Romanın ismi Handan olsa ve bu karakter hikayede büyük rol oynasa da, anlatılan olaylarda en az Handan kadar ön plana çıkan diğer karakter Refik Cemal olur. Handan’ın birlikte büyüdüğü Neriman ile evlenen Refik Cemal, karakterlerin birbirlerine gönderdikleri mektuplar üzerinden ilerleyen anlatıda büyük rol oynar. Aşağıdaki grafikten ve Analiz sekmesi altından daha iyi görebileceğiniz gibi, romanda yazılan mektupların büyük çoğunluğu bu karakter tarafından yazılır.
Bu nedenle, hikayeyi bize sunan en önemli “bakış açısının”, Refik Cemal’in bakış açısı olduğu söylenebilir.
En yakın arkadaşı Server tarafından ciddi, fazla gülmeyen, kitaplarından başka bir şey düşünmeyen bir karakter olarak tanımlanan Refik Cemal[1], Neriman ile evlendikten sonra her zaman iyi niyetli, karısını düşünen bir karakter olarak karşımıza çıkar. Hatta Neriman ile evliliğini gözlemleyen Handan, onun “vefakar, temiz ve müşfik” bir hayat arkadaşı olduğunu söyler.[2]
Tüm bu iyi özelliklerine rağmen, Refik Cemal’in Neriman ile ilişkisinde her zaman eksik bir yan bulunur. Karısının kendi entelektüel ilgilerini paylaşmaması, evliliğin ilk günlerinde fazla problem yaratmasa da, Refik Cemal’in Handan ile yakınlaşmasına sebep olur. Refik Cemal ile ilgili enteresan noktalardan bir tanesi de, kendisini “biraz muhafazakar”[3] olarak tanımlayan karakterin, toplum içinde kadınların rolü hakkında da “tutucu” olarak tanımlanabilecek düşünceleri olmasıdır.[4]
Refik Cemal’in kadınlara yaklaşımında Halide Edib’in eleştirdiği unsurlara, Analiz sekmesinin Kadın bölümü altından ulaşabilirsiniz.
Bu da, romanın temel konusu olan Refik Cemal – Handan aşkını mümkün kılan unsurlardan biri haline gelir. Başta karısının Handan’a karşı duyduğu büyük sevgi ve Handan’ın kendisine iğreti gelen açıklığı, rahatlığı ve tavırları nedeniyle ona ısınamayan Refik Cemal, arkadaşı Nazım’ın ölümüne sebep olduğunu düşündüğü anlarda ondan nefret ettiğini bile yazar.[5] Ancak romanın sonunda, kendi varlığını Handan’dan bağımsız olarak düşünemeyecek hale gelmiştir.[6]
Romana ismini veren ve bu kitapta yaşadıklarıyla Türk Edebiyatı’nın en çok tanınan karakterlerinden biri haline gelmiş olan Handan, Halide Edib tarafından değişik bir karakterizasyon ile okuyucuya sunulur.
Kitabın, Refik Cemal’in gözünden anlatılan ilk otuz sayfasında, Handan hiç gözükmez ve onu gerçek anlamda tanımayan Refik Cemal onunla ilgili fazla bir şey bilmez. Ancak Halide Edib, Handan’ı tanıyan ve onu Refik Cemal’e anlatan karakterler üzerinden bir merak unsuru yaratır. Handan, ilk otuz sayfada hiç gözükmemesine karşın, onun ne kadar akıllı, ne kadar bilgili, ne kadar eğlenceli bir insan olduğu, bu sayfaların en önemli konusudur.
Halide Edib’in bunu bilinçli bir şekilde yaptığı, roman içinde kullanılan çeşitli alıntılarla da rahatlıkla gösterilebilir. Refik Cemal, isminin bu kadar geçmesi nedeniyle, onu hiç tanımadığı günlerde bile karısına şu cümleyi kurar:
Handan hayatımızı ebediyen seyrediyor gibi, Neriman (…)[1]
Romanın sonlarına doğru da, bu düşünce Server tarafından tekrarlanır:
Senin mektupların, senin hayatın, hatta onu tanımadığın zamanlar bile, o kadar onunla dolu idi ki…[2]
Handan, romanda gözükmeye başladıktan sonra onun hakkında söylenenlerin büyük ölçüde doğru olduğu anlaşılır. Akıllı, kibar, iyi eğitimli bir kadın olan Handan[3], Refik Cemal’in algısına göre, kendisi yaşındaki bir kadından beklenmeyecek kadar kendine güvenen bir karakterdir.[4]Henüz yirmili yaşlarının başında olan genç kadın, bilgisi, öğrenme isteği ve yetenekleriyle, insanları etkilemeyi başarır. Öyle ki, romanda o dönem İstanbul’un en pahalı hocası olduğu açıkça belirtilen Nazım[5], bu kendisi için bir zevk olacağı için Handan’a ders verirken para almayı reddeder.
Handan'ın romandaki ilişkileri
Roman boyunca Handan ile ilgili verilen tek “olumsuz” bilgi, onun fiziksel ollarak güzel olmadığı gerçeğidir. Refik Cemal’e göre saçları ve gözleri dışında herhangi bir güzelliği olmayan[6] Handan ile ilgili bu durum, romanda sık sık tekrarlanır[7], hatta Handan bile bu durumu gündeme getirir:
Siz güzeller, bizim gibi güzel olmayanların, güzel dendiği vakit ne hissettiklerini bilemezsiniz.[8]
Bunun dışında, onun karakteri ile, zekası ile, davranışları ile ilgili verilen bilgilerin büyük çoğunluğu olumlu niteliktedir. Başlarda ondan nefret ettiğini söyleyen Refik Cemal’in, onunla bir süre yaşadıktan sonra, Handan’ın evde her gün farklı bir eğlence yaratarak sıkılmalarını engellediğini söylemesi, daha sonra da ona aşık olması, bu konunun farklı uzantıları olarak değerlendirilebilir.
Refik Cemal’in severek evlendiği Neriman, romandaki önemli karakterlerden bir başkasıdır. Handan ile birlikte büyüyen, ancak eğitim açsından onun hırsını paylaşmayan Neriman, Refik Cemal ile evliliğinde de bu sorunu yaşar.[1]
Halide Edib, Neriman’ı sevecen, iyi kalpli, yumuşak huylu bir kadın olarak kurgular ve Refik Cemal ile arasında gerçek bir sevgi odluğunu göstermeye özen gösterir. Refik Cemal, karısı kendisine doğrudan “Handan ile evlenmiş olmasının daha mantıklı olacağını”[2]söylediğinde bile gülüp geçer, onu ne kadar sevdiğini tekrarlar.
Ancak yazar, bunların yanı sıra Neriman’a ek bir özellik daha ekler: Handan’ın ve Refik Cemal’in aksine, bu karakterin entelektüel boyutu çok kuvvetli değildir. Bu durum da, Refik Cemal gibi bu konulara önem veren bir karakterin, karısı ile ilişkisinde hep bir eksiklik duymasına sebep olur. İlişkinin başlarında, Refik Cemal bu konuyu fazla kafasına takmamaya çalışıyormuş gibi gözükse de, onun Handan ile yakınlaşmasına vesile olan temel konu da birlikte yaptıkları çalışmalar ve beraber okudukları kitaplar olur.
Handan’ın kocası Hüsnü Paşa’nın, romandaki en ilginç karakterlerden biri olduğu rahatlıkla söylenebilir. Kadınlara düşkünlüğü, bencil yaşantısı, kendisinden ve “kaçamaklarından” başka bir şey düşünmemesi ile, romandaki toplumsal eleştirilerin merkezindeki karakterlerden biri haline gelen Hüsnü Paşa, Halide Edib tarafından o kadar karikatürize bir şekilde yazılır ki, belli noktalarda kurduğu cümlelerin absürtlüğü onu komik bir kişi haline getirir.
Örneğin, Handan’ı son aldattığı kişi olan Mod’u bile, tam üç kadınla birlikte aldattığını şu şekilde açıklar:
Bu son sene sarışın kadınları pek seviyorum. Şimdi Paris’te – bunu sana söylüyorum, Mod bilmez – üç tane sarışın metresim var![1]
Romanda gözüktüğü andan itibaren Handan’ı aldattığı bilinen Hüsnü Paşa, evliliğe ve bu kurumun önemine kayıtsız bir karakter olarak gözükür. Marion, Juliette, Mod, Meli gibi çeşitli Avrupalı kadınlarla ilişkiler yaşayan Hüsnü Paşa, bunların yanında Handan’ı da sevdiğini iddia eder – ancak sevgisi, kendisi istediği her şeyi yaparken Handan’ın sıkıntı yaratmadan evde kendisini beklemesi üzerine kuruludur:
“Emin ol ki param da, kuvvetim de bitiyor. Bilmem daha iki sene ya bu hayata devam edebilirim ya edemem. O vakit sana avdet edeceğim (geri döneceğim), senin olacağım, yetişmez mi?”[2]
“En doğrusu, kalkıp İstanbul’a gitmen, bir köşede beni beklemendir.”[3]
Tüm bunlar, Hüsnü Paşa’yı evliliğe tamamen karşı olan, adeta evlilik kurumuna zıt olması için yaratılmış bir karakter haline getirir.[4] Karakterin romanda oynadığı rol de, büyük ölçüde bununla sınırlıdır.
Romanda bir karakter olarak neredeyse hiç gözükmemesine rağmen, anlatılan olayların inşasında büyük rol oynayan Server, edebi açıdan ilginç bir karakter olarak tanımlanabilir.
Aşağıdaki görselde, mektuplar üzerinden ilerleyen bir anlatı olan Handan’da, Server’e gönderilen ve Server’in gönderdiği mektupların nasıl bir rol oynadığı görülebilir:
Server’in gönderdiği ve aldığı mektuplar birlikte düşünüldüğünde, romandaki tüm mektupların neredeyse yarısına karşılık gelir. Bu açıdan, Server, doğrudan karşımıza fazla çıkmasa da, anlatının inşasında büyük rol oynar, zira romandaki temel ögelerin pek çoğu, Server ile Refik Cemal arasındaki mektuplaşma sayesinde ortaya çıkar.
Elbette, Server’in romanda karşımıza doğrudan çıktığı bölümler de vardır. Ancak Server’in bunlardaki rolü, bir karakter olarak kendisi ile ilgili bir şeyler yapmaktan çok Refik Cemal’e yardımcı olmak, onun sorunlarını uzaktan çözmek veya hikaye ile ilgili başka türlü bilinemeyecek bilgiler sunmak olur. Bu sayede Server, yalnızca romanın oluşturulmasında faydalı olan bir edebi karakter değil, yazarın başka türlü veremeyeceği bilgileri verirken kullandığı, başka türlü çözemeyeceği konuları çözmesine yardımcı olan kişi haline gelir.
Bunun en güzel örneği, Hüsnü Paşa’nın romandaki ilişkilerinin pek çoğunu Server’in gözlemlemesidir: Neriman ve Refik Cemal’in Handan ile Londra’da kaldıkları sırada, Hüsnü Paşa ile Server Paris’te yaşamaktadır. Bu sayede Server, Hüsnü Paşa’yı görebilen, onun yaptıklarını Refik Cemal’e, dolayısıyla karısı Handan’a, dolayısıyla da okuyucuya sunan temel unsur haline gelir.
Analiz kısmında Zaman ve Mekan sekmesinden de okuyabileceğiniz gibi, Handan Osmanlı Devleti’nin son yıllarında, II. Abdülhamid’in saltanatı sırasında geçer. Romandaki karakterlerin pek çoğu, II. Abdülhamid’in yönetimine muhalif kişiler olsa da, bu boyutuyla en çok öne çıkan kişi Nazım olur.
Handan’ın hocası ve ciddi anlamda ilk “aşk ilişkisi” olan Nazım, her şeyden çok Handan’ın zekasından etkilenir. Ancak bütün zamanını çalışmalarına ayıran, kendisini bir “sosyalist, bir ihtilalci”[1]olarak tanımlayan Nazım, “aşkını” Handan’a doğru bir şekilde açıklayamaz.
Nazım’ın fikirleri etrafında geliştirdiği, “bir devrim yapmak” veya “devrimin yapılmasına yardımcı olmak” şeklinde tanımlanabilecek bir “maksadı” vardır. Romanda Nazım ile en çok özdeşleşen kelime olan bu “maksat” kelimesi, Handan’ın Nazım ile ilişkisini de bu şekilde değerlendirmesine yol açar. Nazım’ın, evlilik teklifi sırasında her an tutuklanabileceğini, her an bir bomba atabileceğini, ama belki “memlekette bir gün büyük bir şey olacağını ve bunu kendilerinin gerçekleştireceğini” söylemesi, “kendisine” bir eş değil, “maksadına” bir yardımcı aradığı düşüncesini yaratır.
Bu nedenle Nazım, Analiz bölümünde “Aşk ve Evlilik” sekmesi altında da okuyabileceğiniz gibi, Handan’a yalnızca “zekası” için aşık olan, ona gerçek anlamada sevildiğini hissettiremeyen bir deneyim olarak kalır.