Karartma Geceleri Rıfat Ilgaz

Zaman / Mekan
Temalar ve Toplumsal Eleştiriler
Kurgu, Dil ve Anlatı Üslubu
Romanın başlığı olan “Karartma Geceleri”nin, her şeyden önce belli bir dönemi ifade ettiği düşünüldüğünde, bu eser için zaman ve mekanın ne kadar önemli olduğu rahatlıkla anlaşılabilir. Rıfat Ilgaz, eseri boyunca 1940’lı yılların ilk yarısında Türkiye’deki koşulları, siyasi atmosferi ve kendisiyle benzer politik görüşler taşıyan sanatçıların çektiği sıkıntıları anlatmaya çalışır. Bu bağlamda, romanın temel meselesinin bu zaman diliminde yaşananları anlatmak olduğu rahatlıkla söylenebilir. Bu konunun, özellikle İkinci Dünya Savaşı yıllarındaki atmosfer açısından bir değerlendirmesini, yandaki sekmeden okuyabilirsiniz.
 
İstanbul’da geçen roman, yer isimlerini büyük bir açıklıkla okuyucuyla paylaşır. Mustafa Ural’ın öğretmenlik yaptığı okuldan yaşadığı sokağa, kaldığı hapishaneden yürüdüğü mesafelere kadar her şey net olarak okuyuculara sunulur. Rıfat Ilgaz, pek çok romanda görebileceğimizin aksine, bu yerlerin hiçbirisinin ismini saklamaz ve herhangi bir noktayı muğlak bırakmaz.

 
 
Romanın bu “açık” duruşu nedeniyle, eserde adı geçen yerleri tek tek sıralamaktansa, bunları interaktif bir harita üzerinden değerlendirmek daha keyifli olabilir. Bunun için, yukarıdaki haritayı kullanabilirsiniz.
 
Yazarın zaman konusunda da benzer bir üsluba sahip olduğu söylenebilir. Gün ve tarih her noktada tekrar tekrar dile getirilmese de, romanın merkezindeki olayların, yani Mustafa Ural’ın polisten kaçış sürecinin Mart ayında başladığı1 ve 24 Mayıs günü bittiği belirtilir.
 
24 Mayıs’ın Pazartesi gününe denk geldiğini bildiğimiz için, romanın geçtiği yılın 1943 yılı olduğunu anlamak da çok zor değildir. 

 
Dipnotlar

S. 23
 
Bu romanın içinde de açıkça belirttiği gibi toplumcu gerçekçi bir yazar olan Rıfat Ilgaz, eserlerinde genellikle toplumu ilgilendiren konulara ağırlık verir. Karartma Geceleri de yazarın bu genel tutumuna bir istisna teşkil etmez.
 
Dolayısıyla, romandaki temaların pek çoğunun aynı zamanda toplumsal tespit ve eleştiriler olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
 
Aşağıdaki başlıklara tıklayarak, ilginizi çeken temalar hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. 

 
,

Romanda çay yerine tüketilen ıhlamur, sık sık yokluğun bir sembolü olarak kullanılır. 

Romana ismini veren dönem, Arka Plan ve Zaman – Mekan bölümlerinde de okuyabileceğiniz gibi İkinci Dünya Savaşı yıllarıdır. Türkiye bu yıllarda savaşa katılmasa da, bir Alman istilası tehdidi ve savaşın yarattığı ekonomik koşullar ülkeyi ağır bir şekilde etkiler.
 
Bu durum, hem Mustafa Ural’ın, hem de romanda karşımıza çıkan “İstanbul sahnelerinin” gösterdiği yoksulluğun anlaşılmasını mümkün kılar. Romanın sık sık tekrarlanan noktalarından bir tanesi, ülkemizin “resmi içeceklerinden” biri olan çayın bile hiçbir yerde bulunamamasıdır. Çay gibi, hepimizin neredeyse bedavaymışçasına tükettiği bir ürün, Rıfat Ilgaz’ın konu aldığı yıllarda, özel anlarda tüketilebilecek bir lüks haline gelmiştir.
 
Bu durum, yalnızca Mustafa Ural’ın ziyaret ettiği evlerde değil, çay ve kahve satmak üzerine kurulu kahvehanelerde de aynen devam eder. Çay ve kahvenin yokluğu nedeniyle, buralarda (çoğu zaman birkaç gece önceden kaynatılmış olan) ıhlamur servis edilir.
 
Çay, bu yokluğun en sık tekrarlanan öğesi olsa da, soğuk aylarda yakacak odun bulamamak, ekmeği karneyle almak gibi pek çok unsur, romanın konu aldığı dönemin okuyucunun kafasında rahatlıkla canlandırılmasına yardımcı olur. Sık sık gündeme getirilen bu konular ve bu zorlu atmosferde bir kaçak olarak hayatta kalma çabası, eserin en önemli temalarından bir tanesidir.

 
Yine romanın merkezine konulan konulardan bir tanesi, 1940’lı yılların ilk yarısında aydınlar arasında yaşanan bir sağ – sol çatışmasıdır. Romanda anlatılan temel hikayenin, Mustafa Ural’ın solcu olması sebebiyle tutuklanması olduğu hatırlandığında, bu temanın önemi de daha iyi anlaşılabilir.  
 
Rıfat Ilgaz, büyük ölçüde kendisinin kurmaca hali olan Mustafa Ural’ı, tanınan bir şair olarak kurgular. Bu sayede Mustafa, kendisi gibi solcu olan şair ve yazarları tanıyan, bu politik görüş ile çıkarılan dergilerde çalışan bir kişi olarak resmedilir. Bu doğrultuda, Sabahattin Ali ve Nazım Hikmet gibi, dönemin meşhur solcu “kişilikleri” romanın gidişatı içinde anılan, başlarından geçen olaylar değerlendirilen yazarlar haline gelir.
 
Yazar, aynı şekilde karşı tarafta yer alan yazarları, onların görüş ve fikirlerini de gündeme getirir, gerek Mustafa Ural’ın, gerek de onunla aynı politik görüşü paylaşan diğer karakterlerin ağzından onlara cevaplar verir. Hatta, bu görüşleri rahat bir şekilde paylaşabilmek için, Mustafa Ural sık sık sağcı gazete ve dergileri okur. 224. Sayfa, yazarın bu dergilerde ifade edilen görüşleri ve bu görüşlere cevap verme yapısını güzel bir şablon olarak ortaya koyar. Turan isimli dergiyi okuyan Mustafa Ural, şöyle bir pasajla karşılaşır:
 
“Bu hezeyanları yazan Sabahattin Ali, bugün kültür işlerinin mühim bir mevkiinde Maarif Vekili Hasan Âli’nin şahsi sempatisi sayesinde, batırmak istediği Türk milletinin parasıyla rahatça yaşamaktadır.”
 
Mustafa Ural, bu cümlelere içinden şöyle cevap verir:
 
Batırmak istediği Türk milleti haaa! Hangi toplumcu, Türk milletinin mutluluğu için işkencelere göğüs germekten yılmıştır bugüne kadar? Hele Sabahattin Ali… Pırıl pırıl yazılarıyla hep halkının geleceğine ışık tutmayı düşünmedi mi?
 
Bilgisizlikten kurtulup insan gibi yaşaması için savaşmadı mı?1
 
Rıfat Ilgaz’ın, romanın başından sonuna kadar bu konuda herhangi bir tarafsızlık iddia ettiği söylenemez. Alıntılar bölümündeki son örnekte rahatlıkla görülebileceği gibi, sağcılar “ırkçı, faşist”,  solcular ise “toplumcu, ilerlemeci” olarak tanımlanır. Bu noktada dikkat edilmesi gereken detaylardan bir tanesi de, solculuğun hiçbir noktada bir amaç veya politik düşünce olarak ön plana çıkarılmadığı gerçeğidir.
 

Dipnotlar

S. 224
Önemli Karakterler bölümünde, Mustafa Ural sekmesinde de okuyabileceğiniz gibi, Mustafa Ural kendisini “solcu” olarak tanımlamaz. Onun tek yapmaya çalıştığı, kendisinin ve halkın ortak sıkıntılarını dile getirmek, bu sayede bir sanatçı olarak bu sorunların çözülmesini sağlamaktır. Mustafa, bunu “solculuk için, solculuk adına” yapmaz, ama eğer bu ona “solcu” denmesini gerektiriyorsa bundan kaçmak için de bir şey yapmayacağını açıkça ifade eder. 
 
Romanın bir başka önemli teması da, sanat ve edebiyatın doğası üzerine yapılan yorumlardır. Rıfat Ilgaz’ın ana karakterini bir şair olarak kurgulaması ona sanat ve şiirin işlevi ve bir sanatçının hissettiği sorumluluklar konusunda fikirlerini paylaşma imkanı verir. Toplumcu bir sanatçı olan ve eserlerinde “biçim”den çok “mesaj”lara ağırlık veren Rıfat Ilgaz, Mustafa Ural’ı da kendisiyle aynı görüşleri savunacak şekilde kurgular.
 
Mustafa Ural’a göre, bir şairin temel amacı toplumu bilinçlendirmek, gördüğü sorunlara dikkat çekmek ve gördüğü kötülüklerle elinden geldiği derecede mücadele etmektir.1
 
Mustafa, tüm bu konularda üzerinde büyük bir sorumluluk hisseder. Hapse girdiğinde bile bu konudaki fikirlerini değiştirmemesi veya Alıntılar bölümündeki ikinci örnekte görebileceğiniz gibi, şairliğini kendi ailesinden, oğlundan ve sağlığından bile öne koyması, onun bu işi ne kadar ciddiye aldığını net olarak gözler önüne serer.
 
Bu konu, aslında  çok kapsamlı bir şekilde değerlendirilebilecek olsa da, Rıfat Ilgaz romanın 120. sayfasında bu konuları neredeyse baştan sona ele alır. “İçinde bulundukları dar boğazda önemli olanın biçim değil, söylenecek söz” olduğunu ifade eden Rıfat Ilgaz, bu yaklaşımı eleştirenleri “aylak sınıfının eleştirmenleri” olarak tanımlar ve konu halka indikçe tekdüzeliğe gitmenin kaçınılmaz bir durumu olduğunu, biçimciliğin, halkın beğenisine aykırı olduğunu söyler.
 
Bu, sanat için sanat ve toplum için sanat düşünceleri arasındaki temel düşüncelere ve toplum için sanat yaklaşımına getirilen en temel eleştiriye verilen açık bir cevap olarak değerlendirilebilir.
 
Bununla birlikte, yazar sanatta biçimin önemini de bu cümlelerle silip atmaz. Yine aynı sayfada, “Biçimin hiç mi önemi yoktu sanat ürünü için?” diye sorduktan sonra, kendi sorusuna başka bir soruyla cevap verir: “Olmaz olur mu?”
 
Ancak ona göre, biçim hiçbir zaman amaç olmamalı, yenilik uğruna yenilik yapılmamalı, biçim halkın yadırgamayacağı şekilde seçilmeli ve ancak halk bir biçimden “bıktığı” zaman farklı arayışlara girilmelidir.
 
Tüm bunlar, yalnızca Mustafa Ural ve Karartma Geceleri içinde yaratılan kurgu çerçevesi ile sınırlı kalmayan, Rıfat Ilgaz’ın yazarlığına ve toplumcu edebiyatın tamamına uyarlanabilecek cümleler olarak okunabilir. 

 
Dipnotlar

S. 19 
 
Önemli Karakterler bölümünde daha detaylı olarak değinildiği gibi, romanda hiçbir karakter Mustafa Ural kadar ön plana çıkmaz. Ancak Tarih Öğretmeni Hüsnü, Şükran ve Asteğmen İlhan Paytak gibi karakterler üzerinden, romanda belli bir “karakter tipi” olduğu iddia edilebilir.
 
Bu karakterlerin tümü, Mustafa Ural’ın çevresinde bulunan, onunla yakın olan kişiler olarak tanıtılır. Ancak tutuklanma kararının ardından, hepsi ona yavaş yavaş sırt çevirir ve çeşitli nedenler öne sürerek, onun da bu “politik” işlerden uzak durmasını, polise gidip teslim olmasını, ailesini ve kendi sağlığını ön plana koymasını tavsiye eder.
 
Başta en çok gözüken karakter Şükran olmak üzere, bunlardan hiçbirisi açık şekilde “kötü” karakterler olarak göze çarpmaz. Mustafa, onların hüküm giymiş bir suçluya yardımcı olmak için fazla hevesli olmamalarını anlayışla karşıladığı gibi, hepsinin verdiği tavsiyelerinde, akla yatkın gözüken noktalar bulur. Ancak, Rıfat Ilgaz “sanatçı”ların sorumluluklarını biraz da tüm “aydın”lara uzatarak, bu kişilere karşı “ima edilen bir suçlama” tavrı benimser.
 
Şükran, kocasını az görebildiği günlerde bile ona karşı şefkatli, saygılı ve iyi davranmasına karşın, alttan alttan onun teslim olmasını istediğini, bu “zorlu” durumun bitmesini umduğunu belli eder. Romanın akışı boyunca Şükran ve İlhan Paytak gibi karakterlerin “kötü” olduğuna dair somut bir an bulunamasa da, romanın sonunda İlhan’ın gerçek yüzünün ortaya çıkması ve Şükran’ın (muhtemelen) onunla bir ilişki yaşadığının anlaşılması, bu karakterleri  metnin kurgusu içinde çok daha olumsuz bir yere yerleştirir.
 
Yanında olmaları gerektiği halde Mustafa’ya sırt çeviren, onun idealist hedeflerini paylaşmayan bu karakterler, Rıfat Ilgaz’ın bir şeyler yapabilecekken sorumluluk almamayı, hareketsiz kalmayı, kendilerini riske atmamayı tercih eden insanlara karşı getirdiği bir eleştiri olarak okunabilir.

 
Yandaki sekmelerde de okuyabileceğiniz gibi, Rıfat Ilgaz toplumcu gerçekçilik akımına dahil olan bir yazardır ve Karartma Geceleri de yazarın bu görüşüne birebir uyan bir eser olarak tanımlanabilir.
 
Rıfat Ilgaz, Karartma Geceleri’nde oldukça basit bir kurgu takip eder. Zaman, tam anlamıyla doğrusal olarak ilerlemez: Mustafa Ural’ın hapishane günleri ile başlayıp, buraya nasıl geldiğini anlatan bir metin haline gelir ve ağırlıklı olarak bu konuyu ele aldıktan sonra, yine hapishaneye dönerek sona erer. Ancak baştaki ve sondaki birkaç sayfa haricinde, kurgu tamamen beklendiği şekilde ilerler. 
 
Bu durum, polisten kaçan bir adamın hikayesi olarak özetlenebilecek Karartma Geceleri’nin “heyecanlı” bir roman olarak okunmasını önler. Mustafa Ural’ın kaçış sürecinin sonunda ne olduğu bilindiği için, okuyucu bu konuyla ilgili bir merak duymaz. Ancak merak unsurunun ortadan kaldırılması, Mustafa Ural’ın düşüncelerine, karakterine ve iç dünyasına daha çok yoğunlaşmayı mümkün kılar.
 
On dört bölümden oluşan roman, sınırlı bir üçüncü şahıs anlatıyı takip eder. Romandaki olaylar, “yaptı, etti, gitti” gibi üçüncü şahıs ağzından anlatılsa da, odaktaki tek karakter Mustafa Ural’dır. Yazar, başka hiçbir karaktere onun kadar yoğunlaşmadığı gibi, başka hiçbir karakterin düşüncelerini, duygularını ve hislerini de okuyucuya aktarmaz.
 
Özellikle Rıfat Ilgaz ile Mustafa Ural arasındaki benzerlikler hatırlandığında, yazarın birinci şahıs değil, üçüncü şahıs anlatıcı kullanması, romandaki olayların kurmaca doğasını vurgulamak için yapılmış bilinçli bir tercih olarak değerlendirilebilir. Bir başka deyişle, yazar sonuç olarak bir “anı” değil, bir “roman” yazdığı için, “Ben…” öznesi kullanmanın eserinin amacının önüne geçeceğini düşünmüş olabilir. Böyle bir konunun Rıfat Ilgaz için neden önemli olabileceğini daha detaylı görmek için, Önemli Karakterler bölümünden Mustafa Ural sekmesini inceleyebilirsiniz.
 
Toplumcu gerçekçi eserlerin, halkın büyük çoğunluğuna hitap etmek ve toplumsal mesajların herkes tarafından anlaşılabileceğine emin olmak gibi bir amacı olduğundan, Karartma Geceleri de son derece basit, anlaşılır ve akıcı bir üslupla yazılmıştır. Yazar, yine yukarıdaki sekmelerden okuyabileceğiniz gibi, karşı olduğunu açıkça ifade ettiği “biçim kaygılarından” uzak durur, romanı olabildiğince sade ve basit tutmak için çaba gösterir.
 
Bu konuda dikkat çekilebilecek özel bir anlatı ögesi, Mustafa Ural’ın kendisine (ve bu şekilde, okuyucuya) sorduğu retorik sorulardır. Polisten kaçışı süresince sık sık yalnız kalan ve düşüncelerine dalan Mustafa Ural, yaşadıkları, yaptıkları, yazdıkları ve siyasi görüşleri ile ilgili sorular sorarak düşünür. Bu tarz sorular, roman genelinde sık sık sorulur ve örneğin 230. Sayfada yoğun olarak görülebilir:
 
“Alman ırkının üstünlüğüne inanan bizim yerli ırkçılarımız, kendi ırklarına bile güvenemedikleri halde nerden alıyorlardı bu coşup taşma hızını? (…) Bu, bir ulusun egemen olma tutkusundan ileri gelmiyor muydu? Afrika’yı, Asya’yı, biraz da Avrupa’yı sömürü düzenine zorla sokmuş bir ulusun kölesi olmaya özenmek övülecek şey miydi?
 
(…)
 
Ne zaman bu duyguları, bu düşünceleri yazacak, halkımıza duyuracaktı? Şimdiden bir kitaplık şiir vardı elinde. Bunları bir daha yayınlayamayacak mıydı? Yazmak, yayınlamak hakkı, yalnız insanı hor görenlere mi verilmişti?”
 
Romanın genelinde kullanılan bu sade, akıcı ve açıklayıcı üslubun, her şeyden önce yazarın vermek istediği mesajın anlaşılır kılınması için tercih edilmiş olduğu söylenebilir. Bu mesajları yeri geldiğinde açık açık duyuran, tekrarlayarak pekiştiren Rıfat Ilgaz, romanın içinde kendisi de ifade ettiği gibi, eserinin herkes tarafından rahatlıkla anlaşılacak bir metin ortaya çıkarmayı amaçlar. 

 
canlı bahis siteleri rulet siteleri bahis siteleri yeni giris casino siteleri bahis siteleri free spin veren siteler casino siteleri deneme bonusu bahis siteleri canlı casino siteleri slot siteleri grandpashabet betwoon