Nabizade Nazım'ın Hâlâ Güzel'de anlattığı hikâye, rahatlıkla özetlenebilecek bir yapıdadır.
Gençlik yıllarını geride bırakmış olan Safder Bey, ikinci karısı olan Sakine Hanım ile evlidir. Fakat bu evlilik hayatı onu mutlu etmemekte, Safder Bey sık sık hatıralarına dalmaktadır.
Bu hatıraların merkezinde, Safder’in ilk eşi Fahriye Hanım ile ilişkisi vardır. Safder ve Fahriye Hanım ilk olarak Beykoz’da bir mesire yerinde tanışmış, flört ettikleri Fahriye’nin babası tarafından anlaşılınca iki genç evlenmiştir.
Evliliklerin ilk günleri büyük bir mutluluk içinde geçer; ancak çocukları Fahri doğduktan sonra Fahriye Hanım ilgisini oğluna yöneltmeye, Safder’i eskisi kadar sevmediğini hissettirmeye başlar.
Bu durum, Safder’in işi gereği Avrupa’ya gitmesiyle kötüleşir. Safder Avrupa’dayken Fahriye Hanım, evlerinin önünden geçen yakışıklı bir adama ilgi duymaya başlar. Fahriye’nin anne babası bu ilginin daha büyük bir şeye dönüşmemesi için Safder’in Avrupa’dan dönmesini sağlar. Ne var ki, Safder’in dönüşü de Fahriye’nin yeni aşkının önünü alamaz.
İşin sonunda çift boşanır; Fahriye Emin ile, Safder ise Sakine Hanım isimli bir kadınla evlenir. Her ikisinin de bu evliliklerden yeni çocukları olur; ama kısa süre içinde Fahriye hem yeni doğan çocuğunu, hem de kocası Emin’i kaybeder.
Aradan geçen yıllarda Safder ve Fahriye birbirleriyle hiç konuşmaz. İki eski âşığı yeniden bir araya getiren oğulları Fahri’nin mezuniyeti olur. Artık büyüyen Fahri’nin geleceği hakkında bir karar verilmesi gerektiği için anne ve babası yıllar sonra yeniden buluşur.
Bu buluşmayı heyecanla bekleyen Fahriye Safder ile göz göze gelmeye, onunla konuşmaya çalışır. Safder kafasını kaldırıp hızlı bir şekilde ona baktığında Fahriye’nin “hâlâ güzel” olduğunu görür ve hikâye eski karı - kocanın göz yaşlarıyla sona erer.
Nabizade Nazım'ın Hala Güzel'de anlattığı hikaye, rahatlıkla özetlenebilecek bir yapıdadır.
1
Gençlik yıllarını geride bırakmış olan Safder, ikinci karısı olan Sakine Hanım ile evlidir. Fakat bu evlilik hayatı onu mutlu etmemekte, Safder sık sık hatıralarına dalmaktadır.
Hikayede merkeze konulan olaylar, bundan yirmi sene önce, Safder Bey’in dinlenmek için Beykoz’a gittiği bir günle başlar. Safder, ailesini genç yaşta kaybetmiş, ama hayatının erken döneminde hatırı sayılır bir miktarda paranın da sahibi olmuştur. Hayatından memnun olan Safder’in eksikliğini hissettiği tek şey mutlu bir evliliktir.
Beykoz’da evlilik hayalleri kurarak uyuklayan genç adam, bir anda altı kişilik bir kız grubunun gülüşmelerini duyar ve bu şekilde adını sonradan öğreneceği Fahriye Hanım ile tanışmış olur. Çekingenliklerinden dolayı birbirleriyle bir türlü konuşamasalar da, Safder ve Fahriye ilerleyen günlerde de aynı yerde görüşmeye devam eder.
Bu durum, Safder’in tanımadığı bir adamdan aldığı mektupla değişir. Mektuptaki davet üzerine Beykoz Kahvehanesi’ne giden Safder burada mektubu yazan Ahmet Bey, yani Fahriye’nin babası ile tanışır. Ahmet Bey kızı ile Safder arasındaki ilişkiden haberdar olmuş, Safder’in kim olduğunu araştırmış ve onun uygun bir damat adayı olduğuna karar vermiştir. Ahmet Bey’in bu müdahalesiyle, Safder ve Fahriye evlenir.
2
Birbirini severek evlenen bu iki genç, nikahlarından sonra oldukça mutlu bir hayat yaşamaya başlar. Emirgan’da büyük masraflar yapılarak dekore edilen, büyük bir evde yaşamaya başlayan çift; her geçen gün birbirine daha çok aşık olur, Fahriye’nin anne ve babası ile gerçek anlamda “aile saadeti” yaşamaya başlar.
3
Ancak bu mutluluk sonsuza kadar sürmez. Oğulları Fahri’nin doğumundan sonra, Fahriye’nin ilgisi kocasından oğluna kayar ve Safder Fahriye’nin kendisini eskisi kadar sevmediğini hissetmeye başlar. Oysa o, karısını hâlâ ilk günkü gibi sevmektedir.
Karı koca arasındaki bu durum, Safder’in işi nedeniyle Avrupa’ya gitmesi ile kötüleşir. Duygusal olarak uzaklaşmaya başladığı kocasından gerçek anlamda uzak kalan Fahriye, aradan geçen yıllarda giderek mutsuz hale gelir; hatta evlerinin önündeki sokaktan geçen genç ve yakışıklı bir adama ilgi duymaya başlar.
Fahriye’nin anne ve babası, işin daha da ilerlemesini engellemek için Safder’i İstanbul’a geri getirmeyi başarır ancak Safder’in dönüşü bir şey değiştirmez. Karısının artık başka birini sevdiğini anlayan Safder, durumu kabullenir ve Beyoğlu’nda başka bir eve taşınır. Kısa süre içinde Fahriye âşık olduğu Emin ile, Safder ise Sakine ile evlenir.
Aradan geçen yıllarda Fahriye hem anne - babasını, hem kocası Emin’i, hem de Emin’den oğlu Lütfi’yi kaybeder. Sıdıka ile mutsuz evliliğinden Münir ve Nezihe isimli iki çocuğu olan Safder, böyle büyük acılar yaşamasa da hâlâ Fahriye’yi sevdiği için oldukça keyifsiz bir hayat yaşamaktadır. Buna karşın, aradan geçen yıllarda ikili birbirleriyle hiç görüşmez.
Bu durumu değiştiren, oğulları Fahri’nin eğitimini bitirmesi olur. Okulu bitirdikten sonra ne yapacağı ile ilgili konuşmaları gerektiği için Safder ve Fahriye yıllar sonra yeniden bir araya gelir. Bu buluşma sırasında, Fahriye sürekli olarak Safder ile konuşmaya, onunla göz göze gelmeye çalışır. Fahri’nin odadan çıktığı bir anda, eski kocasına neden bir kere bile kendisine bakmadığını sorar. Bunun üzerine kafasını kaldırıp Fahriye’ye hızlıca bakan Safder, onun “hâlâ güzel” olduğunu görür ve hikâye iki karakterin de ağlamaya başlaması ile sona erer.
1
Safder - Eski Hali, Yeni Hali - Çocukları, Karısı - Fahriye - Beykoz'daki gün - Safder'in evlilik hayalleri - Hayal ettiği evlilikler - Kahkaha sesi - Altı kadın - Safder'in etkilenmesi - Sonraki günler - Cuma günü, tekrar karşılaşma - Bilerek rastlaşmalar - Safder'in mutluluğu - Şiir yazma çabası - Cumartesi günü, tekrar karşılaşma - Perşembe günü, tekrar karşılaşma - Hiçbir şey konuşmadan buluşmalar - Çekingenlik - Safder'in Fahriye'nin oturduğu yeri öğrenmesi - Safder'e gelen mektup: Ahmet - Beykoz, kahvehane - İhtiyar adam: Ahmet Efendi - Safder ile konuşma - Fahriye ile evlilik - Safder'in Fahriye'yi sevdiğini söylemesi - On gün sonra nikah
2
Düğün, evlilik - Ev arayış, ev dekorasyonu - Evin masrafları - Evlilik hayatı, giderek artan mutluluk - Ailece gezintiler, mutluluk
