Vurun Kahpeye Halide Edib Adıvar

Aliye
Binbaşı Damyanos
Tosun Bey
Hacı Fettah
Uzun Hüseyin Efendi

Vurun Kahpeye’nin ana karakteri Aliye, Kurtuluş Savaşı romanlarında sık sık kullanılan, tipik bir karakter olarak tanımlanabilir. Aliye, genç, akıllı, iyi eğitimli, “modern” ve idealist bir kadındır. İstanbul’dan Anadolu’ya doğrudan Kurtuluş Savaşı’na destek olmak için gitmez, ama Anadolu’dayken başlayan Yunan işgaline karşı “direnmek”, öğrencilerini ve etrafındakileri bu konuda bilinçlendirmek, onlara her türlü konuda bir “ışık” olmak için elinden gelen her şeyi yapar.
 
Roman boyunca tekrarladığı yemini de, aslında yalnızca kendisinin değil, İstanbul’dan Ankara’ya geçerek halkı Kurtuluş Savaşı’nda Yunanlılara karşı direnmek ve daha sonra modern, Batılılaşmış bir hayata geçmek konusunda yönlendiren tüm karakterlerin varlık amacı olarak okunabilir.
 
Aliye’nin bu güçlü ve iradeli tavrı, güzelliği ile birleşince, romandaki neredeyse tüm erkek karakterlerin ona aşık olması da kaçınılmaz hale gelir. Uzun Hüseyin Efendi gibi, Yunan Binbaşı Damyanos gibi, aslında onun düşmanı olmasını bekleyeceğimiz pek çok kişi Aliye’yle evlenmeye çalışır. Aliye, bunların içinde, yalnızca Kuvayı Milliye’nin önemli askerlerinden Tosun Bey’in aşkına cevap verir ve kendisine ilk görüşte aşık olan bu genç subayla nişanlanır.
 
 
Romanda Aliye’nin karşısına yerleştirilen karakterler, Milli Mücadele ruhuna aykırı olan tüm değerleri temsil eder.
 
Romanın odak noktası ve ana karakteri olan Aliye, Milli Mücadele yıllarının bütün önemli değerlerin bir temsilcisidir. Çalışkanlığı, özgürlüğe inancı, ülkeyi kurtarma isteği ve idealizmi Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet’in ilk yıllarının “ideal insan / ideal kadın” portrelerine uyumludur. Bununla paralel olarak, romanda Aliye’nin karşısına yerleştirilen karakterlerin de Kurtuluş Savaşı ve Milli Mücadele ruhuna ters düşen her şeyi karşıladığı rahatlıkla ifade edilebilir.
 
Romanın en önemli karakterlerinden biri olan Binbaşı Damyanos, Aliye’nin köyünü işgal eden Yunan askerlerinin komutanı rolünde karşımıza çıkar. Damyanos’un bu özelliği, Milli Mücadele’yi yücelten bir romanda onun temel “kötü karakter” olarak kullanılmasını aslında mantıklı bir beklenti haline getirir; ancak Damyanos’un romanın kurgusundaki edebi rolü dikkatle incelendiğinde, onun aslında diğer karakterlerin özelliklerini öne çıkarmak için kullanılan bir kişi olduğu anlaşılır.
 
Damyanos, Yunan milliyetçiliğini aşırı bir şekilde algılayan, “Yunan olmayan her şeye saldıran”[1], “Türkleri bir kaplan inceliği ve vahşetiyle imha eden”[2] bir karakter olarak anlatılır. Ancak Damyanos’un romanda en çok öne çıkan özelliği, Türklere nefreti veya gaddarlığı değil, Aliye’ye duyduğu aşktır.
 
Bu açıdan, Damyanos’un edebi açıdan temel amacı, Aliye’nin karakter özelliklerini ön plana çıkarmaktır. Kendine güveniyle, iradesiyle ve zekasıyla herkesi kendine hayran bırakan Aliye, Damyanos gibi bir Türk düşmanını bile aşkından ağlayacak hale getiren bir karakterdir. Üstelik, Halide Edip bu çıkarımı yapmayı gerçek anlamda okuyucuya da bırakmaz, doğrudan roman içinde şu cümleleri yazar:
 
“Bütün debdebe, şöhret ve servetini Türk kanı ve Türk malı ile elde eden bu kahredici Türk düşmanı, nihayet, her şeyi küçük bir Türk kızının ayaklarına atıyordu.”[3]
 
Yazar bu noktayı doğrudan okuyuculara sunsa da, Damyanos’un biraz daha dolaylı olarak Hacı Fettah ve Uzun Hüseyin gibi karakterleri de öne çıkarttığı ifade edilebilir. Aliye’yi bilerek ve isteyerek linç ettirecek kadar kötü niyetli olan bu karakterler, hayattaki en büyük amacı Türkleri öldürmek olan Damyanos’tan bile kötü insanlardır.
 
[1] s. 66
[2] s. 108
[3] s. 111
Aliye’ye ilk görüşte aşık olan ve ilk karşılaşmalarında onunla nişanlanan Tosun Bey, Kurtuluş Savaşı romanlarında sık sık karşımıza çıkan bir karakter türünü yansıtır: Bütün hayatını, bütün benliğini Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasına, ülkenin kurtarılmasına adamış asker.
 
Tosun’un roman içindeki kişiliği, onunla ilgili söylenen cümleler, hep bu durumu yansıtır. Tosun, kendisini tamamen ülkesini kurtarma düşüncesine adamış, bundan başka hiçbir şeyi hayatında öncelik haline getiremeyecek bir adamdır.[1] Halide Edip’in de roman içinde açıkça ifade ettiği gibi, Tosun Bey Aliye’yi sever, ona gerçekten aşıktır, ancak bu, ülkesine karşı hissettiği aşk ile karşılaştırılabilecek bir aşk değildir.[2]
 
Tosun’un romanın sonunda Aliye’yle birlikte olabilmek için bir anlığına görevini tehlikeye atması, onun hayatında yaptığı en büyük hata ve pişmanlığa dönüşür. Tosun’un görevini yerine getirebilmesi için Aliye’nin kendisini feda etmesi, bir anlamda Tosun’a olan sevgisinin ve Tosun’un edebi rolünün kanıtıdır: Milli Mücadele için yaşamadığı sürece, Tosun Bey’in var olmasının da bir anlamı yoktur. Aliye, bunu bildiği için, memleketinden bile çok sevdiğini kabul ettiği Tosun’u kurtarır, ancak bunun sonucu kendi hayatını kaybetmesi olur.
 
[1] s. 150
[2] s. 154
Tıpkı Tosun ve Aliye gibi, Kurtuluş Savaşı romanlarında sık sık karşımıza çıkan karakter türlerine dahil edebileceğimiz figürlerden bir tanesi de Hacı Fettah olur.
 
Yunan işgali başladığı günden itibaren Kuvayı Milliye hareketini dinsizlikle suçlayan, camide Kuvayı Milliye aleyhine vaazlar veren Hacı Fettah, kendisiyle aynı dini paylaşan bu insanları suçlarken, Yunan ordusu ile işbirliği yapmaktan, kendi çıkarları için onların yanında yer almaktan çekinmez.[1] Aliye’nin savunduğu fikirlerin tamamına din bahanesiyle karşı çıkan Hacı Fettah, ona karşı duyduğu kin ve kendi çıkarlarını koruma amacıyla, Yunan ordusunu kasabayı işgal etmeye davet eden en önemli kişi olur.
 
Kasaba işgal edildikten sonra Damyanos ile yakın bir ilişki içinde olan Hacı Fettah, Aliye’nin romandaki en büyük düşmanlarından biri haline gelir. Aliye’nin “din perdesine bürünmüş”, dünya yüzünde şeytanın bir yansıması olarak gördüğü Hacı Fettah Efendi, Kurtuluş Savaşı romanlarında en önemli “düşmanın” Yunan askerleri değil, Türkiye içindeki belli kişiler ve zihniyet olduğu durumlara da iyi bir örnek teşkil eder.
 
Halide Edip, Hacı Fettah karakteri üzerinden dini mi eleştirmektedir, yoksa yazarın dine yaklaşımı başka bir karakter üzerinden okunabilir mi? Bu konuda daha detaylı bilgiler için, Analiz bölümünden “Din” sekmesine göz atabilirsiniz.
 
[1] s.68
Hacı Fettah ile birlikte romanın “işbirlikçi” karakterlerinden biri olarak tanımlanabilecek Uzun Hüseyin Efendi, kasaba eşrafından Kantarcılar ailesinden gelir. Zengin, nüfuzlu, kendisine ve ailesine hep özel bir şekilde davranılmasına alışmış olan Uzun Hüseyin, herkese eşit davranan Aliye ile “çatışması” beklenecekken, ona aşık olur.
 
Aliye’ye duyduğu aşk ve ona sahip olamamanın yarattığı hırs, Uzun Hüseyin Efendi’yi Hacı Fettah’tan farklı bir “işbirlikçi” haline getirir. O, kasabayı Yunan ordusuna teslim ederken, kendisine her koşulda destek çıkacak, her istediğini yapacak bir yönetici yaratmaya çalışmaktadır. Bunu yapmaktaki temel amacı da, Binbaşı Damyanos’tan aldığı söze dayanarak, Aliye’nin kendisiyle evlenmek zorunda kalmasını sağlamaktır.
 
Bu nedenle Uzun Hüseyin Efendi, Kurtuluş Savaşı romanlarında kendi çıkarları için her şeyi yapmaya hazır olan, Yunanlıları kendi elleriyle ülkesini işgal etmeye davet edecek kadar “alçalan” karakterler arasında değerlendirilebilir.
 
Kendi çıkarlarını, kendi isteklerini yerine getirebilmek için vatanını, ülkesini, dinini bir kenara koymayı düşünmeden kabul eden Uzun Hüseyin, Aliye tarafından hem Damyanos’tan, hem de Hacı Fettah Efendi’den daha fena, daha kafir ve daha iğrendirici bir adam olarak değerlendirilir.[1]
 
[1] s. 128, 129 
canlı bahis siteleri rulet siteleri bahis siteleri yeni giris casino siteleri bahis siteleri free spin veren siteler casino siteleri deneme bonusu bahis siteleri canlı casino siteleri slot siteleri grandpashabet betwoon