Cemo Kemal Bilbaşar

Cano

Cemo
Memo
Senem



Cemo, ağırlıklı olarak romana ismini veren Cemo ile kocası Memo'ya yoğunlaşır.


Romanın ilk bölümü, Değirmenci Cano’nun ağzından anlatılır. Bir Bey’in kulu olan Cano, hayatını bu beye bağlı olarak geçirir ve kendisi beyinin sevdiği, en güvendiği kulu olarak tanımlar. Fakat, beyi için kaçırması gereken Kevi’yi görüp ona aşık olunca, bu sadakat bir anda yok olur ve Cano Kevi ile birlikte olabileceği sürece her türlü hayatı göze almaya başlar.

Atıcılık, güreş, fiziksel kuvvet gibi, yaşadığı toplum içinde “yiğitlik” için olmazsa olmaz denebilecek niteliklerin tümüne sahip olan Cano, bu konulardaki başarısı nedeniyle beyinin hizmetinden çıktıktan sonra Şıh Mahmut’un hizmetine girmeyi başarır ve böylece Şıh Sayıt’in isyanı sırasında devletin tarafında savaşır.
 

Kendisine kucak açan Şıh Mahmut’u yarı yolda bırakmayı onuruna asla yakıştıramayacağı için bu savaş sırasında Kevi’den bile ayrı kalmayı göze alır, fakat geri döndüğünde Kevi’nin ortadan kaybolmuş olduğunu fark eder.
 

Bu durum, Cano’yu daha sakin, savaştan daha uzak bir karakter haline getirir ve hayatını kızı Cemo’yu yetiştirmeye adar. Fakat, Şıh Sayıt isyanı ve bu süreçte yaşadıkları, onun hayatını tanımlayan olaylar haline gelmiştir. Bu olaydan yıllar sonra bile, babası Şıh Sayıt’ın yanında yer aldığı için Sorikoğlu’na güvenmez, onun iyi bir “beg” (bey) olmayacağını savunur.
 

Bu inatçı yapısı, zaman zaman karakterine ters düşen kararlar almasına da yol açar. Örneğin, Memo köyden kendileriyle birlikte göç etmeyenlere yardım edeceğini söylediğinde, Cano bu fikre katılmaz, onların şanslarını kaybettiğini ifade eder1, kızı kendisini ikna edinceye kadar da fikrinden dönmez.
 

Romanın kendi anlattığı kısmından sonra daha az gözüken Cano ile ilgili enteresan noktalardan bir tanesi, karakterin Memo ile gösterdiği paralleliklerdir. Memo da, tıpkı Cano gibi yiğit, onurlu, herkese boyun eğmeyen bir karakter olarak sunulur. Her ikisi de kul olmalarına rağmen bir bey kızına aşık olur. Bu durum Cano’nun Cemo için ne kadar önemli olduğunu da ortaya koyar, çünkü kızı, babasının temsil ettiği bazı değerlere sahip olmayan bir adamla evlenmeyi kendisine yakıştıramaz.


1.s.184



Cemo, ağırlıklı olarak romana ismini veren Cemo ile kocası Memo'ya yoğunlaşır.


Romana ismini veren karakter olan Cemo, Değirmenci Cano’nun kızıdır. Annesi olmadığı için, Cano Cemo’yu tek başına büyütmüş ve ona verebileceği tek şekilde eğitim vermiştir. On iki yaşına geldiğinde, Cemo Zozana’da en iyi ata binen, kurt kovan, attığını vuran bir kız haline gelir1. Özellikle romanın Cano tarafından anlatılan ilk bölümünde, Cemo ile ilgili ön plana çıkartılan tek özellik, onun ne derece yiğit bir karakter olduğudur.
 

Gerçekten de, kendisiyle evlenmeye layık bir erkek bulmak için düzenlenen dövüşte, Cemo da yer alırve kendisinden önce yedi adama karşı ayakta kalan Kara Seyit’i neredeyse hiç zorlanmadan alt eder. Konuşma tarzı bile, bu yapısını gösterir niteliktedir:
 

“ – Yedi yiğidin tökülen kanı yerde dururken, Cano’nun kızı pes der de, kendine kancık söyletir mi? Hay kendini canavar sanan itoğlu. Seni hangi ana doğurmuş ki erlik meydanında kancıklık edersin!”2
 

İlk bölümde sadece yiğitliği ile, atıcılığı ile, erkeklerle başa baş mücadele etmesiyle neredeyse mitolojik bir karakter gibi gösterilen Cemo, ikinci bölümde Memo’nun anlatıcılık rolünü üstlenmesiyle daha insani bir boyut da kazanır.
 

Evlendikten kısa süre sonra evleri dağıtıldığında, eski yiğitliğinden eser kalmaz, perişan olur, kocasının göğsüne sarılıp ağlar3. Aynı zamanda, kısa sürede yemek yapmayı öğrenip, hamile kalmaya çalışarak bir kadından beklenen toplumsal gereklilikleri de yerine getirmeye çalışır, uzun süre çocuk sahibi olamayınca bu onu derinden üzen bir konu haline gelir.
 

Bu iki karakter özelliğinin birleşimi olarak okuyucuya sunulan Cemo romanın sonunda açlıktan ayakta duramayacak haldeyken Sorikoğlu ve kaymakam vekili için zorla oynadığında, bu karakterin en aciz, en trajik hali olarak okunur.
 

Ancak Memo’nun gözünden daha insancıl bir karakter gibi gözükmesine karşın, Cemo yiğitliğini hiçbir zaman kaybetmez. Sorikoğlu köylerine gelip onlardan kendilerine olan borçlarını ödemelerini istediğinde, onu korkutup kaçıran Cemo olduğu gibi4, erkekçe savaşma şansı verdikten sonra onu öldüren de Cemo olur.


1s. 25
2s.38
3s.126
4s.159
 
 



Cemo, ağırlıklı olarak romana ismini veren Cemo ile kocası Memo'ya yoğunlaşır.

Romana adını veren karakter Cemo olsa da, aslında romanın ana karakteri olmaya daha yakın olan kişi, hikâyenin büyük bölümünü bakış açısından okuduğumuz Memo’dur. Hikayeyi Memo anlatmaya başladıktan sonra, Memo hiçbir zaman anlatının dışına çıkmaz, Cemo ise zaman zaman arka planda bırakılır.
 

Cano gibi her açıdan yiğit, onurlu ve iyi kalpli bir adam olan Memo, bu özelliklerini dayısının kendisini yetiştirme tarzına borçludur. Dayısının verdiği eğitimin yanı sıra bir de askere giden ve askerde yeni çağın bazı gereklilikleri konusunda da eğitim alan Memo, köyündeki dünya ile devlet arasındar bir köprü görevi görür.


Roman boyunca herkese yardım etmeye çalışan, etrafındakilerin sorunlarıyla ilgilenmeye başlayan Memo, diğer karakterlerin de fazlasıyla güvendiği ve dayandığı biri haline gelir. Öyle ki, Sorikoğlu bile Çakalgediği’ne saldırmadan önce, Memo’nun olayların dışında kaldığından emin olur.
 

Memo, romanın başından itibaren son derece önemli bir karakter olarak sunulur. Kemal Bilbaşar, bu etkiyi sağlamak için önce Cemo’yu uzun uzun anlatır ve ona hiçbir erkeğin layık olmadığını gösterir. Memo ise, romana giriş yaptığı anda Cemo’yu büyülemeyi ve kendisine aşık etmeyi başarır – böylesine yiğit bir kızın aşık olabileceği bir erkek, kendisinden de yiğit ve güçlü olmalıdır.
 

Memo, bu özelliklerine karşın şiddete başvurmaktan hoşlanmaz. Sorikoğlu’nun adamları kendisini pusuya düşürdüğünde bile, bu adamlardan bir tanesini sadece zorunda kaldığı için öldürür, daha sonra da Sorikoğlu’na “sonunda kendisini katil ettiği için” kızar. İyi niyetinden dolayı, iknci “cellat”a da iyi davranır, ancak bu adamın kendisini öldürmek için gönderilmiş olduğu gerçeği ona pahalıya patlar.


Romanda Memo’nun karakteri ile ilgili tespit edilebilecek tek nokta, Senem ile Cemo’ya aynı anda aşık olması ve Senem’in hayatta olduğunu öğrendiğinde, Cemo ile evliliği devam etmesine karşın onu reddetmemesidir. Memo, bu durumu da kendi sözleriyle şu şekilde açıklar:
 

Bakarsan feleğin oyunu bu da. Sevgimi çok görüp beni ikiye bölmüştür. Yüreğimin bir yanı sende kalmış,  öbür yanını Cemo’ya vermiştir. Kaderimiz böyleymiş1.


1s. 199



Cemo, ağırlıklı olarak romana ismini veren Cemo ile kocası Memo'ya yoğunlaşır.

Memo’nun Cemo’dan önceki sevgilisi, bir Beg kızı olan Senem’dir. İkisi de birbirini çok sevmesine karşın, Senem’in babası kızını Memo’ya vermez, bunun yerine onu yaşlı, kendisini sevmeyen, fakat ciddi miktarda başlık parası ödeyen bir başka Beg’e verir.
 

Romanın ilerleyen bölümlerinde Senem’in öldüğü düşünülür, fakat bunun Memo’yu ondan uzaklaştırmak için ustaca kurgulanmış bir plan olduğu ortaya çıkar. Romanın son kısmında Memo’nun hayatını kurtaran, onu kendi elleriyle besleyerek yeniden ayakları üstünde durmasını sağlayan Senem, Memo’ya duyduğu aşk ile tanımlanan bir karakter haline gelir.
 

Bir noktadan sonra, onun Cemo ile ilişkisini bile önemsememeye başlar:
 

N’ola Memo, gelirken Cemo’yu da birlik getir; dedi üstüme kuma gelmesine alışkınım. Aklın orda kalacağına böylesi hayırlıdır. (…) Alınyazısına kim karşı durabilmiş ki, Cemo dura? Seni sevmişse, kadere boyun eğer ben gibi1.


Memo’nun Cemo ile olan evliliğini bile kabul edecek düzeyde aşık olan Senem, onunla birlikte olabilmek için sevdiği diğer kadınla aynı çatı altında olmaya, Memo’yu paylaşmaya bile razıdır.


1s. 208 – 209
canlı bahis siteleri rulet siteleri bahis siteleri yeni giris casino siteleri bahis siteleri free spin veren siteler casino siteleri deneme bonusu bahis siteleri canlı casino siteleri slot siteleri grandpashabet betwoon