Kuyucaklı Yusuf Sabahattin Ali

Sabahattin Ali
Tamamlanmamış Bir Seri
 
 

Kuyucaklı Yusuf, Sabahattin Ali’nin hayatına, politik ve edebi görüşlerine yakından bağlı olan bir eser olarak tanımlanabilir.
 
Yazarın hayatıyla romanın ilişkisinde en önemli noktalardan bir tanesi, eserin Edremit’te geçmesidir. Sabahattin Ali de çocukluk yıllarında bir süre Edremit’te bulunmuş, burada okula gitmiş ve bu kasabayı tanıma fırsatı bulmuştur. Hikayenin burada geçen kısımlarının, özellikle de Yusuf’un çocukluk yıllarının, Sabahattin Ali’nin çocukluk yıllarından fazlasıyla beslendiği tahmin edilebilir.
 
Hayatının ilerleyen yıllarında bir öğretmen olarak Anadolu’yu gezen ve burada pek çok yerde görev alan Sabahattin Ali’nin, bu süreçte yaptığı gözlemleri de romanında kullandığı eklenebilir. Kuyucaklı Yusuf’ta okuyucuya sunulan pek çok tespitin, Sabahattin Ali tarafından bireysel olarak yapıldığını, yazarın aktardığı bilgileri Anadolu’da yaşadığı sıralarda gerçekten gözlemlediğini anlamak fazla zor değildir.
 
Ancak romanda sunulan tüm bu tespit ve gözlemlerin, belli bir politik bakış açısından yapıldığı unutulmamalıdır. Komünist bir yazar olan Sabahattin Ali, etrafındaki insanların da etkisiyle bu politik düşünceyi ve toplumsal gerçekçi akımı benimsemiş, romanlarında sosyal adaletsizlikleri, zenginlerin “fakir”, “işçi”, “köylü” sınıfı ezmesini, onlara karşı her türlü suçu işlemesini fakat cezalandırılmamasını konu almıştır.
 
Komünizm düşüncesinin merkezinde olan bu kesimin yaşadığı zorluklar, hayat koşulları ve bu durumla ilgili eleştiriler, Kuyucaklı Yusuf’un da merkezinde bulunur. Hatta Sabahattin Ali ile ilgili biyografik bir roman yazan Hıfzı Topuz, bu roman yayımlandığında yazarı bu görüşler konusunda ikna eden figürlerden biri olan Nazım Hikmet’in kendisini bir zafer kazanmış saydığını ifade eder.1

1Topuz, Hıfzı. Başın Öne Eğilmesin: Sabahattin Ali'nin Romanı. Remzi Kitabevi, 2006. s 48
 

Bu arka plan bilgisi, romanın gidişatı ve sonu hakkında önemli bilgiler içermektedir. Eğer romanı okumadıysanız ve okumak istiyorsanız, bu bölümü kitabı bitirdikten sonra okumanız okuma zevkinin korunması açısından daha doğru olacaktır.
 
Kuyucaklı Yusuf romanında, ilk anda dikkat çekmeyebilecek, fakat üzerinde dikkatli düşünüldüğünde ilginç bulunabilecek bazı olay ve cümleler bulunur:
 
1 – Romanın sonunda yazar Sabahattin Ali net bir sona ulaşmak yerine, Yusuf’un Muazzez’i gömdükten sonra yeni bir hayata doğru yürüdüğünü belirtir. Yani romanın sonu, aslında yeni bir başlangıç gibidir.
 
2 – Yusuf roman boyunca bir yere ait olamamanın, hayatta ne işe yaradığının sorgulamasını yapar, ama bu sorulara bir cevap bulamaz.
 
3 – Aynı konu ile ilgili olarak, Muazzez’in Yusuf’un hayatındaki yeri ile ilgili şu cümle kullanılır:
 
“Bu manasız ve yabancı hayatta bir tek şeye hakikaten sarılmış, hakikaten inanır gibi olmuştu. Bu da karısı idi. Muazzez’in varlığı Yusuf için büyük, boşlukları doldurabilecek mahiyette bir şey değildi, fakat onun yokluğu müthişti. (…) Hayatında asıl aradığı şeyin Muazzez olmadığını biliyordu, fakat Muazzez olmadan bunu aramaya muktedir olamayacağını sanıyordu.”
 
Romanın güncel baskılarının arka kapağında da yer alan bu alıntı, romanın temel konularından biri olan Muazzez – Yusuf aşkının, Yusuf için yeterli olmadığını açıkça ortaya koyarken, bir yandan da Yusuf’un hayatta bir amacı olduğunu, ancak bunu henüz bulamadığını ima eder.
 
4 – Kübra ve annesi Yusuf’tan ayrılırken, Yusuf’un kendilerini bir daha asla görmeyeceğini söylerler. Daha sonra anlatı, şu şekilde ilerler:
 
“Yusuf çok iyi bildiği bir şeyi söylüyormuş kadar katiyetle ve karanlık birtakım hislerin sevkiyle cevap verdi:
 
“Belli olmaz… Görüşürüz…”1 
 
Bu cevaba rağmen Kübra ve annesi roman boyunca bir daha hiç gözükmezler.
 
5 – Kübra ve Yusuf arasındaki ilişki, roman boyunca esrarengiz bir havada ilerler. Muazzez ve Kübra birbirlerinden hiç hoşlanmazlar, aralarında bir çekişme olduğu bile söylenebilir. Gitme kararını Yusuf’a açıklarken, Kübra yine “tuhaf” cümleler kurar. Yusuf’un Muazzez’i almaya gitme nedenini sorgular, giderse “kendisine yazık edeceğini, onun yolunun orası olmadığını” ve “artık dayanamayacağını” söyler, kendisi de evden ayrılma kararı alır.2 
 
Bütün bunlar, Kübra ile Yusuf arasında gözüktüğünden daha derin bir bağ olduğuna işarettir, ama bir önceki maddede belirtildiği gibi, bu karakter romanda bir daha gözükmez.
 
6 – Bunlara karşın, Kübra’nın hatırası Muazzez ile evlendikten sonra da Yusuf’un aklını kurcalamaya devam eder. Yusuf onu hatırladıkça “halledilmemiş bir ukdenin peşinde koşan dimağının yorulduğunu hisseder” ve onunla “tekrar ve muhakkak” karşılaşacağına dair bir düşünce besler.3 
 
Bu maddeler, Sabahattin Ali’ye yakın olan kişilerin ifade ettiği bir fikri, Kuyucaklı Yusuf’un tamamlanamayan bir “seri”nin ilk adımı olduğu yönündeki düşünceyi güçlendirir niteliktedir.
 
Romanın sonunun aynı zamanda bir başlangıç doğası taşıması, kendi başına herhangi bir şey kanıtlamaz, zira böyle sonlar edebiyatta sık sık kullanılır. Aynı şekilde, Yusuf’un ait olduğu bir yer ve uğraş bulamaması da somut bir kanıt olarak ileri sürülemez.
 
Ancak, özellikle Kübra ile alakalı meselelerde yazarın kullandığı dil, Kübra’nın bir noktada tekrar kullanılacağı izlenimini yaratır. Bir edebiyatçı, romanının sonunu “ucu açık” şekilde bitirebilir, ancak bir daha kullanmayacağı bir karakter için böyle cümleler kurmasının rastlantı olduğu söylenemez.
 
Kübra’nın romanda bir daha gözükmemesi, bu durumun ileriki romanlar için hazırlanan bir temel olduğu izlenimini yaratır. Sabahattin Ali’nin arkadaşlarından Cevdet Kudret, yazarın romanı üç cilt olarak kurguladığını, “ikinci cildin Çineli Kübra, üçüncü cildin de dağdan şehre inen Yusuf’u konu alacağını” belirtirken, Pertev Naili Boratav ise son ciltte karakterlerin Ankara’ya taşınarak buradaki toplum yaşantısı içinde var olacağını duyduğunu ifade etmiştir.
 
Berna Moran’a göre ise, ikinci ve üçüncü ciltler yazılmış olsa, Kuyucaklı Yusuf’un hikayesi Yaşar Kemal’in meşhur İnce Memed’i gibi bir “eşkıya romanı” kurgusuna dönüşebilecek potansiyel taşımaktadır.4 

Böyle bir roman serisi tamamlanmadığı için bu konuda yazılabilecek her şey tahminden ibaret olsa da, Sabahattin Ali’nin kafasında böyle bir fikir olduğunu ve bu fikri başkalarıyla somut bir şekilde paylaşmış olduğunu bilmek, romandaki bu "tuhaf" durum ve diyalogların da daha iyi anlaşılmasını sağlayabilir.

1s.125
2s.125
3s.148–149
4http://e-dergi.atauni.edu.tr/ataunitaed/article/view/1020001957/1020001956
canlı bahis siteleri rulet siteleri bahis siteleri yeni giris casino siteleri bahis siteleri free spin veren siteler casino siteleri deneme bonusu bahis siteleri canlı casino siteleri slot siteleri grandpashabet betwoon