildiği, hem de ilişki yaşadığı iki adam, Léon ve Rodolphe kendisine yardım etmeyi reddettiği için, Emma Bovary romanın sonunda kendisini öldürür.
 
Bihter (Aşk-ı Memnu, Halit Ziya Uşaklıgil)
 
Madame Bovary’den de bir ölçüde etkilenilerek yaratılmış olduğunu söyleyebileceğimiz Bihter, Aşk-ı Memnu romanının ana karakteridir. Adnan Bey ile evli olmasına karşın onun yeğeni Behlül ile yasak bir aşk yaşayan Bihter, bu ilişki ortaya çıkınca intihar eder.
 
Turgut Özben (Tutunamayanlar, Oğuz Atay)
 
Oğuz Atay’ın başyapıtı olarak kabul edilen Tutunamayanlar’ın merkezinde, ana karakter Turgut Özben’in en yakın arkadaşı olan Selim Işık’ın intiharı yer alır. Ancak Adalet Ağaoğlu, Hayır’da Aysel’e bu karakterin değil, doğrudan Turgut Özben’in adını söyletir.
 
Tutunamayanlar’ın sonunda, Turgut Özben’in intihar ettiğini gösteren somut bir bilgi yoktur. Ana karakter, arkadaşının intiharını araştırırken kendisi hakkında keşfettikleriyle yüzleşerek bir trene biner ve “çekip gider”. Bu durum, romanın ilk sayfalarında araştırmasından bahseden Aysel’e de hatırlatılır, ancak o, Turgut Özben’in kendisini öldürmediği fikrini  “alaycı bir bakış savurarak” geçiştirir.[2]
 
 
Zebercet (Anayurt Oteli, Yusuf Atılgan)
 
Zebercet, Türk Edebiyatı’nın en önemli romanlarından biri olarak gösterebileceğimiz Anayurt Oteli’nin ana karakteridir. Anayurt Oteli’nde katiplik yapan Zebercet, hayatını çok kesin olarak belirlediği rutinler içinde yaşayan, zorunda kalmadığı sürece otelin dışına çıkmayan bir adamdır.
 
Roman başladığı sırada Zebercet, otele gelen bir kadına aşık olmuş ve onun geri döneceği gün için hazırlıklar yapmaya başlamıştır. Ancak bu “mutluluk hayali” gerçeğe dönüşmeyince, Zebercet hayatı boyunca içine attığı her şeye boyun eğer, oteli kapatıp içinde çalışan temizlikçi kadını öldürdükten sonra kendini asar.
 
Mersault
 
Albert Camus’nün “Yabancı” romanının ana karakteri olan Mersault, bu listedeki karakterlerin pek çoğunun aksine teknik olarak intihar etmez, bir cinayet işlediği için ölüme mahkum edilir.
 
Ancak romanın başından beri hayatın her boyutuna karşı gösterdiği kayıtsızlık, bu kaderi de bir “intihar” olarak değerlendirmeyi mümkün kılar.
 
Antigone
 
Aysel’in bahsettiği karakterler içinde, modern edebiyatın bir ürünü olmayan tek karakter Antigone olur. Antigone’nin yaratıcısı Antik Yunan’ın en büyük trajedi yazarlarından biri olarak kabul edilen Sophokles’tir. Antigone’nin kökleri, Sophokles’in belki de en meşhur oyunu olan Kral Oedipus’a dayanır.
 
Kral Oedipus’ta, doğduktan sonra ölüme terkedilen Oedipus’un hikayesi anlatılır. Babasını öldürüp annesi ile evleneceği yönünde bir kehanet olan Oedipus, babası Kral Laios tarafından öldürülmesi için bir çobana verilir. Ancak çocuğu öldüremeyen çoban, onu başka bir aileye götürür.
 
Çeşitli olaylar sonucunda, kim olduklarını bilmeden babası Laois’u öldüren Oedipus annesi kraliçe Jocasta ile evlenir ve tahta çıkar. Antigone, Oedipus ile Jocasta’nın çocuklarından bir tanesidir.
 
Sophokles’in Kral Oedipus’tan sonra yaşananları anlattığı trajedilerinde önemli rol oynayan Antigone, kendi adını taşıyan oyunun sonunda intihar eder.
 
[1] s.  5 - 6
[2] s. 6
Hayır…’ı okurken fark edilecek temel noktalardan bir tanesi, Adalet Ağaoğlu’nun bu romanda “klasik roman yapısından” fazlasıyla uzaklaştığı ve ortaya kurgu açısından son derece farklı bir eser koyduğu gerçeğidir.
 
Bu eseri okumadan, aşağıdaki edebi kavramların ne ifade ettiğini bilmek faydalı olabilir:
 
Bilinç Akışı
 
Doğrusal Zaman ve Farklı Zaman Kullanımları
 
Adalet Ağaoğlu, bu romanda hem bilinç akışını çok daha ileriye götürerek, hem de doğrusal zaman kullanımını neredeyse tamamen ortadan kaldırarak yazar. Bu konuda daha detaylı bilgiler için, yukarıdaki yazılara göz atabilir, Analiz bölümünde kurgu alt başlığına bakabilirsiniz.
 
Klasik Roman Yapısı
 
Bu edebi tekniklerin Hayır…’da tam olarak nasıl kullanıldığını daha detaylı bir şekilde “Kurgu, Dil ve Anlatı Üslubu” bölümlerinden takip edebilirsiniz.
 
 

 
Hayır…’da artık yaşlı bir kadın olan Aysel Dereli’nin hayatıyla ilgili ironik durumlardan bir tanesi, yaptığı akademik çalışmalardan bir tanesinin kendisine kamuoyu önünde hem gurur, hem de utanç yaşatmış olmasıdır. Romanın ana karakterinin “İnsanlarda ve Toplumlarda Boş Alanların Kullanımı” isimli makalesi, üniversiteden atıldığı yıllarda bir “hırsızlık” suçlamasına yol açar.
 
Gazetede çıkan yalan haberlere göre, Aysel üniversiteden ayrılmadan önce bazı belgeleri gizlice kaçırmış, daha sonra da bu belgeleri kendi özgün çalışması olarak yayınlamaya çalışmıştır. Aysel’in korkunç bir resmi ile birlikte sunulan bu haberler, onun hayatındaki büyük üzüntü kaynaklarından bir tanesi haline gelir.
 
Ancak aynı makale, kendisine yurt dışında verilen bir araştırma ödülü de kazandırır. Kendisini bu dosya nedeniyle hırsızlıkla, sahtekarlıkla suçlayan gazeteler, bu sefer de Türk bir araştırmacının yurt dışında ödül alması nedeniyle onu ülkenin gurur kaynağı ilan eder.[1]
 
Bu tuhaf durumun, Aysel Dereli’nin pek çok boyutu gibi, Adalet Ağaoğlu’nun kendi hayatından bazı izler taşıdığı öne sürülebilir. Yazar, Dar Zamanlar serisindeki bir önceki romanı Bir Düğün Gecesi nedeniyle, benzer suçlama ve övgülerle karşı karşıya kalmıştır.
 
Adalet Ağaoğlu’nun en çok sevilen romanlarından biri olan Bir Düğün Gecesi, ona pek çok eleştirmenin övgüsünü ve çeşitli edebiyat ödüllerini kazandırır. Ancak yazar için bir “gurur” kaynağı olması gereken bu roman, aynı zamanda hayatının zor bir sürecine de yol açar: Bir Düğün Gecesi, yazılan bir inceleme yazısı ile, İngiliz yazar Aldous Huxley’in Ses Sese Karşı kitabından intihal yapmakla suçlanır.
 
Türk Edebiyat dünyasını bir süre meşgul eden bu suçlamaların sonunda, edebiyat çevrelerinin büyük bölümü ortada böyle bir durum olmadığı kanısında hemfikir olurlar. Fakat bu süreç, tabi ki, yazarı yıpratan ve oldukça uzun süren bir dönem olur. Konu hakkında yapılmış daha detaylı bir çalışma için, aşağıdaki link faydalı olabilir:
 
http://turkoloji.cu.edu.tr/YENI%20TURK%20EDEBIYATI/macit_balik_sahtekarlik_suclamasi.pdf
 
Aysel’in kendisine yönlendirilen suçlamalar sonrasında yaşadığı hisler, bu açıdan doğrudan Adalet Ağaoğlu’nun hayatına bağlanabilir.
 
[1] s. 135
canlı bahis siteleri rulet siteleri bahis siteleri yeni giris casino siteleri bahis siteleri free spin veren siteler casino siteleri deneme bonusu bahis siteleri canlı casino siteleri slot siteleri grandpashabet betwoon