Hüyükteki Nar Ağacı Yaşar Kemal



Hüyükteki Nar Ağacı romanı, Yaşar Kemal bibliyografyası açısından dikkat çekici bir kitaptır. Yazar, bu kitabı yayımlanmış herhangi bir eserinden daha önce, 1951 yılında yazmış, daha sonra kaybetmiş, bir şekilde bulununca da değiştirmeden, 1982 yılında yayımlamıştır.
 
Romanın bu enteresan yayımlanma hikayesi ile birlikte, Yaşar Kemal aslında amacını da bir nebze açıklar:
 
“Hüyükteki Nar Ağacı İstanbul'a gelmeden önce Kadirli'de yazdığım son kısa romandır. Yitirmiştim. Kadirli'de anamın sandığında buldular. Amcamın oğlu getirdi 1966'da. Tarihini de yazmışım: 31.1.1951 Çarşamba... Son beş sayfası kopmuştu ama aklımdaydı, yeniden yazdım bu beş sayfayı. Hemen hemen hiçbir değişiklik yapmadan yayımlıyorum. Hüyükteki Nar Ağacı'nı bugün yazsam başka biçimde yazardım. Ama bundaki yalınlığa, tazeliğe erişemem. 1949-50 yıllarında traktör Çukurova'ya geldi. Yarıcılar işlerinden oldular, dağdan gelen mevsimlik ırgatlar işsiz kaldılar, hiç dayanıklı olmadıkları sıtmadan kırıldılar. Hüyükteki Nar Ağacı'nda, traktör olayıyla başlayıp büyüyen işsizlik arasındaki bağlantıyı anlatmaya çalıştım. Doğa-insan ilişkilerini en iyi anlamda verdiğim yapıtlarımdan biri bu”
 
Yaşar Kemal’in bu kısa açıklaması bile, aslında romanın doğası ve konusu hakkında yeterli denebilecek miktarda arka plan bilgisi verir. Fakat Çukurova bölgesi bu bölgeye 1949-50 yıllarında traktörün girmesi, aslında gözüktüğünden biraz daha karışık bir konudur ve belli bilgilere sahip olmamak romandaki ufak detayların gözden kaçmasına sebep olabilir.
 
Türkiye’nin güneyinde bulunan ve en verimli tarım bölgeleri arasında yer alan Çukurova bölgesi, Adana, Mersin, Osmaniye ve Hatay gibi şehirleri kapsayan bir bölgedir. Romandaki olaylar, Çukurova bölgesinde çeşitli köylere giden beş karakterin başından geçer.
 

Cumhuriyet Gazetesi'nin "Marshall Planı" ile ilgili bir manşeti, 1947 yılından

Yaşar Kemal’in “traktörün Çukurova’ya geldiği yıllar” olarak tanımladığı 1949 – 50 öncesinde, toprakları son derece verimli olan bölge pek çok tarım işçisine iş olanağı sağlamıştır. Bu açıdan, romandaki beş karakterin yaptığı aslında Çukurova bölgesi için olağanüstü bir durum değildir. Yılın büyük çoğunluğunu dağdaki köylerinde, kendi evlerinde geçiren, hasat zamanı geldiğinde Çukurova’ya inerek burada iş arayan köylüler, nüfusun önemli bir kısmını oluştururlar ve geçimlerini sağlamak için bu mevsimlik işlere güvenirler.
 
Fakat, romanda anlatılan durum bu tablonun dışına çıkar. Memet ve arkadaşları Çukurova’ya gittiklerinde, burada traktör ve biçerdöver gibi aletlerin kullanılmaya başlandığını, bu nedenle kendileri gibi işçilere gerek kalmadığını görürler. Üstelik, bu aletleri memnuniyetle kullanmaya başlayan toprak sahipleri, yıllar boyunca kendileri için çalışmış bu insanlara da son derece kötü bir şekilde davranmaya başlamıştır.
 
Peki, Çukurova’da bu kadar hızlı bir değişim nasıl gerçekleşebilmiştir? 1949 – 50 yılına kadar bu kadar insana geçim sağlayan tarım sektörü, nasıl bu kadar hızlı bir şekilde makinelere bağımlı hale gelmiştir?
 

Çukurova bölgesi

Bu soruya cevap vermek için, dönemin hem ulusal, hem de uluslararası politik koşullarına bakmak gerekmektedir.
 
İkinci Dünya Savaşı’nın (1939 – 1945) ardından, dünya iki farklı ideolojiye inanan süper güç arasında yaşanan bir “soğuk savaş” dönemi yaşamaya başlar. Bir tarafta kapitalist Amerika Birleşik Devletleri, diğer tarafta ise komünist Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği yer alır.
 
Her iki taraf da, özellikle çevrelerindeki ülkelere kendi yönetim biçimlerini kabul ettirmek için baskı yapar. Böylece dünya, ABD’nin başını çektiği “Batı Bloku” veya “Kapitalist Blok” ile, SSCB’nin başını çektiği “Doğu Bloku” veya “Komünist Blok” olarak ikiye ayrılmaya başlar.
 
Bu mücadele çerçevesinde, kendi tarafında yer alan ülkeleri korumak isteyen ABD, İkinci Dünya Savaşı’na katılan ve bu savaşta ağır ekonomik kayıplarla karşılaşan ülkelere maddi yardım yapmaya karar verir. Bu amaçla, Amerikan Dışişleri Bakanı General Marshall’ın adını taşıyan ve Avrupa’da on altı ülkeyi kapsayacak bir yardım programı oluşturulur. Bu programın temel amacı, savaşta büyük bir yıkım yaşayan Avrupa’nın kendisini yeniden inşa edebilmesini sağlamak ve insanların hayat kalitesinin düşmesini engellemek gibi gözükür. Fakat önemli umutlardan bir tanesi, komünist düşüncelerin gelişmesini ve yayılmasını sağlayabilecek bir yoksulluğun, işsizliğin ön plana çıkmasını engellemek ve bu ülkeleri ABD’ye bağımlı hale getirmektir.
 
Marshall Planı’na dahil olan on altı ülke içinde, II. Dünya Savaşı’na katılmamış olmasına karşın, Türkiye de bulunur. SSCB’ye coğrafi yakınlıkları nedeniyle Türkiye ve Yunanistan, ABD’den zaten “komünizm tehdidine karşı” ekonomik ve askeri yardım almaktadır. Marshall Planı açıklandığında, savaşa katılan ülkeler kadar ciddi miktarda olmasa da, Türkiye de hem maddi, hem de tarım araçları olarak kayda değer miktarda yardım alır.

 



Hüyükteki Nar Ağacı'ndaki duruma yol açtığını söyleyebileceğimiz "Marshall Planı"nın posteri


 
Dönemin iktidar partisi Demokrat Parti’nin de öncelikleri doğrultusunda, alınan yardımın en büyük sonuçlarından bir tanesi, tarım sektörünün makineleştirilmesi olur. Çukurova bölgesine traktörün ve biçerdöverin, burada çalışan tarım işçilerini bir anda işsiz bırakacak kadar ciddi miktarda girmesinin temel sebebi budur.
 
Halk arasında, “Marshall” isminin zaman zaman yanlış okunmasıyla “Mareşal yardımı” olarak da bilinen bu inisiyatif, roman boyunca Yaşar Kemal tarafından somut bir şekilde de kullanılır. Belki de en çarpıcı noktada, Memet ve arkadaşlarına hakaretler yağdıran bir toprak sahibi, şu sözleri söyleyerek Çukurova’daki ani değişimin sebebini gözler önüne serer:
 
“Çiftliğe de hiçbir dağlıyı almayacaksınız. Ulan yaşasın şu traktör, şu biçerdöver! Ulan ağız kokusunu çekmiyoruz artık bu soylu Beyefendilerin! Ulan, vay soylularım vay! Dadalın kodalın soyundanlarmış… Ulan yaşasın Maraşal Marşal…”1

1 s. 64
 
canlı bahis siteleri rulet siteleri bahis siteleri yeni giris casino siteleri bahis siteleri free spin veren siteler casino siteleri deneme bonusu bahis siteleri canlı casino siteleri slot siteleri grandpashabet betwoon