Beyaz Kale Orhan Pamuk

Alıntı #1, Sayfa 13:
Floransa’da, Venedik’te “bilim ve sanat” okumuştu, astronomiden, matematikten, fizikten ve resimden anladığına inanıyordu; tabii kendini beğenmişin tekiydi, kendinden önce yapılan şeylerin çoğunu yutmuştu, hepsine de dudak büküyordu; daha iyilerini yapacağından kuşkusu yoktu; benzersizdi; herkesten akıllı ve yaratıcı olduğunu biliyordu: Kısaca, sıradan bir gençti.

Açıklama
Venediklinin gemide esir düştüğü andaki karakterini yansıtan bu alıntı, hem İstanbul’a, Hoca’ya getirilen anlatıcının kişiliği hakkında fikir verir, hem de romanın zaman zaman kullandığı mizahi unsurlara iyi bir örnek teşkil eder.
 
Alıntı #2, Sayfa 13:
Bütün gün taş topladıktan sonra akşamları gene zincirlerle birbirimize bağlı zindanımıza dönerken İstanbul’un güzel şehir olduğunu, ama insanın burada köle değil, efendi olması gerektiğini düşünürdüm.

Açıklama
Romanda İstanbul’un güzelliğine dikkat çekmesinin yanı sıra, bu anlatı Venediklinin geleceği hakkında ilk ipucunu da vermiş olur. Roman sona erdiğinde Venedikli İstanbul'da kalmasa da “Efendi” olacaktır.
 
Alıntı #3, Sayfa 21:
İlk anda böyle düşünmüştüm. Sanki bana oyun etmek isteyen biri, benim girdiğim kapının tam karşısındaki kapıdan içeri beni bir daha sokuyor ve şöyle diyordu: Bak, aslında böyle olmalıydın sen, kapıdan içeri böyle girmeliydin, elini kolunu böyle oynatmalı, odada oturan öteki sene böyle bakmalıydın!

Açıklama
Hoca ile Venedikli arasındaki fiziksel benzerliği gözler önüne seren bu ilk sahne, aynı zamanda bu iki karakterin ilişkisinin de başlangıcı olur.

Kısa süre içinde bu ikili, birbirlerinden ayrı iki karakter olmayı bırakıp, karşılarında kendilerinin bir yansımasını, bir uzantısını görmeye başlar.
 
Alıntı #4, Sayfa 79:
Beni korkak bulduğu için kendine olan güveninin arttığını görüyor, sinirleniyordum. Korkusuzluğun boş gururundan kurtulsun istedim: Heyecanımı denetlemeye çalışarak bütün tıbbi ve edebi bilgimi ortaya döktüm: Hipokrat’dan, Thukidides’den, Boccacio’dan aklımda kalan veba sahnelerini anlattım, hastalığın bulaşıcı olduğuna inanıldığını söyledim, ama sözlerim beni daha da hor görmesinden başka bir şeye yaramadı: Vebadan korkmuyormuş, çünkü hastalık Allah’ın takdiriymiş, insanın öleceği varsa ölürmüş; bu yüzden de benim korkakça saçmaladığım gibi, eve kapanıp dışarıyla ilişkiyi kesmek, ya da İstanbul’dan kaçmaya çalışmak faydasızmış. Yazılmışsa orada da gelir ölüm bizi bulurmuş. Niye korkuyormuşum?

Açıklama
Veba konusunda iki karakterin üstlendiği tavır Doğu – Batı konusunda önemli bir tespit de içerir. Batılı karakter, Venedikli, hastalıktan bilinçli bir şekilde korkarken, Doğulu karakter, Hoca, “cahil cesareti” olarak tanımlayabileceğimiz bir ruh hali içine girer.

İki karakterin görüşleri ve argümanları, bu alıntıda net bir şekilde ifade edilir.
 
Alıntı #5, Sayfa 119:
Bu ahmaklar gerçeklerin farkına ne zaman varacaklardı? Bu kadar aptalın birbirini bulması bir rastlantı mıydı zorunluluk mu? Niye bu kadar aptaldılar?

Açıklama
Hoca’nın padişaha sözlerini dinletemediği için sorduğu bu sorular, onun kendi toplumuna karşı olan hislerini ortaya koyar. Roman boyunca tekrarladığı ve bir türlü kurtulamadığı aptallar ve ahmaklar tarafından sarılmış olma fikri, en net olarak burada ifade edilir.
canlı bahis siteleri rulet siteleri bahis siteleri yeni giris casino siteleri bahis siteleri free spin veren siteler casino siteleri deneme bonusu bahis siteleri canlı casino siteleri slot siteleri grandpashabet betwoon