Medarı Maişet Motoru Sait Faik Abasıyanık

Karakterlere Genel Bakış
Melek
Hikmet
Fahri

Arka Plan bölümünde de kısaca değindiğimiz gibi, bu romandaki karakterlerin pek çoğu, Sait Faik’in genel yazarlık anlayışı ile paralel karakterler olarak tanımlanabilir. Ali Rıza, Hikmet, Melek gibi ana karakterlere bakıldığında, kendileri için zor bir dünyada hayatta kalmaya çalışan insanlar görülür.
 
Bu insanların günlük hayatlarına devam etmelerini sağlayan en önemli noktalardan bir tanesi, gelecekte işlerin daha iyi olacağına yönelik bir inançtır. Yaşamını zorluk ve yoksulluk içinde geçiren Ali Rıza, kendisinden “umudu kesmiş”, kendisini alkole vermiş bir karakter gibi gözükse de, kızı Melek’in açacağı berber dükkanının kendisini kurtaracağını düşünür. Hikmet, geçim sıkıntıları içinde bile, diğer balıkçıların “balık çıksın çıkmasın, satılsın satılmasın"1 ümidin her zaman var olduğu yönündeki düşüncelerine katılır.
 
Romanın sonunda bu görüşün halen var olup olmadığı ise tartışılabilir. Ali Rıza’nın, Alıntılar bölümünde daha detaylı okuyabileceğiniz, “yağlı direk” örneği, bir anlamda onların hayattaki tek değerli şeylerini, umutlarını, kaybettikleri yönünde bir açıklama olarak da okunabilir.2
 
Balıkçılık, hamallık, çaycılık gibi işlerle geçim sağlamaya çalışan bu karakterler, Sait Faik eserleriyle özdeşleşen karakter türleriyle de büyük ölçüde doğru orantılıdır.
 
Romanını farklı ve birbiriyle her zaman örtüşmeyen bölümler üzerinden kuran Sait Faik’in karakterleri, roman kişileri olarak tutarlı ve düzenli bir gelişim içinde yer almazlar. Bu durumun somut kanıtlarından bir tanesi, romanın dördüncü bölümünün ilk baskısında, ana karakterlerden biri olan Fahri’nin isminin Necmi olarak yazılmış olmasıdır.3 Daha sonraki baskılarda düzeltilen bu yanlış, Sait Faik’in romanını yazarken bu karakterlerin bireysel detaylarını fazla ön plana çıkarmayı düşünmediğini gösterir niteliktedir. 
 
Dipnotlar

s. 29
s. 201
3 s. 161
 
Romanın ana karakterlerinden biri olan Melek, iki farklı açıdan değerlendirilebilir.
 
Burgazada’da, babası Ali Rıza ile birlikte kaldığı dönemde, Melek babasının etkisinden asla çıkamayacak bir karakter olarak kurgulanır. Ali Rıza, “hür fikirli babanın kızına berber dükkanı açması” kisvesi altında, düzenli olarak kendisine para sağlayacak bir gelir kapısı oluşturmaya çalışır. Bu anlamda, Melek’in varlığı, hayattaki hedefi, çalışma düzeni, tamamen babasına odaklı şekilde gelişir.
 
Melek’in karakteri ile ilgili okuyucuya detaylı bilgi veren pasajlardan bir tanesi, Dimitro’nun yılbaşı yemeğinde sunulur. Burada, kendisiyle hiçbir bağlantısı olmayan insanlarla birlikte bulunduğunu hisseden Melek, “kendisini en yakın dostları içinde yapayalnız” bulur.1
 
Aynı sayfanın devamında, edebiyatta sık görülen bir yabancılaşma portresi çizen Melek’in, bu hisleri ilerleyen sayfalarda daha detaylı olarak ele alınmaz. Ancak Melek, ilerleyen sayfalarda, hem Fahri ile ilişkisinde, hem de daha sonra İstanbul’a kaçtığında, buraya ait olmadığını, daha doğrusu, bir şekilde buradan gitmesi gerektiğini bildiğini gösterir şekilde davranır.
 
Fahri ile olan ilişkisinde, yanlış bir şey yapmadığı, hatta ateşler içinde yatan bir adama yardım ettiği halde, toplum tarafından şiddetle yargılanan Melek, bu vesile ile dükkanını paramparça eden babasından kurtulur. İstanbul’a gittikten sonra romanın odak noktasından ayrılan Melek’in, bu süreçte babasına tepki vermemesi de, açılması için büyük çaba sarf edilen berber dükkanının artık ona fazla bir şey ifade etmediğini kanıtlar.
 
Melek’in, hayatta bağımsız olabilmesi için, bir şekilde babasından kurtulması gerekir ve roman sonundaki akıbeti belli olmasa da, en azından bunu başardığı söylenebilir. 
Dipnotlar

s. 38
s. 201
3 s. 161
 
Romanın bir başka önemli karakteri olan Hikmet, Ali Rıza’nın yıllar önce evlat edindiği, balıkçılık yaparak hayatını kazanmaya çalışan bir karakter olarak resmedilir. Hikmet dürüst, iyi niyetli, hatta bir ölçüde “romantik” bir karakter olarak tanımlanabilir.

Ali Rıza, ailesiyle birlikte Kaşıkadası’na yerleştiğinde, bunun anlatı açısından en önemli sonucu Hikmet’in burada geçirdiği çocukluk yıllarını hatırlaması olur. Burada arkadaşları Mücahit, Odisiya ve İdris’le hayallerle dolu oyunlar oynayan, kendisini Robinson Crusoe ile karşılaştıran Hikmet, Kaşıkadası’nı özlemle hatırlar. Çünkü bir sonraki sene, bu oyunları oynayan arkadaşları büyümüş, maceracı oyunlar yerine kızlarla, diğer arkadaşlarıyla ilgilenmeye başlamıştır. Bu oyunlar, onlar için “geçen sene yaptıkları aptallıklar”, hatta daha da kötüsü, bahsetmekten bile utanılacak şeyler haline gelmiştir.1

Romanın üçüncü bölümünde, Fahri ile Melek’in yakınlaşmasının ardından, yazar Hikmet’in de Melek’e karşı duygular beslediğini ima eder. Melek’in Fahri ile nişanlanmak istediğini öğrenince adadan ayrılıp Kaşıkadası’na yerleşen, burada bekçilik yapmaya başlayan Hikmet, insanlardan uzakta, yalnız bir hayat yaşamaya çalışır.
 
Bu tercihini ve hayattan umut kesişini anlatan cümlelerden bir tanesi, Kaşıkadası’ndaki ilk yalnız ayından sonra paylaşılır:
 
“Şimdi insanları daha iyi anlıyordu. Onları oldukları gibi değil, olmaları lazım gerektiği gibi sevdiğini anlamıştı.”2
 
Hikmet’in insanlarla ilgili bu düşünceleri, İstanbul’da tanıdığı kimsesiz, işsiz insanları Kaşıkadası’nda kendisiyle yaşamaları için toplamasında da görülebilir. Burada insanlarla dolu, yeni bir sosyal çevre yaratmayı düşünen, hatta belki çocukluğundaki keyifli anıları bir kez daha oluşturmayı hayal eden Hikmet, romanın sonunda yaşananlarla bu hayalinin ne kadar yanlış gittiğini de görmüş olur.  
Dipnotlar

s. 59
s. 172
 
Medarı Maişet Motoru’nda, hikayedeki diğer karakterlerden ve Sait Faik’in eserlerinde genellikle konu aldığı kişilerden “farklı” ele alınan tek önemli karakter Fahri olur. İstanbul’da, Maçka’da yaşayan iyi halli bir ailenin oğlu olan Fahri, edebiyat fakültesinde okuyan bir üniversite öğrencisidir.
 
Romandaki diğer karakterlerin aksine geçim sıkıntısı olmayan Fahri; romanın ikinci bölümünde odak noktasına yerleştirilir. Üçüncü bölümde hastalanan ve daha çok Melek ile ilişkisi açısından ele alınan, dördüncü bölümün ise hemen başında hayatını kaybeden Fahri, okuyucuya gerçek anlamda yalnızca ikinci bölümde sunulur.
 
Burada, henüz hayatta tam olarak ne yapmak istediğini bilmeyen bir kişi gibi gözüken Fahri, ikinci bölümün sonlarına doğru, sıradan bir işte , "şu veya bu şekilde çalışmasına imkan olmadığını” anlar ve kesinlikle üniversiteden ayrılmaya karar verir.1 Hayatını artık yalnızca kendi keyfi için okumaya ayıracağını düşünen Fahri, bir süre amcasının yaşadığı kasabada bir arsa alıp burada basit bir hayat sürmenin hayallerini kurar. Özellikle burada arkadaş olduğu Fahrettin Asım’ın görüşleri, onu fazlasıyla etkiler.
 
Maddi ve sosyal statü açısından diğer karakterlerden ayrılan Fahri’nin, hayatta umduğu ve beklediği koşullara ulaşamaması da tamamen başka bir şekilde olur. Hastalığı sonucunda hayatını kaybeden Fahri, romanın son bölümlerinde hiç rol oynamaz. 
Dipnotlar

s. 112
canlı bahis siteleri rulet siteleri bahis siteleri yeni giris casino siteleri bahis siteleri free spin veren siteler casino siteleri deneme bonusu bahis siteleri canlı casino siteleri slot siteleri grandpashabet betwoon