Beyaz Kale Orhan Pamuk

Özet
Detaylı Özet
Ana Hatlar



Hoca ile Venedikli arasındaki konuşmalar, bu iki karakter arasındaki ilişki ve romanın karmaşık kurgusu, Beyaz Kale'yi bir özetle değerlendirmeyi güç hale getirir. 


Kendi şehrinden gemiyle Napoli’ye giden, mühendislik ve bilimle ilgilenen bir Venedikli, Türkler tarafından esir alınıp İstanbul’a getirilir. Hastalığını iyileştirdiği için bir paşanın gözüne giren Venedikli, Paşa tarafından fiziksel olarak kendisine tıpatıp benzeyen “Hoca”ya armağan edilir.

Gerçek ismi açıklanmayan Hoca da, Venedikli gibi bilimle, özellikle astronomi ile ilgilenmekte, felsefi sorularla kendisini ve etrafını anlamaya çalışmaktadır. Ancak, etrafındaki herkesi aptal olarak gören hocanın bilimsel çalışmaları bir türlü sonuca ulaşmaz.
 

Venedikli ile çeşitli ortak projeler üreten Hoca, onunla tuhaf bir efendi – köle ilişkisi ve arkadaşlık kurar. Birlikte kendilerini tanımaya, alternatif astronomi teorileri üretmeye ve kusursuz bir namaz saati tasarlamaya çalışırlar. Bu sırada Hoca, yapmak zorunda bırakıldığı kehanetlerin tutmasıyla Padişah’ın da gözüne girmeye başlar. Ancak bir türlü onun üzerinde istediği kadar etki sahibi olamaz.
 

İstanbul’da çıkan bir veba salgını, Hoca’nın aradığı fırsat haline gelir. Venedikli önce bu hastalıktan korkup Heybeliada’ya kaçsa da, Padişah’ın yardım talebi Hoca’nın onu bulup geri getirmesine yol açar. Çeşitli bilimsel ve istatistiksel çalışmalar yapan ikili, vebanın önünü kesip duracağı tarihi bilmeyi başarırlar.
 

Bunun üzerine müneccimbaşı unvanını alan Hoca, padişaha iyice yaklaşıp ondan hayalini kurduğu durdurulamaz bir silah yapmak için yetki ister. Bu silahın yapımına onay verilince, Hoca eve kapanıp buluşuyla uğraşır, Venedikli ise onun yerine saraya gidip keyif ve eğlence içinde bir hayat sürmeye başlar.  
 

Fakat, altı yıllık uğraşa ve bir servete mal olan silah, savaşta büyük bir başarısızlık yaşar. Bu durumdan kaçmak için Hoca, Venedikli ile yer değiştirip onun kimliğini üstlenir, Venedikli ise Hoca rolünde İstanbul’a döner, evlenip dört çocuğu ile birlikte Gebze’ye yerleşir.



Hoca ile Venedikli arasındaki konuşmalar, bu iki karakter arasındaki ilişki ve romanın karmaşık kurgusu, Beyaz Kale'yi bir özetle değerlendirmeyi güç hale getirir. 

Giriş
 

Beyaz Kale, klasik romanlardan beklenmeyecek bir şekilde, kurgusal bir önsöz ile başlar. Tarihçi Faruk Darvınoğlu, Gebze arşivlerinde ilk anda ilgisini çeken bir elyazması bulmuş ve belgenin anlattığı hikayeden etkilenmiştir.
 

Bu hikayeyi etrafındaki insanlarla paylaşan ve çalıştığı ansiklopediye dahil etmeye çalışan Faruk, bu çabalarından bir sonuç elde edemez ve hikayeyi günümüz Türkçesine çevirerek kendisi yayımlamaya karar verir.
 

Okuyacağımız “Beyaz Kale” romanı, aslında Gebze arşivlerinde bulunan bu hayal ürünü belgedir.

1


Romanının Venedikli anlatıcısının da içinde bulunduğu bir gemi, Napoli’ye giderken Türklerin baskınına uğrar. Tayfanın bir kısmı öldürülürken, hekim olduğu yalanını söyleyen ve Türkleri işe yarar bir adam olduğuna inandıran Venedikli esir alınır.


İstanbul’a getirildikten sonra zindana atılan ve ağır işlerde çalıştırılan Venedikli, yine “hekimliği” sayesinde nefes darlığı çeken Sadık Paşa’nın huzuruna çıkarılır ve hazırladığı ilaçlar ile onu iyileştirir. Bu sayede zindanda daha iyi muamele görmeye, zaman zaman Paşa’nın evine davet edilmeye başlar.


Bu ziyaretlerden birinde, “Hoca” olarak hitap edilen biri ile tanıştırılır, ancak bu adamın yüzünü gördüğünde büyük bir korku yaşar.


2


Venediklinin yaşadığı korkunun sebebi, Hoca’nın kendisine ikizi olacak kadar benzemesidir. Bu benzerliğin şokunu atlatan Venedikli, Paşa’nın oğlu için yapılacak düğünde bir havai fişek gösterisi düzenleneceğini ve bu gösteriyi kendisinin Hoca’yla birlikte hazırlayacağını öğrenir.


Bu çalışmalar sırasında tanışmaya başlayan, birbirlerini küçümsemelerine karşın astronomi sohbetleri yapan Hoca ve Venedikli, gösteriyi büyük bir başarıyla tamamlar ve Venedikli zindana geri döner.

Bunun ardından dinini değiştirmesi yönündeki baskıların artması, Venedikliyi ciddi anlamda endişelendirir. Fakat bir celladın gelmesiyle somutlaştırılan “ya Müslümanlık, ya idam” tehdidinin bir blöf olduğu ortaya çıkar ve bunu reddeden Venedikli hediye olarak Hoca’ya verilir.


Etrafındaki herkesin aptallığına ikna olmuş şekilde yaşayan Hoca’nın Venedikli’yle bir “efendi – köle” ilişkisi yaşaması da bu gelişmenin ardından başlar. Astronomi çalışmalarına kaldıkları yerden devam eden Hoca ve Venedikli, aynı zamanda namaz saatlerini kusursuz olarak gösterecek bir saat yapma fikri üzerinde dururlar.
 

3

Ancak, bu saat fikri Paşa’nın ilgisini çekmez. Ona göre, ikili zamanlarını böyle faydasız uğraşlarla değil, Osmanlı’yı düşmanları karşısında yenilmez kılacak bir silah gibi gerekli icatlar için harcamalıdır.
 

Hoca, bu düşüncelere sinirlense de, Paşa vasıtasıyla çocuk padişah IV. Mehmet’in huzuruna çıkma fırsatı bulur. Ona bilimsel çalışmalarını anlatmaya çalışan Hoca, padişahın fazla ilgisini çekemez, ancak aslanlarıyla ilgili yarım ağızla yaptığı kehanetleri doğru çıkınca, sultanın gözüne girmeyi başarır.
 

Ancak bu durum bile, insanların aptallığına karşı öfkesini dindirmez.
 

4
 

Müneccimbaşı Hüseyin Efendi’nin ölümüyle başlayan dördüncü bölüm, Hoca’nın farklı uğraşlarına yoğunlaşır. Hüseyin Efendi’nin tüm belgelerini satın almayı başaran Hoca, hayvanlarla ilgili çalışmalar yapmakla ilgilenir.
 

Bu sırada, Padişah’a yaptığı başka kehanetler de tutunca, Hoca bir kez daha IV. Mehmet’in yanına gider ve kendisine Gebze’de bir dirlik verildiğini öğrenir. Bununla ilgilenmek için bölgeye giden Hoca ve Venedikli, bir an için astronomi ile ilgili bilgilerini buradaki insanlarla da paylaşmaya çalışır, ancak Gebzelilerin bağnazlıkları onları evlerine geri dönmek zorunda bırakır.
 

Bundan sonra, Venediklinin “yaşadıkları en kötü üç yıl” olarak tanımladığı süreç başlar.
 

Hoca’nın “Ben neden benim?” şeklinde bir soru sormasıyla, Venediklinin evde yaşadığı “rahat ve tembel kölelik hayatı” da sona erer.
 

5
 

Hoca, bu sorunun ardından Venedikliyi kendi hayatı ile ilgili yazılar yazmaya zorlar. Bir yandan yazılan yazıların aradığı “kimlik” sorusunun cevabı olmadığını söylese de, diğer yandan Venediklinin hatıralarını okumak hoşuna gider ve sürekli yeni yazılar ister.
 

Bu arayışta cevabı bulamadıkça sinirlenen Hoca, Venedikliyi cezalandırmaya, kendisi de oturup yazılar yazmaya başlar. Venediklinin Hoca için yaptırdığı masanın başına oturup birlikte yazılar yazmak günlük bir uğraşları, hatta takıntıları haline gelir, ancak hiçbir yazı sorularının cevabını tam olarak veremez.
 

Umutsuzluk içinde bu çabayı sürdürürken, ilgilendikleri “felsefi” konudan çok daha dünyevi bir olay hayatlarını tamamen değiştirir: İstanbul’da büyük bir veba salgını başlamıştır.
 

6
 

Venedikli, geldiği coğrafya ve hastalık hakkında bildikleri nedeniyle, salgınından çok korkar. Hastalığın Allah’ın takdiri olduğu yönündeki genel kanıyı destekleyen Hoca ise, vebadan korkmadığını söylemekte, bütün gün dışarıda gezdikten sonra ellerini Venediklinin üstüne sürerek onu korkutmaktadır.
 

Ancak, mahallede bir rutin olarak devam eden Hoca’yı evlendirme çabalarının sonuncusu, normalde bunları fazla ciddiye almayan Hoca’yı da sinirlendirir. Yaptığı tuhaf deneyler ve garip ilgi alanları nedeniyle, mahalleli Hoca’nın delirdiğini, hatta vebanın onun suçu olduğunu düşünmeye başlamıştır.
 

Bunun üstüne bir de vücudunda bir çıban keşfedince, Hoca’nın “korkusuz” tavrı iyiden iyiye değişir. Kendisine tıpatıp benzeyen Venedikliyi de soyunmaya zorlayıp üzerinde çıban arayan Hoca, bir böcek ısırığı olduğunu düşünmeye çalıştığı çıbanıyla kölesini korkutmaya devam eder.
 

Sonunda veba korkusuna ve bu konudaki eziyete dayanamayan Venedikli, eşyalarını toplar ve Hoca uyurken evden kaçar.
 

7
 

Bir kayıkçıya kayda değer miktarda para vererek Heybeliada’ya giden Venedikli, kısa süreliğine burada bir balıkçının yanında yaşar. Rahat yaşantısına ve özgürlük umutlarına karşın, Hoca ile geçirdiği günleri ve birlikte yaptıkları çalışmaları unutamamaktadır.
 

Bir gün uyanıp Hoca’yı karşısında gördüğünde, bu anılar da yeniden somutlaşmış olur. Venedikliyi alıp eve geri dönen Hoca, onun Heybeliada’da olduğunu başından beri bildiğini, şimdi yardıma ihtiyacı olduğu için onu geri getirdiğini açıklar. Zira padişah, bitmek bilmeyen veba salgınından yılıp Hoca’yı huzuruna çağırmış, ona salgın hastalığın ne zaman biteceğini sormuştur.
 

Venedikli ve Hoca, bu konuda ciddi ve bilimsel bir çalışma yapar, saraydaki belli kesimlerin itirazına rağmen, şehirdeki sosyal hayatı yavaşlatarak hastalığın yayılmasını durdurmaya çalışırlar. Aynı zamanda, mahalle mahalle ölü sayılarını inceleyip, hastalığın İstanbul’u ne zaman terk edeceğini de istatistiksel olarak hesaplarlar.
 

Uzun bir çabanın sonunda, bu yönde aldıkları önlemler ve yaptıkları çalışmalar sonuç verir ve Hoca padişahın gözünde büyük bir kahraman haline gelir. Yorucu çalışmaları ve başarılı tahmini ona padişaha son derece yakın bir şekilde çalışacağı “başmüneccimlik” unvanını da getirir.
 

8
 

Sonunda yıllardır hayalini kurduğu şeyi gerçekleştirip padişaha yakın bir adam haline gelen Hoca, uzun süre bu durumun zafer sarhoşluğundan kurtulamaz. Saray hayatının yoğunluğu nedeniyle, Venedikliyle daha az zaman geçirmeye, onu fazla görmemeye başlar. Venedikli, tuhaf bir şekilde bu duruma üzüldüğünü, bir masanın başına oturup birlikte çalıştıkları günleri özlediğini fark eder.
 

Ancak Hoca bu durumun farkında değildir. Onun canını sıkan tek nokta, padişah üzerinde etki sahibi olmasına karşın henüz hayalini kurduğu projelere başlama yetkisi alamamış olmasıdır.
 

Bu konuyu hızlandırmak için, Venedikli ile oturup padişaha uzun ve güzel bir risale yazar. Venediklinin Hoca’yla yazdıkları en güzel metin olarak tanımladığı bu çalışma, padişahı ikna eder ve padişah onların hayalini kurdukları silah üzerinde çalışmalarına izin verir.
 

9                                                          

Silah çalışmaları, birkaç tasarım ve deneme ile başlar. Bu çabanın önemli sonuçlarından bir tanesi, Venediklinin de padişahın huzuruna çıkmaya başlaması olur. Ancak padişahın bir taklitçi çağırıp, Hoca ile Venedikliyi taklit ettirmesi, Hoca’nın gururunu incitir ve o özel durumlar haricinde saraya gitmeyip silahı üzerinde çalışma kararı alır.
 

Bunun üzerine, Hoca ve Venedikli, bir anlamda, rollerini değiştirmiş olur. Hoca, Venedikli yerine evde kalıp çalışırken, Venedikli padişahın yanına, saray eğlencelerine katılmaya başlar. Bu durum, onun kısa sürede kendini eğlence hayatına kaptırmasına yol açar.
 

Bu sırada Hoca, takıntılı çalışması ile bir cami büyüklüğündeki silahı tamamlamayı başarır.
 

10

Venediklinin, Padişah’ın İstanbul’dan ayrılmasından sonra yavaşlayan eğlence hayatı, Edirne’den sefere çağrılmalarıyla birlikte tamamen sona erer. Devasa ve hantal silahlarını da yanlarına alarak Edirne’ye giden Hoca ve Venedikli, bir süre seferin gerçekleşmeyeceğini düşünürler, ancak sefer için zor bir zaman olan Eylül ayında Edirne’den harekete geçilir.
 

Bu sırada Hoca, silah ve seferden çok, yeni bir uğraş ile meşguldür. Kendilerinden daha üstün olarak gördüğü “Batılıların” neden “Doğululardan” farklı olduğunu anlamaya çalışan Hoca, padişahın avları sırasında Hristiyan köylüler bularak onlara “en büyük günahlarını” sormaya başlar.
 

Fakat Venedikli ve Hoca’nın yıllar önce kendilerini tanımak için bir masa başında sordukları bu soru köylülere anlamlı gelmez. İstediği cevapları alamayan Hoca, sinirlenmeye, insanlara şiddet uygulamaya ve bu konuda takıntılı hale gelmeye başlar.
 

Aynı zamanda Hoca’nın büyük umutlar bağladığı silah da zorluklar çıkartmaktadır. Çok yavaş ilerleyen silah, ordunun taktikleri içinde bir türlü yer bulamaz. Yağmurlu ve çamurlu havalarda toprağa takılan devasa silahın yola devam etmesi için de büyük uğraş gerekir.
 

Tüm bu olaylar, seferdeki paşaların silahı “lanetli” olarak görmesini sağlar. Ordu içinde Venedikli ve Hoca’ya karşı bir nefret oluşmaya başlar ve bunun büyük kısmı “gavur” olarak bilinen Venedikliye yöneltilir.
 

En sonunda, binbir güçlükle İstanbul’dan getirilen silahın kullanılma anı gelir. Fakat çok işlevsiz olan silah, ufak bir savaşta bile büyük başarısızlığa neden olur. Onca para, zaman ve emek harcanan silahın yapamadığı işi, Şişman Hasan Paşa’nın askerleri bir saatten az sürede, çok kayıp vermeden halleder.
 

Padişah, silahın ana hedeflerden biri olan, “beyaz” Doppio Kalesi’ni ele geçirmek için kullanılacağını açıkladığında, Hoca da, Venedikli de silahın hiçbir işe yaramayacağını gayet iyi bilmektedir. Bu nedenle Hoca, gece çadırda kıyafetlerini Venedikli ile değiştirir ve ikili arasındaki fiziksel benzerliğe güvenerek, İtalya’ya kaçmaya karar verir. Venedikli ise “Hoca” olmuştur, müneccimbaşı olarak Padişah’ın yanındaki rolü üstlenecektir.
 

11

Roman, aslında Venedikli ile Hoca’nın kimliklerini değiştirmesi ile biter. Ancak Venedikli hayatının ilerleyen kısımlarını da el yazmasına ekler.
 

Venedikli, yıllarca padişaha başmüneccimlik yapıp Hoca’yla yaşadıkları günleri düşündükten sonra, hakkında çıkan ve onun Hoca olmadığını ifade eden dedikodular nedeniyle Gebze’ye yerleşmiştir. Burada karısı ve dört çocuğu ile yaşayan Venedikli, Evliya Çelebi ile arkadaşlık eder ve sırrını ona açıklar.
 

Roman, İtalya’dan gelen ve Hoca’yı tanıdığını söyleyen bir konuğun Venediklinin yazdıklarını okuması ve onun gerçek kimliğini anlaması ile sona erer .

 

Giriş

El yazması – Hikayesi – Ansiklopedi, dahil edilmeme – Günümüz – “Faruk Darvınoğlu”

1

Türklere esir düşme – “Hekim” – İstanbul – Zindan – Paşayı iyileştirme – Hekimlik – Paşanın evine çağırılma – “Korkutan” surat

2

Benzerlik, “Hoca” – Fişek gösterisi görevi – Astronomi tartışmaları – Gösteri, başarı – Hücreye dönüş – Din değiştirme baskısı, idam tehdidi – Hoca’ya hediye – Paşa’nın sürgünü -  Astronomi çalışmaları – Namaz saati

3

Paşa’nın dönüşü, çalışmalara tepkisi – Silah yapma önerisi – Padişah’ın huzuruna çıkma – Aslanlar ile ilgili kehanetler – İnsanların aptallığı

4

Müneccimbaşının ölümü – Hayvanlar üzerine çalışmalar – Olaysız geçen kış – Tutan “kehanetler”, padişahın memnuniyeti – Gebze’de dirlik – Gebze’ye gidiş ve dönüş – “En kötü üç yıl” – Niye benim ben?

5

Venediklinin hatıraları, yazıları – Hoca’nın hoşnutsuzluğu, ve ilgisi – Yazılar, cezalar – Hoca’nın kendinden şüphesi - Veba

6

Veba korkusu - korkusuzluğu – Mahallelinin Hoca hakkında düşünceleri – Öfke – Hoca’nın çıbanı – Ayna karşısı, benzerlik – Venediklinin kaçışı

7

Heybeliada – Hoca’yla anılar – “Yakalanma” – Dönüş – Padişah, veba konusunda yardım isteği – Veba: “kehanet” ve önlemler – Sarayın ikiye bölünmesi – Hoca’nın haklı çıkması, başmüneccimlik

8

Hoca ve padişah (rüya tabirleri, bilimsel konular, silah) – Hoca’nın zafer sarhoşluğu – Rasathane ve diğer projeler için yetki beklentisi – Padişah’ın “hareketsizliği” -  Venedikli: Hoca’ya ve eski günlere özlem – Hoca’nın aptallığa karşı tepkisi – Padişaha yazılan risale – Silah yapımına başlama emri 

9

Silah tasarımı, denemeler – Venedikli ve padişah – Saraya Venediklinin gitmeye başlaması – Hoca evde kalıyor: Rollerin değişmesi – Silahın tamamlanması -  Venediklinin eğlence ve keyif hayatı – Venediklinin değişimi – Sefere çağrılma

10

Sefer hazırlıkları, yola çıkma – Edirne – Hoca’nın kız kardeşinin evini ziyaret – Sefer – Köylerde avlanma –hristiyan köylülere günah sorgusu – Şiddet – Hoca’nın “daha derin” bir gerçek takıntısı – Silahın hantallığı (orduyu yavaşlatıyor, “lanetli”) – Savaşlar – Silahın başarısızlığı – Doppio Kalesi’nde son sınav – Başarısız olacaklarının bilgisi – Hoca’nın kaçışı: Kimlik Değiştirme

11

Kitabın sonu: Venediklinin başmüneccimliği, geçen yıllar – Evlilik, çocuklar – Söylentiler – 7 yıl dayanma – Gebze’ye kaçış – Evliya Çelebi – Hoca’yı tanıdığını iddia eden konuk – Arka bahçenin düzeni

canlı bahis siteleri rulet siteleri bahis siteleri yeni giris casino siteleri bahis siteleri free spin veren siteler casino siteleri deneme bonusu bahis siteleri canlı casino siteleri slot siteleri grandpashabet betwoon